Sıfıra sıfır elde var sıfır. Seneler geçtikçe televizyonculuk geriye gitmiyordur inşallah. Bu yılbaşı neredeyse bütün programlar 'yapalım da olsun, ekran dolsun' gibiydi. Hadise konseri izlemeye değerdi, en azından kızın performansını gördük ve beğendik. Okan Bayülgen de TV8'de canlı program yapmış, izlemedim ama duyduğumda takdir ettim. Budur yani! Konuşmaya bile değmeyecek, sıkıcı, sıradan, dizi dizi bir yılbaşı ekranı işte. Kısmet seneye.
Piyango vuran Yusuf Dede kalp krizi geçirmiş şimdi hastanedeymiş! 'Milli Piyango'dan para kazananları peşinen talihli ilan etmek hata olabilir mi?
Valla ne demişler; paran mı var, derdin var. Şansımızı nedense dış görünüşle, parayla, şöhretle ölçmek gibi bir hastalığımız var. Belki de şansın ta kendisi kendi dünyanda, küçük rutinlerinle usul usul yaşayabilmektir. Belki her gün yediğin simittir şansın. Yani en güzel şansın. Şimdi Yusuf Dede yandı, adı da açıklandı, her gelen para isteyecek, kimler kimler neler söyleyecek ona. Aldı başına işi. Kolay gelsin.
Haftanın medya olayı Yiğit Bulut'un Habertürk'teki görevine son verilmesiydi! 'Jöle kafa' kafa tonunda 'zil takıp' oynamalar oldu sosyal medyada...
Bana sosyal medyayla gelip durmasan artık Ümitciğim. Başlayacağım sosyal medyasına. Sosyal saldırı ortamı orası. Yiğit Bulut beni zerre kadar ilgilendirmeyen biri. Sempatimden çok antipatim olabilir ona karşı. Belki saçına gıcığımdır, belki inandığı fikirlere, belki de fikirlerini söyleme biçimine. Bütün bunları geçiniz! Günün sonunda bir kovulma var ortada. Hem de en yüksek mertebeden. Ne demişler; gülme komşuna gelir başına. İnsanların kötü anlarından kendilerine eğlence çıkartılması çok zalimce. Biz de ayarsızlık hüküm sürüyor sanki. Doğru zamanda alkışlamayı bilmediğimiz gibi, doğru zamanda zil takıp oynamayı da bilmiyoruz. Bu konuda Sayın Mehmet Barlas ve Reha Muhtar'ın tarafındayım. Neye seviniyorsun kardeşim? Sevindiğinden biraz utan be kardeşim.
Haftanın heyecan yaratan gelişmelerinden biri de Zeki Alasya ve Metin Akpınar 'Devekuşu Kabare' için yıllar sonra yeniden bir araya geleceği haberi... Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu gelişmeyi?
Fikir heyecan verici ama şimdi yeniden hamur tutar mı bilemem. Aslında keşke tutsa değil mi? Ne güzelmiş 'Devekuşu Kabare' heyyy gidi günlermiş heyyy. Ancak maalesef biliyoruz ki genellikle yeniden biraraya gelmelerde hoş bir nostalji havasından başka bir başarı yakalanamıyor. Yani sonu hüsran oluyor. Dur bakalım, belki Devekuşu adeti bozar.
Akrep Nalan THY uçağında tam acil çıkış kapısının önünde oturmuş… Ama hareket kabiliyetini yeterli bulmayan uçak personeli orada oturmasını uygun görmemiş. Akrep Nalan da bununla ilgili serzenişte bulundu. Sizce haklı bir isyan mı Akrep Nalan'ınki?
Haklı! Şöyle haklı. Akrep Nalan THY'da check-in yaparken yetkililerin aklı neredeydi bu biiir. Tamam, havacılık kanunlarında acil çıkış kuralları olabilir, peki şişmanların oturamayacağını hiç anons ettiler mi? Bunu bilen var mı? Akrep Nalan bunu biliyor mu? Hem şişman kime göre şişman? Alt sınır ne? Üstelik hostesler Akrep Nalan'ı rencide etmeden bu işi neden çözemediler ki.
Hakan Şükür Maraton'a yorumcu olması etik tartışmalarını da beraberinde getirdi... Hakan Şükür'ün hem milletvekili hem spor yorumcusu olmasına siz nasıl bakıyorsunuz?
Japon malı gibi maşallah! Hem kalem, hem pil, hem fener tadında.... Şaka bir yana, demek ki olabiliyor ki oluyor yani. Hakan Şükür'ün tercihi. Her 'evet'imiz, başka 'hayır'ları yanında getiriyor ya, o hesap. Ha açık fikrimi sorarsanız keşke Hakan Şükür hep sporda kalsaydı, sadece sporda. Yorumculuk değil de milletvekilliği nereden çıktı asıl onu anlamamıştım ben.