atv'de yayınlanan 'Evli ve Öfkeli'de rol alan Yıldız Çağrı Atiksoy; Harper's Bazaar dergisi için, yaşamındaki bazı temel başlıkların altını kendi cümleleriyle doldurdu.
SON DİZİSİ 'EVLİ VE ÖFKELİ'
Bu zamana kadar hep dramada yer aldım, tam da 'Artık romantik komedi istiyorum' dediğim dönemde buldu bu proje beni. Hikayenin tatlılığı, gerçekçiliği ve oyuncu kadrosu, karar verme sürecimi hızlandırdı. 'Mine' karakteri; güçlü olduğu kadar idealist, olaylara hep objektif yaklaşan, empatisi yüksek bir kadın. Bu anlamda ruhuma hitap etti. Dizi, farklı profillerden ama hepsi ayrı ayrı kuvvetli kadınların yaşamları hakkında... Her ne kadar meslekleri ve varoluşları birbirinden farklı olsa da; yaraları ve iyileşme çabaları çok benzer. Hepsinin hayal kırıklığı büyük.
ÇAĞRI İLE 'MİNE' ARASINDAKİ PARALELLİKLER
Kısa süre önce 12'nci bölümü çekerken; ilk defa canlandırdığım bir karakterin yaşadıklarına verdiği tepkilere, duruşuna ve savunmalarına 'Ben de olsam aynısını yapardım' diye düşünerek yaklaştım. 'Mine', kendisini aldatan kocasının başka bir kadından doğan bebeğine sahip çıkıyor. Bu soruyu ben de kendime sordum; 'Gerçekten 'Mine'nin yaptığını yapabilir miydim?' diye. Yani diyelim ki, sevgilim ya da kocam bir gün bir başka kadından olan çocuğuyla karşıma çıksa ve de o bebek benim elime doğsa... Masum bir bebek var ortada ve ben de ona kayıtsız kalamayıp sahip çıkardım gibime geliyor. Ayrıldığımız nokta ise, 'Mine'nin hayatta daima mantığıyla yürümesi. Oysa benim duygularımın mantığımın önüne geçtiği durumlar çok olmuştur. Dizideki kız grubu da bana yakın hissettiriyor, benim de böyle bir arkadaş grubum var. Çevremde az ve öz insan olsun istiyorum.
EVLİLİK VE ÇOCUĞA DAİR
Elbette bir gün evlenip çocuğum olmasını istiyorum. Ancak hiçbir zaman önceliğim bu olmadı. Herhalde, 'Artık bir çocuğum olmalı' dediğim zaman evlilik üzerine hayaller kurmaya başlarım gibi geliyor. Elbette konuya dair korkularım da var. Kimse boşanmak için evlenmiyor ama günümüz koşullarında evliliği sürdürebilmek giderek zorlaşıyor; çok aşık olmak ya da karşındakini çok iyi tanımak maalesef yeterli gelmiyor. Yaşam şartları ilişkiyi yıpratıyor. Ama evleneceksem bu, maneviyata önem veren biriyle olsun isterim. Hayat sandığımızdan daha kısa, onu birlikte paylaşabileceğimiz bir yol arkadaşı değerli.
OYUNCULUĞUN HAYATINDAKİ YERİ
Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istedim. Hep çevremdeki insanların hayatlarını merak eder, anlattıklarını ilgiyle dinlerdim. Bu merak duygusu çok baskındı sanırım bende. Hâlâ da öyle. Haliyle, oyunculuğu nasıl en iyi şekilde öğrenebilirim sorusunun peşine düşerek küçük yaşta İstanbul'un yolunu tuttum. Elbette hayallerle gerçekler bir gitmedi. Bir birey, özellikle de bir kadın olarak hayalini kurduğun yaşamı gerçekleştirmenin öyle çok kolay olmadığını gördüm. Zorluklar sizi erken yaşta büyütüyor ama güzel de büyütüyor. Hiçbir zaman ideallerimden vazgeçmedim. Şimdi geriye baktığımda, İstanbul'da 10'ncu senemi doldurduğumu ve tam da olmam gereken yerde olduğumu görüyorum. Yola aynen devam.
YAŞAMINDAKİ KIRILMA NOKTALARI
Hayatımda birden fazla dönüm noktası var. Aralarında kuşkusuz en büyüğü; aldığım kararın sorumluluğunu dahi tartamayacak yaştayken tek başıma İstanbul'a taşınmamdı. Yalnızdım ama ailemin desteği her zaman benimleydi. Hayat, hep ne yapmam gerektiğini bilmediğim anlarda varlığına şükredeceğim insanlar çıkardı karşıma. Hande Yener bu özel insanlardan biri benim için. Hande'nin, dokunduğu herkesi şifalandırdığına inanıyorum. Benim yoluma da ışık oldu. Ve çok daha fazla insana ulaşmama vesile olan 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisi geldi sonra... Bu da mutlaka bir kırılma noktasıdır benim için. Bu diziyle üç sene milyonlarca eve konuk oldum. Uzun vadeli projelerin insanı değilim. Yaptığım işlerde kendimi tekrarlamamaya dikkat ediyorum. Kararlarımı iç sesimi dinleyerek alıyorum. Bir filmde yer almak istiyorum. Teklifler var, senaryoları okuyorum.
SET DIŞINDAKİ YILDIZ ÇAĞRI ATİKSOY
Arkadaşlarımla birlikte yemek yapıp film geceleri düzenlemeyi çok seviyorum. Kişisel gelişim, felsefe, psikoloji kitaplarını başucumdan ayırmam. Sıklıkla ailemi ziyaret etmek için İzmir'e gidiyorum. Doğadan ayrı kalamam. Arkadaşlarımla kamp kuruyoruz, doğa keşifleri yapıyoruz. Enerjimi bu şekilde tazeliyorum. Seyahat etmek de çok iyi geliyor.
MODAYLA İLİŞKİSİ
Günlük hayatımda rahat ve sade kıyafetleri tercih ediyorum. Vazgeçemediğim parçaların başında jean, etnik tişört ve şallarım var. Tarzım ne çok maskülen, ne de aşırı feminen. İkisini harmanlamayı tercih ediyorum. Özellikle İspanya
BANA ACI ÇEKTİREN HERKESİ AFFETTİM
Bence kelimelerin de kendi enerjileri var. Pozitif kelimesini kullanmayı bile çok seviyorum. Ama kendimizle olan sorunlarımızı halletmeden o pozitif yaklaşımı hayatımıza dahil etmek çok güç. Hayatı ve sana getirdiklerini anlaman için önce kendi meselenden işe başlaman gerekiyor. Ben, kendimi ve hayatı seviyorum.
Ruhun ilacı şükretmek. Ben de aldığım her nefes, farkına vardığım her an için şükrediyorum. Denge, ruhumuzun varmak istediği yerdir aslında. Tüm hatalarımız, pişmanlıklarımız, anne karnından itibaren bu yaşımıza kadar olan travmalarımızla dengeyi bulmadan barışamayız. Beni hayal kırıklığına uğratan, acı çekmemi sağlayan herkesi affettim. Hayal kırıklığına uğrattığımı düşündüğüm herkesi aradım, özür diledim. Ruhum ancak ondan sonra özgürleşti.
NE İFADE EDİYOR?
İzmir ve Ege: Ailem, çocukluğum.
İstanbul: Beni, ben yapan şehir.
Aşk: İnsanın kendini tanıması
.
Sevgi: En kutsal şey.
Merak: Ben
Sinema: Büyü
Seyahat: Öğrenmek
Hayat: Deneyim
Tahammül: Sınav
Şans: Onu hak etmek
Özgürlük: Ancak zihin özgür olunca mümkün olan bir durum.