Yeme-içme trendlerini takip etmek çok zor! Ama şunu söylemeliyim ki, artık hiçbir şey eskisi gibi değil; annebabalarımızın dönemindeki gibi hiç değil! Hangi dünya mutfağı yükselişte, hangi şef ünlü ve Michelin yıldızı var ilgilenmiyoruz artık. Trendler bile teknolojiye yenik düştü. İşte yeme-içme dünyasından son yenilikler:
Öncelikle Insta-gurme'yiz her birimiz! Bu da ne diyeceksiniz…Yediğimiz yemeği, içtiğimiz içkiyi sosyal medya hesaplarımızdan, özellikle Instagram'dan paylaşmaya bayılıyoruz. Bunun için sunumun ilginç, mekanın aydınlatmasının da fotoğraf çekimine elverişli olmasına dikkat ediyoruz. O yüzden şeflerin mutfakta birer Salvador Dali olması şart. Bir sanat eseri kıvamında sunulan yemeklerin fotoğrafları hem fazla beğeni kazandırıyor, hem de takipçi… Unutmadan; mekanlarda hızlı wifi bağlantısının olması da çok önemli. Instagram'la bitmiyor bu iş; o yemek videosu çekilerek Snapchat'e de yüklenecek çünkü!
YEMEĞİNİZİ YANINIZDA GÖTÜRÜN
İstanbul'da Nişantaşı gibi lüks ama mahalle ruhunu kaybetmemiş semtlerde büyük zincir kafe ve restoranlar eskisi kadar ilgi çekmiyor. Evden pijamasıyla çıkana, çat kapı gelene kucak açan yeni nesil üçdört masalık mekanlar mantar gibi türüyor. Bu gelişimi takip etmek isterseniz, Topağacı'nda üç-beş tur atabilirsiniz. Birçoğunun sahibi, genç nesil şefler olduğundan; onların dünya mutfağından lezzetli tariflerini tadabilirsiniz… Unutmayın; gelenekselliğinden ödün vermeyen şefler uzun zamandır out; artık yeni nesil şeflerin mutfaktaki adrenalinini hissetmek in.
Restoranların diyet ve sağlıklı mönülerine inanmayanlar, artık sağlıklı yemek kutularıyla restoranlara gidebiliyor. Kimse 'Yemeği ile gelmiş, ne kadar ayıp' demiyor; rahat olun. Çünkü haklısınız! Son dönemde hepimiz kafayı sağlıkla bozduğumuz için ne yediğimize dikkat ediyoruz…
Vegan mutfakların ve ev yemeği yapan modern restoranların sayısı bu yıl da artıyor çünkü hiç kimse evde yemek pişirmek istemiyor. Modern insanın, iş hayatındaki yorgunluğun üstüne bir de mutfağa girme isteği kalmadı. Karaköy ve Beyoğlu'ndaki vegan restoranlardan sonra şehrin birçok noktasında da irili ufaklı bu tarz mönülere sahip restoranlar açılmaya başladı.
Mahalle barlarının sayısı da gün geçtikçe artıyor. İş çıkışı kokteyl içmek isteyen insanlar soluğu; klasikleşmiş Bebek barlarında değil, Cihangir ve Nişantaşı gibi semtlerdeki 20-30 kişilik barlarda alıyor. Bu barların en büyük özelliği; mönülerinde atıştırmalıkların olmaması çünkü kokteyl zevkine sahip olan insanın hali bir başkadır.
Türküz, doğruyuz, mezelerimizden vazgeçmeyiz! Hele ki fonda Zeki Müren, karşımda da İstanbul manzarası var ne ala! Dekorasyonumuz asla alaturka değil; modern ve son derece cool… O yüzden yeni nesil meyhaneler eskilerin pabucunu dama attı. Özellikle Akdeniz mezelerini ortaya serpiştirmek, en güzel hareket! Haftanın en az bir gecesini meyhanede geçiren gençler, artık ülke gündemini ve aşk mevzularını meyhanelerde masaya yatırıyor. Gençliğin sohbetine eşlik edin derim...
BÜYÜK MASALARIN DEVRİ KAPANDI
Solo yemekseverler restoranların yeni gediklisi… Evet, bugüne kadar hiçbir restorana tek başına gitmek istemez, çekinirdik. Yanımıza mutlaka yemeğimize eşlik edecek bir eş dost arardık. Ancak o kadar sıkıldık ki başkalarının sesini dinlemekten; dış dünyanın sesini kısıp tek başımıza yemek yemeğe gitmek en keyifli şey haline geldi. Hem ne karşınızdaki insan yiyip içtiğinize dikkat ediyor, ne de sizi kendi dünyasına esir ediyor… Siz de bu solo takılmalarla yemeğin tadına fazlasıyla varıyorsunuz. Tabağınızı ekmeğinizle istediğiniz gibi sıyırabiliyorsunuz. O yüzden birçok İstanbul mekanının, büyük paylaşımlı ve ikili masalar konusunda dikkat edeceği bir yıla giriyoruz. Çünkü artık dörtlü-altılı yemek masaları out!