Şahan Gökbakar bu kez nasıl bir maceranın içinde?
Bu film aslında bir aşk hikayesi, daha doğrusu aşk komedisi! Uzun zamandır birlikte olan 'Celal' ve 'Ceren' adlı bir çiftin hikayesi. Bir olaydan dolayı kavga ediyor ve ayrılıyorlar. 'Celal'in, yaptığı hatayı fark edip düzeltmeye çalışırken yaşanan saçma olayları izliyoruz.
Bu filmi hangi duyguyla yaptın? 'Yine çok güldüreceğim' derdiyle mi? 'Ben 'Recep İvedik'ten ibaret değilim' demek için mi?
Şunu atlıyor insanlar… 'Recep İvedik', başarısından ötürü bir seri haline geldi. Ayrıca o seri devam edecek, ondan vazgeçmiş de değilim. İzleyenler istediği sürece de vazgeçmeyeceğim! Öte yandan, farklı şeyler yapmayı da seviyorum, televizyonda yaptığım skeçlerde 300-500 tipleme yarattım. Hayatım boyunca 'Recep İvedik' yapmayacağıma göre; araya başka filmler, başka türler ekliyorum.
ARTIK HER SENE BİR FİLM
Peki bir-iki senelik ara nasıl geçti senin için?
'İvedik' üçlemesi bittikten sonra kafamı topladım, yapmak istediğim hikayeleri kafamda düşündüm; 'Celal ile Ceren' de onlardan biriydi. Recep İvedik'in ne zaman devamı gelecek bilmiyorum ama artık her sene bir film yapmayı istiyorum. Zaten istediğim işleri yapmak konusunda daha rahat, daha özgürüm; daha rahat seçim yapabiliyorum.
Özgürüm derken; maddi anlamda istediğini yapabilme özgürlüğü mü bu, oyunculuğunu ve kendini ispat etmekle ilgili bir durum mu?
Her insanın kariyeri başlıyor, devam ediyor, başarılar, başarısızlıklar geliyor, inişli çıkışlı bir döngü yaşanıyor. Ancak belli bir noktadan sonra hem maddi olarak hem de sevenlerinin gözündeki prestij anlamında arzuladıklarını yapabilme lüksüne sahip oluyorsun. Ben de öyle bir şey yakaladım ne mutlu ki… Bu rahatlığı elde edince de, insan kendine daha fazla zaman ayırarak film yapıyor. Biz üç sene üst üste hiç durmadan film çektik sonuçta.
ÜRETKENLİĞİM AZALIYORDU
İki senelik dinlenme süresi iyi gelmiş belli ki ama 'gecikiyorum' duygusu yaşamadın mı hiç?
Hiçbir acelem yok hayatta… Neyin zamanı ne zaman gelirse, o zaman yapmak en doğrusu. Su yolunu bulur derler ya, aynen öyle. İzleyici, ikinci 'Recep İvedik' filmi daha vizyona girmeden "Üçüncüsü ne zaman?" diye soruyordu! Öyle bir çılgınlık haline dönüştü ki... Ya bekleyin, ikinciyi izleyin önce! "Abi o geliyor zaten, üç ne zaman gelecek?" diyorlardı sürekli. Böyle olunca, insan kendini makine gibi hissediyor, sürekli bir şey yetiştirmek zorundasın. Üretkenliğimi azaltıyordu bu durum. Sonuçta kaybetmemem gereken şey üretkenlik, o yüzden ona biraz vakit ayırmak lazım.
Peki yeni karakterin 'Celal'; 'Recep İvedik' hayranlarını kesecek mi? Buna dair korkun var mı?
'Recep İvedik' filmleri ve 'Recep İvedik' karakteri, kendi alanında süper kahraman haline geldi artık.
Ama karşılaştırılacak, 'Öbürü daha komikti' diyecekler biliyorsun ki…
Evet, herkes olmasa da bir kısım insan yapacak bunu ama ben bundan dolayı başka bir şey yapmayacak değilim hayatımda!
KADINLAR İZLEYİP 'OH BETER OLSUN' DİYECEK
'Recep İvedik'ten sonra insan merak ediyor, 'Celal'le 'Ceren' nasıl tipler?
'Recep' saçı sakalı, nidaları, hareketleri, konuşmasıyla karikatür bir tipti. Bu filmde de çok absürd şeyler var ama bu insanlar daha doğal insanlar. 'Celal', Karaköy esnafı, 'Ceren' de büyük bir yapı marketinde bölüm sorumlusu bir kız.
Yine sen yazdın senaryoyu değil mi?
Evet ben yazdım, Togan (kardeşi) çekti.
'Recep İvedik' senin TV skeçlerinden çıkan bir karakterdi; yeni hikaye nasıl çıktı?
Benim çocukluktan beri çok yakın bir kız arkadaş grubum vardır, çok tatlı kızlardır. Bir gün onların sohbetine şahit oldum; içlerinden birisi sevgilisi tarafından terk edilmiş ve o çocuk hakkında çok vahşi ve sert, bedduayla karışık dilekler diliyorlardı. (Gülüyor) Bunları duyunca, "Siz hakikaten böyle misiniz ya?" dedim gayriihtiyari. "Ama yani, hak etti, daha da beter olur inşallah" gibi laflar havada uçuşuyor. O an kadınların gözünden bir film çeksek, kadınlar da 'Oh iyi olmuş' diye diye izlese nasıl olur diye düşündüm, onlara da sordum. "Çok iyi olur" dediler, kafamda yazdım hikayeyi.
Kadınların dilinden bir hikaye anlatmakta zorlanmadın mı, hele 'Recep İvedik'ten sonra?
Ben sadece hikayeyi anlattım, özellikle öyle bir bakış açısının altını çizmedim. 'Celal', 'Ceren'e "Ben senden ayrılıyorum" diyor, 'Ceren' evlenme teklifi beklerken bu lafı duyunca, ona bir beddua ediyor ve film onun bedduasıyla gelişiyor.
Bu filmi kadınlar sevecek mi sence?
Bence çok severler. Kadınlar izleyip 'Oh daha da beter olsun' diyebilecekler yani. (Gülüyor)
Ezgi Mola isminde nasıl karar kıldın?
'Ceren' rolü için ikiüç isim düşünmüştüm, bu isimler içerisinde Ezgi de vardı, Büşra Pekin de. Fakat bizim oyuncularımız sürekli dizi çekmekte oldukları için hiç vakitleri yok! O dönemde ikisinin de dizisi vardı. Derken 'Ceren' no name biri olsun istedim. 'Twitter'dan başvurun' diye duyurdum hatta. 4 bin kişi falan başvurdu. Üç-dört kişiyi 'Ceren' rolü için eledik, derken Ezgi'nin dizisi bitti. Kısmet işte! Ama o seçtiğimiz isimlerden biri, Dilşah da Ezgi'nin en yakın arkadaşını oynuyor filmde. Ben çok mutluyum filmi Ezgi'yle yaptığım için. Daha önce çalışmıştık, çok rahat doğaçlama yapan, yetenekli bir oyuncudur.
ŞAHAN GÖKBAKAR FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN!
CEM'İN FİLMİ DE VİZYONA GİRSİN, ENDİŞELENMEM
"Her yılın şubatında çıtayı ben koyuyorum, diğerleri onu geçmeye çalışıyor" demiştin. Var mı yine böyle bir iddian?
Bu yıl Şubat'ta değil, Ocak 18'de gösterime giriyor filmimiz. İki sene falan uzak olduğum için bu ortamdan, şu kadarını söyleyebilirim; iyi bir gişe beklerim ama bir rakam telaffuz edemem. Yine komik bir film yaptım, insanlar gidip gülerlerse, birbirlerine de tavsiye edeceklerdir bence.
Filmin, ezeli rakibin Cem Yılmaz'ın filmiyle aynı dönemde gösterime giriyor yine. Sizler istemeseniz de karşılaştırma olacak illa ki. Rahatsız oluyor musun artık bu karşılaştırmadan?
Beni hiç rahatsız etmiyor; bir tedirginlik, baskı, korku, endişe yaşamıyorum çünkü ürünün iyiyse izleyici onu bulur diye düşünüyorum. Yani 'Şahan'ın filmine gittim, öbürüne gitmem, hakkımı kullandım' şeklinde bir sistem yok. Şafak Sezer'in filmi de 25'inde gösterime girecek galiba, herkes onu da izleyecek. İnşallah herkesin gişesi çok güzel olur, istediği gibi olur ve harcadığı parayı geri döndürür.
Galaya çağırıyor musun sen
Cem Yılmaz'ı? Hepsini çağırıyorum.
Onlar seni çağırıyorlar mı?
Çağırıyorlar da ben pek gidemiyorum galalara.
Ama izliyorsundur?
En geç ikinci gün mutlaka izlemiş oluyorum.
FETİH 1453'ÜN REKORUNU KIRAMAYIZ, O BAŞKA...
'Fetih 1453' filmi senin rekorunu kırınca bozuldun mu?
Hayır, sonuçta Fetih filminin meydana gelmesinin sebebinin 'Recep İvedik'lerden elde edilen kazanç olduğunu biliyorum. Benim de manevi olarak en baştan beri işin içinde olduğum bir projeydi. Kendi yaptığım işten ayırmıyorum.
Daha önce rekor sendeydi, o rakamı geçmek istiyor musun?
O rakama ulaşamayız çünkü okullar falan da topluca bilet aldı. Ee normal filmlere, komedi filmlerine götürmez okullar! O yüzden kategori dışı algılıyorum 'Fetih'İ. Ben yaptığım işin insanlar tarafından beğenildiğini gişede göreyim, bana yeter. Rekor kırma derdim kalmadı, üst üste kırdım zaten!
'Türkiye'de bir tek komedi filmi gişe yapar' algısını da değiştirdi Fetih, değil mi?
En çok izlenen filmler listesine bak dünyada; 'Harry Potter'lar, 'Matrix'ler, 'Avatar' gibi epik, büyük, destansı hikayeler vardır. Türkiye'de bizim sektörümüz o kadar bebek ki; Fetih filmine 6 milyon insanın gitmesi çok güzel.
SAHNE STRESİNİ İSTEMEM!
Artık güldüremezsem korkun var mı ileriye dair?
Yeni jenerasyonu ve o elektriği yakalayabilirsem, her an güldürebilirim diye düşünüyorum. Şu anda 33 yaşındayım; 5-6 yaşında benim filmlerime kahkaha atan çocuklar var. Onlar 27 yaşına geldiği zaman ben 53 yaşında olacağım. Beni tanıdıkları ve benle gülme refleksleri olduğu için, ben bir şey yaptığımda gülerler diye düşünüyorum.
Stand-up yapmayı düşünmüyor musun hâlâ?
Bana farklı şeyler katabilir ama şu anda ilgimi çekmiyor. Her akşam sahneye, seyircinin karşısına çık falan… O stresi yaşamak istemiyorum.
Bu işi en rahat şekliyle mi yapmak istiyorsun?
Evet, ben hayatımda mutlu olduğum şekilde yaşamak istiyorum. Bir kere yaşıyoruz; ben de yarısına kadar iyi koşullarda yaşadım, diğer yarıyı da 65-70'e kadar sağlıklı bir şekilde yaşarsam başka bir şey istemem Allah'tan! O yüzden çok fazla hırsım yok.
SİGARAYI BIRAKMAK ŞAHANE!
Spor yapmıyorum. Eskiden spora yazılırdım, gitmezdim ama artık yazılmıyorum bile!
Kilolarımı dert ettiğim falan yok. 30'uncu doğum günümde sigarayı da bıraktım, şahane bir şeymiş, tavsiye ediyorum. Çok farklı, anlatılacak gibi değil.
Yemek yapmayı severim, arada aklıma gelir; "Hadi size fırında levrek yapayım bugün" derim. Sağlıklı yemeklerden en sevdiğim kıymalı karnabahar, sağlıksız yemekler içinden favorim ise İskender!
Çok dağınık biri değilimdir ama çok da temizlik delisi, etrafı toparlama delisi değilim.
TAKSİYE BİNMEYELİ 4 YIL OLDU
Eskiden taksiye biner, sırf eğlenmek için, sohbet etmek için bir yerden bir yere giderdim. Her şeyi konuşurdum taksicilerle, gözlem yapardım. Şimdi hiçbirini yapamıyorum. Taksiye binmeyeli herhalde dört sene olmuştur! Ancak arabam beni almaya gelemezse, çok zorda kalırsam biniyorum.
Evimde Apple TV'den tut, her türlü yeni teknolojik alet var; özellikle yabancı filmleri kaçırmadan izliyorum.
Türk filmlerini sinemaya gidip izliyorum. Yakın zamanda Özcan Deniz'in filmine gitmeye niyetlendim ama gidemedim. Bir fırsat bulursam ona gideceğim.
BAŞKA BİRİ YAZSA OYNAMAYI İSTERİM
Bundan sonra sadece kendin için mi yazacaksın?
Başka biri yazsa oynar mısın ya da başkası için yazar mısın? Başka projelerde yer almak isteğim her zaman var ama maalesef projeler çok kısıtlı. Genelde televizyon ağırlıklı projeler geliyor. Sinemaya yapılan projelerde de Mahsun'la (Kırmızıgül) Özcan (Deniz) genelde dramatik temalar seçiyor. Cem Yılmaz, Ata Demirer, Şafak Sezer gibi komedi yazan isimler ise, kendilerine yazıyor. Yeni insanlar çıkar, yeni ve ilginç projeler gelir belki, ben değerlendirmek isterim.