''İlahiden Senfoniye'' temalı konser için başkentte sahne alan Sanatçı Burak Kut, ''Söylediğim eserlerdeki sözler beni çok etkiliyor. 'Uyan ey gözlerim gafletten uyan' diye baktığımda, çok genç yaşlarımda daha az okuduğum, maneviyata yönelmediğim zamanlarda kendimi boşlukta hissediyordum, açıkçası bana yol gösteren bir konu tasavvuf'' dedi.
Kut, ilahileri senfonik tarzda yorumladığı konserine ilişkin açıklamalarda bulundu.
İlahi ve senfoni orkestrasının birlikteliğini, ''Müzik evrenseldir, Doğu'su Batı'sı yoktur'' sözleriyle değerlendiren Kut, ''Bana sorarsanız melodilerin de öyle. Fakat bizim projemizde, Türk müziği sazları da olduğu için bence bize daha yakın. Tabii biraz çok sesli müziğe aşinalığımız az olabilir ama ben çok kendimizden buluyorum'' dedi.
Projenin ilk olarak Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nda sahnelendiğini hatırlatan Kut, ''Bunu popüler hale getirmek ve yeni bir soluk kazandırmak için bana ulaştılar. Maneviyata yönelen biri olduğum için çok keyifle projenin içinde yer alacağımı söyledim onlara'' diye konuştu.
Konserde seslendirdiği ''Ben Yürürüm Yane Yane, Şol Cennetin Irmakları, Uyan Ey Gözlerim'' gibi tasavvuf müziği önemli eserlerinin kendisindeki tesirinin büyük olduğunu anlatan Kut, şunları kaydetti:
''Tasavvuf çok derin, söylediğim eserlerdeki sözler beni çok etkiliyor. 'Uyan ey gözlerim gafletten uyan' diye baktığım zaman, çok genç yaşlarımda daha az okuduğum, maneviyata yönelmediğim zamanlarda kendimi boşlukta hissediyordum, açıkçası bana yol gösteren bir konu tasavvuf. Çok sevdiğim büyüklerim de vardır, ama derinleşmek için daha vakit var.''
İlahiden senfoniye konserlerinin ramazan boyunca devam edeceğini belirten Kut, insanların bu ayda yoksulun halinden anlamaya çalıştığını, insanın kendini, nefsini terbiye ettiğini kaydetti.
Kut, insanın, ramazanın anlamını anladığı zaman kendini hem fiziksel hem de ruhani olarak çok iyi hissettiğini anlattı.
Hep zamanın ötesinde düşünmeye çalıştığını ifade eden Kut, müzikal yapma hayalinin olduğunu söyledi.
''Batı, Doğu'ya daha yaklaştı''
Senfoni orkestrası şefi Orhan Şallıel de konserde tasavvuf sazları kullandıklarını belirterek, ''Bu sazları kullanmadığınız zaman o, sanki Almanların bir orkestrası da bizim ilahi notalarını alıp çalmış gibi oluyor. İlahi hepimizin ruhuna dokunuyor, ama öyle (Operacı gibi) söylenince o dokunuş olmuyor. Hatta sözlerini bile anlamıyorsunuz. O yüzden, bu projede ben özellikle tasavvuf korosunun ve sazlarının da olmasını istedim'' diye konuştu.
Proje için ''Batı, Doğu'ya daha yaklaştı'' ifadesini kullanan Şallıel, ''Onların diliyle yazdığımızda, onlar bizim dilimizi daha kolay konuşuyor. O yüzden böyle projelerde hep çok sesli gruplar etnik gruplara daha fazla yaklaşır'' değerlendirmesinde bulundu.
Şallıel, ''Senfoni orkestrası şefiyim ancak Türkiye'de büyüdüm. Babam zaten Türk müziği bestecisiydi, Rıfat Şallıel, Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş, Kemancı, İtirazım Var'ın bestecisi. Böyle bir ailede büyüdüm ama Avrupa'da bu eğitimi gördükten sonra, geldim ve bir baktım ki senfonik müzikle geleneksel müzik neredeyse kavgalı birbiriyle''
''İlahi baharat, senfoni garnitür''
Şallıel, ilahi ve senfoni arasındaki bağlantıyı şöyle anlattı:
''Tasavvuf sazları kullanmadığın zaman o sanki Almanların bir orkestrası da bizim ilahi notalarını alıp çalmış gibi oluyor. Ben o ilahinin ruhunun, hatta operacı gibi çok bağırınca bile, ilahi hepimizin ruhuna dokunuyor, ama öyle söylenince o dokunuş olmuyor. Hatta sözlerini bile anlamıyorsunuz. O yüzden, bu projede ben özellikle tasavvuf korosunun ve sazlarının da olmasını istedim. Bu projenin diğerlerinden farkı budur. Yemeği tabağa koymuşlar ama lezzetin asıl kaynağı baharatı yok. Ben bu baharat olmadan bu işlerin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu işte tasavvufun baş tacı, asıl lezzet kaynağı ney olmalı, bendir olmalı. Tasavvuf korosu onların söylediği, bizim ruhumuza dokunduğu gibi okunmalı. Onun yanında, garnitür gibi olmalı senfoni orkestrası ve çok sesli koro.''