BENİ GÖRENE KADAR ONLARI YENECEĞİM
Hocam, Milli Takım'ı versinler size o zaman; sizden daha iyisini mi bulacaklar?
Yaşım 60. İlk altı aylık dönemdeki yardımcı antrenörlüğümü bir kenara bırakın; tam 27 senedir bilfiil hizmet veriyorum. 20'den fazla takım çalıştırdım. Her yaş grubunda kimler var, kimler yok bilirim. Ülkenin her bölgesinde yaşadım, çalıştım. İki üniversite mezunuyum. Almanya'da geçerli olan tüm antrenörlük lisanslarına sahibim. Bugün benim aldığım eğitimin yanından geçebilen bir teknik direktör yok ülkede. Profesyonel futbolculuk dersen, onu da yaptım. Bir insan kendisini göstermek için daha ne yapabilir; bilemiyorum...
Büyüklerimiz, "Kişi tuttuğunu değil, kısmetini alır" der. Sizin kısmetiniz mi kapalı?
Ben ismimin sıkıntısını yaşıyorum. Dedem bana hiçbir zorluk karşısında yılmayayım diye 'Yılmaz' adını vermiş. Zorluklardan yılan biri değilim ama elde ettiğim ne varsa da zorlukla ettim. Hiç aşağı yokuş olmadı benim hayatım. Herkes ismini yaşar derler ya; bende de durum o galiba. Milletin tereyağından kıl çeker gibi hallettiği şeyler bana gelince öyle bir zor olur ki, sorma...
Biraz fazla istiyorsunuz gibi. Zaman zaman antipatik olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Bir işe talip olmanın ayıp sayıldığı bir ülke burası. Ne güzel işte, "Bana bu şansı verirseniz şunları yaparım" diye açık açık söylüyorum. Bu ülkede zaman zaman kendini hatırlatmazsan, kimse gelip kapını çalmıyor. Ömrümüz geçti gidiyor, hâlâ bazı kesimlerin güvenini kazanamadık. Onlar bizi görmemeye devam etsin; ben de gider kendi sahalarında onlara ecel terleri döktürürüm; olur biter. (2-2 biten Fenerbahçe maçını kastediyor)
PROTOKOL TRİBÜNÜ BENİ SEVMEDİ
Sizi herkes seviyor. Peki, kim yolunuza taş koyuyor?
Futbolda iki kesim var. Birincisi zengindir, parası pulu vardır ama protokol tribününe beleş girmenin yollarını arar. İkincisinde de para pul azdır ama harçlığından, maaşından, çoluk çocuğunun rızkından artırıp gelir maçlara. Beni bu ikinci kesim daha çok seviyor. Futbolun asıl sahipleri de onlar. Ben kendimi protokol tribününe sevdiremedim. Beni bir türlü kabul edemediler. Çünkü futbolun içinden gelen birinin kendisini bu kadar geliştirmesini; bu kadar donanımlı olmasını kendilerine yediremiyorlar.
Üç büyüklerden birinin başkanı gelip "Bana öyle bir şey söyle ki seni takıma alayım" dese ne dersiniz?
Beni Fenerbahçe'nin başına getirseler, beş sene üst üste şampiyon yapacağımı söyledim; daha ne söyleyebilir bir insan? Bana biri bu kadar emin konuşsa, merak ederim yapabiliyor mu diye. Sırf merakımı gidermek için denerim yani.
Üç büyüklerin hepsinden teklif gelse kimi seçersiniz?
En çok para vereni seçerim.
HEP 'CANINIZ SAĞOLSUN' DEDİM
22 kulüp çalıştırdınız ama hiçbirinde ikinci veya üçüncü sezon kalmadınız. Hep karşı tarafta mı suç var, sizin hiç mi hatanız yok?
Ben bu işi çok rajonuna göre yapıyorum. Bende dolambaçlı mevzular hiç olmaz. Sözleşmem bile 10 sayfadır. Her türlü detayı yazarım. Ama gel gör ki bu profesyonellik dönem dönem insana kaybettirebiliyor. Saha içindeki duruma bakarsan da; ben takımları genelde hep zor durumda alıp kümede tuttum, hep sonradan geldim. Ayrıldığım kulüplerde o sözleşmeleri işleme koysaydım, bugün üç katı param vardı. Hep "Canınız sağolsun" dedim. 1986 yılında Alex Ferguson, Manchester United'ın başına geçtiğinde, ben Malatyaspor'a başlamıştım. Adam devam ediyor, biz bu arada 22 kulüp değiştirdik.
BEN BİR HALK KAHRAMANIYIM
İstisnasız herkes seviyor sizi. Milletvekili adayı olsanız kesin kazanırsınız...
Ben bir halk kahramanıyım. Bugün Edirne'den Hakkari'ye kadar beni sevmeyen bir adam bulamazsınız. Arabaya atlayıp tüm Güneydoğu'yu gezdim ben. Yollarda bana gösterilen sevgiyi anlatsam inanmazsınız. Üniversite öğrencisi de seviyor beni, dağdaki çoban da... Bunun hazzını anlatmak mümkün değil. 27 senedir teknik direktörüm, basından gelen hiçbir isteği geri çevirmedim. Spor müdürleri, muhabirler, kameramanlar hepsi bayılır bana. Çünkü hiç zorluk çıkarmadım onlara. Peki, onlardan bir yardım, bir destek gördüm mü bugüne kadar; görmedim.
Bu dünyadan göçüp gittiğinizde arkanızdan ne desinler?
"Bir Yılmaz Vural vardı, işini iyi yapardı; herkes tarafından da sevilirdi" desinler, yeter.
KİMSE BİLMEZ AMA BEN EZAN DA OKURUM MEVLİT DE
Fazla mı düzgünsünüz?
Valla 27 senedir, hiçbir sezon işsiz kalmadım. İnsanlar sizin kara kaşınıza, kara gözünüze teslim etmiyorlar takımı. Başka herhangi bir sektörde bu kadar uzun süre işsiz kalmadan devam eden biri yoktur. Son dönemlerde kaşa göze bakmalar, dayı-yeğen ilişkileri daha bir geçer akçe oldu tabii... Bende de onlar yok! Her şeyi içimde yaşarım; bugüne kadar bunları ortaya koymuş olsaydım, elbette bir kesimin adamı olup daha hızlı yükselirdim. Dini duyguları kuvvetli bir aileden geliyorum. Çocukluğumda müezzinlik bile yaptım. Şimdi çıkar ezan da okurum, mevlit de. Ama kimse bilmez bunları.
Bu kadar takım çalıştırdınız, Anadolu'yu karış karış gezdiniz; şike var mı hakikaten?
Olmaz olur mu! Zamanında ne şikeler yapıldı bu ülkede. Ama bu her ülkede, paranın ve insanın içinde olduğu her sporda var. Bırakın futbolu; ticarette şike yok mu? İhalelerde şike yok mu? Önemli olan denetimi iyi yapmaktır. Adam ceza alacağını bile bile bu işe bulaşmaz.
Bugüne kadar yapılıyordu yani...
Tabii ki.
Şimdi nedir durumlar?
Bu son operasyonlardan sonra insanlar korkmaya başladı. Bu dakikadan sonra da kolay kolay yapılacağını tahmin etmiyorum.
BU HAYATTAN NE ÖĞRENDİ?
Adaletli olacaksın kul hakı yemeyeceksin!
Konumunuz ne olursa olsun; hep ölümü düşünerek yaşamak gerektiğini öğrendim. İnsan komplike bir varlık. Bu yüzden, kendini çözmek için çok çaba sarf etmeyeceksin; çözemezsin zaten. Adaletli, kul hakkı yemeden, düzgün bir yaşam sürmenin esas olduğunu öğrendim. İnsan dediğin öncelikle ahlaklı olacak. İnsan unutkan bir varlık. Başına ne gelirse gelsin, bir süre sonra unutup hayatına devam edebiliyor. En sevdiğin insanları kaybediyorsun, acısı bir süre sonra geçiyor. Her şeye alışıyorsun. O yüzden hayatı fazla kafaya takmamayı da öğrendim. Bu hayatta sahip olduğum hiçbir şey benim diğer insanlarla iletişiminde, ilişkilerimde belirleyici olmadı. Geniş kitleler tarafından sevilmemin sebebi de budur, büyük ihtimalle...
FENERBAHÇE UZMANLIĞI
Ben bu takımın uzmanıyım diye her zaman söylüyorum. Bugüne kadar Fenerbahçe'ye karşı 18 galibiyetim, 16 mağlubiyetim var. Küçük bütçeli takımlarla bu istatistiği yakalamak kolay değildir. Üst üste üç hafta başka takımları yenersiniz, kimsenin haberi olmaz; Fenerbahçe'yle berabere kalırsınız, bütün Türkiye sizi arar. Bu işin matematiği bu! Benim de elimden başka bir şey gelmiyor, gözlerinin içine soka soka "Beni alın" diyorum; daha ne yapayım?
BANA ALTI AY REAL MADRID'İ VERSİNLER YETER
Real Madrid veya Barcelona'yı çalıştırmak ister misiniz?
Hayal kurmanın âlemi yok. İlk saydığım üçünden biri olsa yeter bana. Elazığspor'da çalışırken kimse seni görüp Real Madrid'e almaz. Ha bana altı ay versinler o takımı; bak bakalım nasıl top oynatıyorum.
Şimdiye kadar üç büyükler olmadı ama günün birinde Federasyon Başkanı olsanız yapacağınız ilk iş ne olur?
Futbol sistemini baştan aşağı yenilerim. Kulüpler yasasını çıkarırım. Altyapıya önem verilmesi, eğitim ve spor sisteminin entegre edilmesi gerekiyor. Eğitim, öncelikli olarak ele alınması gereken bir konu.
Üç büyükleri size vermediler hocam, Federasyon Başkanı yaparlar mı peki?
Bu ülkenin yapacağı en akıllı hareket, beni Federasyon Başkanı yapmak olur. Orası yetkili değilse Spor Bakanı yapması, hatta Başbakan yapması gerekir. Bizde başbakanların sözü fena halde dinlenir.
RENKLİ LAFINA ALIŞAMADIM
Yılmaz Vural'ın Türk futbolu açısından anlamı nedir?
Ben 'futbolun renkli yüzü'ymüşüm, öyle diyorlar. Hani gökkuşağı yedi renktir ya; acaba onu mu kastediyorlar? Ama ben bu renkli olarak anılma durumunu pek sevmiyorum. İşi biraz magazinsel boyuta çekiyor. Oysa ben en iyi eğitimleri almış, işini çok iyi yapmaya ve kendini sürekli geliştirmeye çalışan bir adamım. Bu yönüme vurgu yapılmasını daha çok arzu ederim.
MOURINHO MU, ALEX FERGUSON MU?
Mourinho'unun mu, yoksa Alex Ferguson'un mu tarzını kendinize daha yakın buluyorsunuz? Hangisinin yerinde olmak isterdiniz?
Ben Yılmaz Vural'ım ve öyle olmaktan memnunum. Herkes kendi çöplüğünde öter. Mourinho yıllık 12 milyon Euro para alıyor. Biz komik rakamlara anlaşıyoruz; onları da alamıyoruz. Adamların elindeki imkanlarla bizimkiler aynı mı? Hodri meydan; Elazığspor'u altı ay Mourinho çalıştırsın, sonra altı ay ben çalıştırayım, bakalım hangimiz daha başarılı. Mourinho benim aldığım eğitimin yarısını almış mı? Bu kadar da iddialıyım; değil Mourinho, dünyada benim seviyemde bilgisi olan ikinci bir adam yok.
Futbolcu dayakla hizaya gelir mi?
Ben iki karakterliyim; sosyal hayattaki ve işteki karakterim farklıdır. Sosyal hayatımda pamuk gibiyimdir. Ama işe gelince, işimin gerektirdiği karakter özellikleri neyse, ona bürünürüm. Bu işin teatral yanı var. Ben çok iyi bir oyuncuyum aslında; saha içinde olmam gerektiği gibi oluyorum. Teknik direktör dediğin agresif olur, duygulu olur, heyecanlı olur. Bazı buz gibi teknik direktörler var; hiçbir şeye tepki vermiyor ve bunu karakterleri olarak savunuyorlar. Senin karakterin buysa, git bakkallık yap! Donuk teknik direktör olmaz. Futbolda isteyeceksin ve bunu belli edeceksin. Ben kendimi parçalarken futbolcu yan gelip yatacak; yemezler! Bazı anlar gelir ki futbolcu laf anlamaz. Vücutta laktik asit birikmiş, oksijen azalmıştır. Ne söylersen söyle işe yaramaz. O anlarda ufak şoklar yapmak gerekir; ben de onu yapıyorum. Futbolcuyu eğitmek zorundasın. Futbolcu öğrenmeyi sevmiyor. Hem asgari ücretlinin bir yılda kazandığını bir maçta prim alacaksın, hem de kendini geliştirmekten sıkılacaksın; yok öyle dünya…
MESSI Mİ, RONALDO MU?
Messi şu anda dünyanın bir numaralı futbolcusu. Çabuk, hızlı, pas veriyor, gol atıyor, adam eksiltiyor, savunmaya yardım ediyor, zeki... Ronaldo'da bunların bazıları yok mesela. Hücum yönü iyi ama savunması zayıf. Dribling becerisi de çok yüksek değil, genelde süratiyle adam geçiyor. Serbest vuruşları ve boyu dolayısıyla hava topları iyi ama oyun zekası Messi kadar yüksek değil. Ben Ronaldo'yu dünya starı gibi görmüyorum.