Buzuki Orhan olarak bilinen Orhan Osman, müziğindeki çok seslilik ve farklı kültürlerdeki ezgileri bir arada kullanmasıyla medeniyetler arası köprü kurmayı başarıyor. Sanatçı, geçtiğimiz günlerde İzmir Ticaret Borsası tarafından düzenlenen, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın da katıldığı gala yemeğinde sahneye çıktı. Buzuki Orhan, bu yemeğin perde arkasını anlattı:
Yemeğe Sayın Ahmet Davutoğlu'nun özel davetlisi olarak katıldım. Böyle bir dostluk çemberi adı altında müzikal olarak beni uygun görmüşler. Performansımız başladığında kalp atışlarım çok hızlanmıştı. Başta çok yorgun olduklarını gördüm, onlara pozitif bir enerji vermem gerekiyordu. Aslında hazırlıklarımıza 10 gün öncesinden başlamıştık ve bir repertuvarımız vardı. Ama sahnede sezdiğim hava ile repertuvarın uyuşmayacağını hissettiğim an her şeyi değiştirdim. Müzisyenlere göz kontağıyla 'Kağıtları unutun, beni takip edin' dedim. Yemek 30 dakika planlanıyordu ancak yeni repertuvarla 1.5 saate yakın sürdü.
MASALARDA İŞ DEĞİL, MÜZİK KONUŞULDU
Ben Batı Trakyalı'yım. Almanya'da doğdum ve uzun yıllar orada yaşadık. Türk, Yunan ve Avrupa kültüründe büyüdüm. O gece de sahnede kendi kendime, bir köprü kurmam gerektiğini söyledim. Özellikle Karadeniz, Anadolu, Yunan, Balkan ve etnik ezgiler arasında dolandım. Konukların önlerinde çalmam gereken repertuvarı gösteren bir liste vardı. Değişimi hissettiklerinde ise suratlarındaki o yorgunluk ifadesi gitti. Yemekleri daha ağır yemeye, müziğin keyfini çıkarmaya başladılar. Masalarda iş değil, müzik konuşuluyordu; bakışlar bizdeydi. Masalarına gidip başbakanları selamladığımda, beni çok sıcak karşıladılar. Yunan Dış İşleri Bakanı, buzukiden çıkan kemençe sesinden çok etkilendi. Çipras'ın da buzuki çaldığını biliyordum. Buzuki ile caz dinlemediğini öğrenince, 'Damat Halayı'nın caz versiyonunu çaldık. 'Bosphorous' adlı şarkıyı Türkçe ve Yunanca söyledik. Şarkı diyor ki: 'Aynı sudan, aynı tastan su içiyoruz. İkimiz kardeşiz. Ben İsa diyorum, sen Allah diyorsun.'
Performans sonunda başbakanlarımız sahneye geldiler. Çipras; Selanik ve İstanbul'da yaşadığımı öğrenince, kariyerimle ilgilendi. İki performans için beni Yunanistan'a davet etti. Bu konuşmaları Başbakanımız'a tercüme ettim. Bu ülkede böyle bir müzisyen olduğu için gurur duyduğunu söyledi.
Bu davetin bana Yunanistan'da farklı kapılar açtığını düşünüyorum. Beş röportaj yaptım TV kanallarıyla. 'Çipras'a çalan Türk sanatçı' diye beni anlatıyorlar. Telefonlarım susmuyor. Her müzisyenin hayali kültür elçisi olmaktır. Ben de Türkiye-Yunanistan arasında kültür elçisi olduğum için mutluyum. Yıllarım iki ülke arasındaki yollarda geçti; pasaportuma vurulan her damga emeğimin bir göstergesi oldu. Eğer Türkiye'deki konser tarihlerimizle çakışmazsa Yunanistan'da iki konser vereceğim. Oradaki konserlerde Çipras ve Davutoğlu'nu da görmek isterim; bu sefer benim davetlim olarak.
İLK ENSTRÜMANIMI ÇAMAŞIR TELİNDEN YAPMIŞTIM
"Trakyalı bir çiftçi ailesinin çocuğuyum. Buzuki ile tanışmama vesile olan ilk enstrümanım; bir tahta parçası, çamaşır teli ve bir çiviydi. Bu enstrümanımı alıp tarlada çalışıyordum. Öğle sıcağında mola verildiğinde herkes uyurken ben şarkı çıkarıyordum. Bir çuvalım vardı; enstrümanımı onunla taşırdım. Arkadaşlarıma da 'Hadi düğün yapalım' derdim, orkestra kurup oyun havaları çalardım. Tüm mahalle de bizi seyrederdi. Şimdi düğünlerde de çalıyorum; evlendirmeyi seviyorum. Buzuki çaldığım için insanlar bana hep eğlendirir gözüyle bakıyor ama iki ruh taşıyorum; biri eğlendiriyor, diğeri dinlendiriyor."