Aslında 'Celal ile Ceren'e tam anlamıyla romantik komedi diyemeyiz, biz 'aşk komedisi' olarak tanımlamayı tercih ediyoruz. Romantik komedilerde duygusallık ön plandadır. Bizim anlattığımız da aslında bir çiftin hikayesi ama önce 'Celal'in 'Ceren'den kurtulma, sonra da ona geri dönme çabasını izliyoruz. Televizyonda yaptığım şovlardan bu yana kullandığım espriler, hep benim de güldüğüm şeyler oldu. Mizahın benden çıkması, durumu ister istemez 'benim şovum'a dönüştürüyor. Sanırım seyircinin benden beklediği şey de bu. Filmde karakterlerin sınıfsal özellikleri üzerine bir mizah yok. Fakat hem 'Celal', hem de 'Ceren' orta sınıftan karakterler. Aylık gelirleri çok yüksek değil yani... Benzer yerlerden geliyorlar, ikisi de üniversite mezunu. Film için, hepimizin ilişkilerinde yaşadığı şeyler üzerine kurulu, insani bir komedi diyebiliriz. Dünyada tuvalet mizahı diye bir şey var. Bu tarz mizahı Hollywood da kullanıyor ve kimse şikayet etmiyor. Bizde ise "Böyle şeyler hiç hoş değil!" gibi yorumlar geliyor. Tuvalet mizahını seviyorum ve filmlerimde kullanıyorum. Fakat mizah dünyam bununla sınırlı değil. 'Celal ile Ceren'de, tuvalet mizahının yanında çok naif espriler de var. Kültür seviyesi yüksek insanlara hitap eden espriler de... TV8'de yaptığım 'Zoka' tutunca, kanal kendi şovumu yapmamı teklif etti ve 'Dikkat Şahan Çıkabilir' başladı. Program, üniversite gençliğinden çok iyi tepkiler aldı. Ancak bu popülariteden sonra yaptığım programlar uzun soluklu olmadı. Kanal yöneticileri "Senin programların izlenmiyor, insanlar seni sevmiyor" diyordu. "Madem TV seyircisi beni sevmiyor, ben de sinemayı denerim" dedim. 'Recep İvedik' üç günde 800 bine ulaşınca, benim için fırtına bitti ve güneş açtı.
EZGİ MOLA EN İDEAL İSİMDİ
Ben filmlerimde ünlü oyuncularla çalışmaktan kaçınıyorum ve yeni yüzleri tercih ediyorum. Aslında 'Ceren' rolü için de başta tanınmamış isimler düşünmüştük. Fakat filmde 'Ceren'in kendi şovunu yaptığı sahnelerin altından kalkacak bir isme ihtiyacımız vardı. Ne kadar yetenekli olduğunu bildiğim Ezgi Mola bunun için ideal isimdi.
ATA'YA VE CEM'E ÇOK GÜLÜYORUM
Türkiye'den Şafak'a (Sezer), Ata'ya (Demirer) ve Cem'e (Yılmaz) gülüyorum... Yurt dışından ise Sacha Baron Cohen beni çok güldürüyor. Benim yaptığım komedi; Cohen'in seyirciyi rahatsız etmek üzerine kurulu olan komedi tarzına benziyor.
'İŞLER GÜÇLER'İN TARZI FARKLI
'Dikkat Şahan Çıkabilir'de bütünlükten kopuk skeçler vardı. Filmde ise ister istemez bir hikayeyi takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu yüzden daha kontrollü olmak durumundayım. Seyircinin ilgisini sürekli ayakta tutmak, aralıksız perdeye bakmasını sağlamak için bir ritm tutturmak gerekiyor. Bu yüzden bazı esprileri televizyondaki kadar abartamıyorum.
'Leyla ile Mecnun' ve 'İşler Güçler'in tarzları farklı bence. Ben saçma şeyler bulup çıkartmak, saçma karakterler yaratmak üzerine kurulu bir program yapıyordum. Diğerlerinde ise hikayesel bir devamlılık içinde üretilen saçma durumlar var. Söze dayalı mizah daha ağırlıklı.
TELEVİZYON FİKRİ ŞU AN BANA UZAK
Televizyona her hafta bir skeç programı hazırlamak fikri bana şu an çok uzak geliyor. Böyle bir şeye enerjim yok açıkçası. Haftanın dört günü sürekli yeni malzeme üretmek için düşünmen, çalışman gerekiyor. Neyse ki şimdilik televizyona ihtiyaç duymayacak bir durumdayım. Hem sinemayı daha çok seviyorum. Günün birinde 13 bölümü altı ayda rahat rahat çalışarak üretebileceğimiz bir yapı oluşursa, televizyona dönebilirim.
'RECEP'İ BAL GİBİ İZLİYORSUN!
Öncelikle 'Recep İvedik'le ilgili sevgi-nefret ilişkisini komik buluyorum. Bir komedi filminden ne kadar nefret edebilir ki insan? 'Recep İvedik'i sevmemek Türkiye'de bir kimlik oluşturdu; "Ben Recep İvedik' gibi basit şeyleri izlemiyorum" diyorlar. Bal gibi de izliyorsun! 4 milyon bilet kesiliyor, televizyonda birinci oluyor.
NEFRETTEN NASİBİMİ ALDIM
'Recep'e yönelik nefretten ben de biraz nasibimi aldım. Basında bir dönem beni 'Recep'le bağdaştıran haberler çıkmıştı. Recep'ten rahatsız olanlar, bana da o hisle baktılar sanıyorum.
