Bu sene 2012, 1912 Balkan Savaşı'nın yüzüncü yıl dönümü. Ekim ayı da tam olarak yıldönümüne denk geliyor! Kitap genel olarak 1912 Balkan Savaşı'yla 1915 Ermeni tehciri arasındaki bağlantıyı anlatıyor! Bizde genel olarak tek başına Balkan savaşları konuşuluyor, tartışılıyor, nedenleri üzerine duruluyor. Gerek o zaman gerek şimdi 'Neden Osmanlı neden yenildi?' sorusunun peşinden koşuluyor! 1915 Ermeni tehciri de tek başına konuşuluyor. 'Neden yapıldı?' vs.. diye... Ben ikisi arasındaki bağlantıyı anlatmaya çalıştım kitapta!
Rövanş kelimesini biraz açabilir miyiz?
Rövanş kelimesini kullanmak pek doğru değil belki, ama tarihi planda baktığınız zaman, 1912'de Balkanlarda yaşanan Türk ve Müslüman soykırımının 1915'te Anadolu'da tekrar edilmek istenmesi üzerine refleks olarak Ermeni tehcirine ve Ermenilerin o alandan zorla sürülmesine yol açıyor! Tarihi olarak baktığınızda da o dönem Osmanlı'yı yöneten İttihat ve Terakki'nin Balkanlardan aldığı dersin faturasını Ermenilere çıkardığı görülüyor. Bu anlamda da bir tür rövanş olarak tarih sahnesine çıkıyor! Çok bilinçli olmasa da!
'Türk' ulusçuluğu ve Türk milliyetçiliği yüz yıl önce de bugün de tartışılan konulardan? Türkler milliyetçi olmayı becerebilmiş bir topluluk muydu?
Evet, yüz yıl önce de bu tartışmalar vardı. Osmanlı'yı çökerten Bulgar ulusçuluğu, Rum ulusçuluğu, Ermeni ulusçuluğu gibi ulusçuluklardı! Türk ulusçuluğuysa Türk varlığının yok edilme aşamasında ortaya çıktı! Nitekim Türk milliyetçiliğinin bilinen en eski teşkilatlarından Türk Ocakları ancak 1913'te kuruldu! O dönem de zaten bütün uluslar bağımsızlıklarını ilan etmek ve Osmanlıdan kopmak istiyordu. İttihat Terakki yola çıkarken aslında Türk milliyetçiliği ile çıkmadı! Tam tersi Osmanlı'yı kurtarmak, Osmanlı'yı canlandırmak hedefindeydi. 'Bütün farklı milliyetlerin dinlerin kardeşliği' hedefiyle ortaya çıktı. İmamlar, Papazlar, Hahamlar kol kola girdiler Hürriyet'te şenlikler kutlandı. Çünkü o zamanki kavram Osmanlı Devleti ve Osmanlı vatanıydı. Bunu kurtarmak istiyordu İttihat ve Terakki! İttihat, yani birleşme derken de bütün unsurların birleşmesiydi kastedilen.
Ermeniler 1912'de Balkan Savaşlarında Türk ordusunda yer alıyordu. Bu da kitapta göze çarpan önemli bir bilgi!
O zaman Ermeniler normal olarak Osmanlı vatandaşıydı. Osmanlı ordusunda da silah altında olan Ermeniler vardı ve onlar da Osmanlı'nın savunması için çarpışıyorlardı. Tabi bunun yanında aynı dönemde Bulgarların yanında Türklere karşı çatışan birtakım Ermeni çeteler de vardı.
1912'de tam olarak ne oldu Balkanlarda?
1912'de Makedonya'da Balkan Savaşı'ndan önce Kosova, Selanik, Manastır gibi üç ana vilayetin bulunduğu Makedonya Bölgesi var, meşhur! Hâlâ da siyasi olarak tartışmalı bir bölgedir, herkes oraya tam olarak sahip olmak ister. O zaman da öyle; çok büyük kavga yaşanıyor. Sırpların gözü var, Bulgarların gözü var, Rumların gözü var, İttihat Terakki ve Osmanlı da orayı vermemek için var gücüyle savunuyor! Yani orada çok kanlı çete savaşları yaşanıyor. Orada bu kadar kanlı çatışma ortamının yaşandığı bölgede yaklaşık bir buçuk milyon Türk ve Müslüman ortadan kaldırılıyor. 500.000-600.000 ölü, 900.000-1.000.000 muhacir. 1912 savaşıyla birlikte orada Türk ve Müslüman neredeyse kalmıyor!
Anadolu'ya mı geliyor bu muhacirler?
İstanbul'a, Anadolu'ya geliyorlar. Bunlar kamu binalarında, camilerde aç susuz ve sefil bir biçimde yaşatılmaya çalışılıyor. Çok büyük bir muhacir sefaleti var, insanlar bunlardan çok büyük acı çekiyor. Rumeli kaybedilmiş, senin ata toprakların. Anadolu'ya sığınılmış! 1913 başındaki tablo bu.
1912 ile 1915 arasında nasıl bir bağlantı var peki?
Tüm bu açlık ve sefalet devam ederken Rus ve Ermeni cephesi. Rumeli'den olduğu gibi Anadolu'dan da Türkleri temizleyeceğiz propagandasına başlıyor. Tarihe de dikkat etmek lazım. Tam da 'Çanakkale' esnasında oluyor bunlar. İngiliz kuvvetleri Çanakkle'ye dayanmış, Doğu'dan Rusya batırıyor. Çanakkale düşerse İstanbul da düşecek.
Türk-Osmanlı imparatorluğuna tümden son vereceğiz iddiasıyla geliyor karşı taraf. Karşı taraf derken Batı'da İngilizler ve Fransızlar, Doğu'da Ermeniler ve Ruslar.
Ermeni tehcirinde 'Sarıkamış' etkisinden de bahsediyorsunuz?
1915'te özellikle Sarıkamış faciasından sonra Doğu cephesinde seksen bin asker kaybettiği için 3. Ordu. Enver Paşa'nın son derece kişisel hatasıyla Almanya'nın baskısıyla. Böylelikle Doğu cephesinde çok büyük bir kuvvet kayboluyor. Bunun üzerine 1915 baharından itibaren Rus ordusu ilerlemeye başlıyor. Rus ordusu Ermeni çetelerle, Ermeni birleklerle beraber ilerlemeye başlıyor. O tarihte Alman Genelkurmay'ından da çeşitli uyarılar geliyor Enver Paşa'ya! 'Cephe gerisini Ermenilerden boşaltmazsanız onlar Ruslara yardım eder' diye. Enver Paşa şahsi olarak da Sarıkamış'ın sorumlluluğunu taşıdığı için Ermenilerin boşaltılmasını da büyük ölçüde bir şahsi mesele olarak görüyor ve askeri bir karara bağlıyor. O sırada Türkiye'de danışman olarak bulununan Alman Goltz Paşa'ya da imza ettirerek tehcir kararnamesini, tehcir kararı alıyor!
1912 Türklere bir ders mi olmuş oluyor?
Yani Rumeli faciasını bir kez daha yaşamamak için bu kararı alıyolar. Tarihi olarak baktığımızdaysa 1912'de Rumeli'de Türklere yapılan katliamın faturası üç sene sonra Anadolu'da Ermenilere çıkarılıyor! Böyle bir gerçek de var!
Genel olarak Osmanlı'nın Balkan savaşından çıkardığı ders: 'Avcı olmazsan av olursun!' Ve o zamanki genel kanaat Rumeli'de Türklerin Batı ve Hristiyanlar karşısında av oldukları... Bu kez Anadolu'da av olmamak için avcı misyonunu üstleniyorlar ve kurban da Ermeniler oluyor!
Evet hakkı teslim edilen biri değildir. Burada teslim etmek gerekiyor!
Kitabı gençlere okuma şevki kazandırmak amacıyla da yazdığınızı söylüyorsunuz?
Ben kitabı tarihi panaromanın reddedilemeyecek gerçeklerini alt alta sıralayarak yazmaya çalıştım. Olguları ve tarihleri yan yana, alt alta dizerek bir panorama ve tarih anlatmaya çalıştım. Bunu da mümkün olduğu kadar gazeci gözüyle anlaşılır bir şekilde anlatmaya çalıştım! Yani buradan yola çıkarak birtakım başka kitaplar okumaya heveslenen genç olursa bundan çok mutlu olurum sadece!
Kitabın milliyetçi bulunacağıyla ilgili bir kaygınız var mı?
Kitabı milliyetçi bulanlar olabilir, şövanist bulanlar olabilir, rövanşist bulanlar olabilir! Bu tip tanımlamaların bence çok büyü bir önemi yok. Çünkü burada tarihi bir süreç var ve bu süreci nasıl anladığınız önemli! Şu olmamış bu olmuş. Şu sorunun cevabını vermek lazım: 'Balkanlarda 1912'de Türk ve Müslüman soykırımı yapıldı, mı yapılmadı mı? Bu sorunun cevabını eğer 'Yapıldı' diye verince milliyetçi suçlaması yapılıyorsa ona diyecek bir şey yok. Oradaki milliyetçilik tartışması tarihi gerçekleri çarpıtmaya yol açmamalı.
Ermeni Tehciri'nin yüzüncü yılında, 2015'te bizi ne bekliyor?
Zaten rövanş kelimesinin bir anlamı da bu sefer yüz yıl sonra da Türkiye'den bir rövanş alınmak isteniyor! Osmanlı döneminde üstelik Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşananların faturası Türkiye'ye çıkarılmaya çalışılıyor! Osmanlı'nın tarihi mirasçısı olarak bu hesabın Türkiye'den sorulması isteniyor. Tabi bu propaganda gittikçe artacak ve soykırımı Türkiye'ye kabul ettirirlerse bunun arkasından tazminat ve toprak talepleri gelecek. Bunu söyleyince, 'Aman canım nereden çıkarıyorsun?' gibi yaklaşımlar da oluyor. Fakat bu çok açık; şu anda Ermeni Anayasa'sında Batı Ermenistan terimi dolaylı olarak korunuyor. Türkiye'de daha önce Doğu Anadolu'daki altı vilayetini kapsayan yerleri halen Batı Ermenistan olarak tanımlıyor ve bunlar üzrinde tarihi olarak ve hukiki olarak hak iddia ediyor. Nitekim Ermenistan Cumhurbaşkanı geçen sene Ermeni gençleirne seslenirken Biz Karabağ'ı aldık siz de artık Ağrı'yı alırsınız gibi bir laf eti . Bu da Türkiye toprakları üstündeki isteklerini çok açık ortaya koyan bir cümle aslında....
Biz 1912'yi Ermenilerin 1915'i hatırladığı kadar hatırlamıyoruz, neden?
Osmanlı Avurupa'dan net olarak kovulmuş oluyor Balkan Savaşı'nda. İnsan gibi düşünürseniz ne tarafa baktığını göre değişir tabi, sağ kolunun kesilmesi! Osmanlı'nın Rumeli Devleti olduğunu düşünenler açısından da kurulduğu topraklardan kovulmuş oluyor. Halk 1912 yi unutmak istemiş, çok ağır ve telafisiz bir vak'a! Onlar unutmayı tercih etmişler...