Bebek'teki Lucca Art'a bu ay genç fotoğrafçı Merve Hasman 'Face to Face With İstanbul' sergisiyle konuk oldu. Sarıyer, Üsküdar, Karaköy, İstinye, Beykoz, Riva, Eminönü, Ortaköy ve Rumeli Kavağı gibi semtleri, 'gözleri bağlı' fotoğraflayan Hasman, 'İstanbul'u görerek değil hissederek' yansıtmayı amaçladığını söyledi. Amerika'daki School of Visual Arts'ta fotoğrafçılık eğitimi aldıktan sonra, Madonna'nın da aralarında bulunduğu dünyaca ünlü birçok ismi fotoğraflayan Steven Klein ve Tamer Yılmaz'la çalışma fırsatı yakalayan Merve Hasman, sergisini ve yaşadığı İstanbul'u anlattı.
KEŞFETMEDİĞİM KENT...
Sergi açmak nasıl bir duygu?
Lucca'da her ay yapılan farklı sergileri beğeniyle takip etmeye çalışıyordum. Cem Mirap'la bir araya gelip Lucca Art'ta farklı bir sergi yapma kararı aldık. Benim aklımda daha önce Türkiye'de hiç denenmemiş, aynaya baskı yöntemiyle bir çalışma yapma fikri vardı. Geriye sadece bir konsept belirlemek kalmıştı. Ben uzun yıllar Türkiye'den uzakta yaşadım, o yüzden keşfetmediğim İstanbul'u fotoğraflamak istedim. 'Face to Face With İstanbul' benim ilk kişisel sergim ama şimdiden çok olumlu geri dönüşler almaya başladım.
Neden gözleriniz kapalı?
Fotoğrafçılığın sadece görme duyusundan ibaret olmadığını düşünüyorum. Bu sergi bence insanların İstanbul'un yansımalarını farklı hislerle algılamalarını da sağlayacak. Sergiye katılanlar sadece gözleri ile değil, bütün duyularıyla fotoğraflara bakabildikleri zaman, mekandan çok daha farklı bir hisle ayrılmış olacak. Sergideki fotoğrafları gözüm bağlı çektiğim için kendimi de öyle fotoğraflatmak istedim.
MİLANO'DA BAŞLADI
Beyin cerrahı olmak isterken fotoğrafçılık tutkusu nereden çıktı?
Beyin cerrahı olmak "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" sorusuna çok eskiden verdiğim bir cevaptı. Ondan sonra kaç kere fikir değiştirdiğimi ben bile hatırlamıyorum. Fotoğraf tutkusu benim hayatıma Milano'dayken girdi... Milano maceram ise en iyi arkadaşım İtalya'ya gitme kararı verdiğinde, bunun benim için de çok keyifli olacağı fikriyle başladı. Orada bulduğum üniversiteler arasında beni en cezbeden, tasarım okulu Instituto Europeo di Design olmuştu. Bir heyecana kapılarak hiçbir şey araştırmadan Milano'ya gitmenin verdiği zorluklar da cabasıydı. O okulda, kendime en yakın hissettiğim bölümü yani 'fotoğrafçılığı' seçtim ve bir daha da asla fotoğrafçılıktan vazgeçemedim.