52. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin sonuna geldik. Bugün ve yarınki ödül törenleriyle festivali bitireceğiz. Peki festival nasıl geçti derseniz tıpkı açılış törenindeki gibi hızlı ve sakin... Film gösterimleri, galalar, galalar sonrası ekiplerle yapılan söyleşiler, ustalık sınıfları, basın toplantıları derken biz gazeteci ve sinema yazarları için zorlayıcı bir hafta oldu ama keyifliydi.
FESTİVAL TEYZELERİ YOKTU!
Festivalde geçen yıllara oranla daha samimi bir ortam vardı, bir mütevazılık hakimdi. Bu festival ortamındaki insanları da etkiledi galiba. Öğrencilerin yoğun ilgi göstermesi iyiye işaretti. Ama geçen yıllarda adı 'festival teyzesi'ne çıkan ve tuhaf film yorumları, ilginç tepkileriyle bir hoşluk olarak festivalde yer alan seyirciler pek yoktu. Eksikliklerini hissettik doğrusu(!) Malum yıl içindeki hasat iyiyse, Ulusal Yarışma'nın da çıtası yüksek oluyor, eğer kötüyse çıta düşüyor. Bu yıl çıta yüksekti. İyi filmler izledik. 'Rüzgarın Hatıraları', 'Saklı', 'Misafir', 'Çırak', 'Takım: Mahalle Aşkına', finaliyle ilgili itirazlarım olsa da 'Sarmaşık' ve seçkinin tek belgeseli 'Artık Hayallerim Var'; yarışmanın öne çıkan filmleriydi.
KADIN OLMAK ZOR
'Saklı' ile 'Misafir', bir şeye işaret ediyordu; bu memlekette kadın olmak çok zor! İki film de ayrı noktalardan ama apayrı hikayelerle kadınların daha aile içinde, özellikle de babalarıyla kurdukları ilişkinin nasıl sorunlu olduğunu anlatıyordu. Babalar da babaydı! İki kıdemli oyuncu; 'Saklı'da Settar Tanrıöğen, 'Misafir'de Tamer Levent, iki unutulmaz 'sorunlu baba' portresi çiziyordu. 'Artık Hayallerim Var' ise bu memlekette, eleştirel gözle hayata ve yaşadığı topluma bakan gençlerin yaşadığı zorlukları anlatıyordu. 'Ne olacak bu gençlerin hali?' diyenlere 'Bu gençlere fırsat verilirse harikalar yaratabiliyorlar' diyor film. Yeter ki onlar örselenmesin! Belgeseli izlerseniz siz de bunu hissedeceksiniz. 'Çırak' ödül alır mı, almaz mı bilemiyorum. Ama bize, sonraki yıllarda adını sıklıkla duyacağımız bir yönetmeni, Emre Konuk'u müjdeledi. 'Rüzgarın Hatıraları' ise geçmişimizdeki toplumsal travmalarla yüzleşememenin bize nelere mal olduğunu gösterdi. 'Muna', savaşın ilk elden çocuklara neler yaşattığını anlatırken dünyanın hal ve gidişatında geleceğimiz dediğimiz çocuklara çok ağır acılar yaşatıldığını bir kez daha hatırlattı.
USTALIK SINIFI
Yıldız yağmuru bu yıl uluslararası dünyadan geldi. Açılışta bizden Türkan Şoray vardı. Tuba Büyüküstün, Onur Saylak, Mustafa Uğurlu, Türkü Turan, Levent Öktem, Tuğrul Çetiner gibi oyuncular filmleri için festivaldeydi. Ama gönül isterdi ki, her oyuncu filmi için buraya gelmiş olsun. Jeremy Irons ile Kathleen Turner'ın ustalık sınıfları gerçekten üst düzeydi. Ustalık sınıfının, bir söyleşi olmanın ötesinde mesleki deneyim aktarma olduğu bu iki etkinlikle bir kez daha anlaşıldı.
OLAYSIZ DAĞILIYORUZ
Uzun metraj filmler öncesi kısa film gösterilmesi uygulamasının doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Bu uygulama sayesinde birçok kısa film izlemiş olduk. Yönetmenleriyle tanışma fırsatımız oldu. Umarım bu uygulama gelecek yıl da devam eder. Şimdilik olaysız bir festival geçirdik diyebiliriz. Ödül töreninde jüri tartışmalı kararlar vermez ise 'olaysız' dağılacağız.