Ferhan Şensoy ile Derya Baykal'ın, kendileri gibi tiyatrocu olan büyükkızları Müjgan Ferhan Şensoy'la buluştuk. Sohbetimizde Müjgan Ferhan Şensoy'un ailesi, ilişkisi ve iş hayatıyla ilgili konuştuk. Tabii ilk sorum tiyatroyla ilgili oldu.
"Anne ve baba şöhretli; zaten yapabileceği bir iş de yoktu, tiyatroya daldı" diye düşünenler olmuştur ama siz bu konuda Amerika'da yükseköğrenim aldınız.
Açıkçası yapabileceğim çok fazla şey vardı. Oyunculuk yapanlar ya da sanatın bir dalıyla uğraşanlar anlayacaktır; içinizde bir kıpırtı vardır ve ne yaparsanız yapın, o geçmez. Ben de aslında sinema- TV okuyayım, oyunculuğun yanı sıra yaratıcı ve üretici tarafta da olayım istedim. Babam her zaman yazan biri olduğu için, kardeşimi ve beni yazmaya teşvik etti. Zaten yazmak insana çok iyi gelen bir şey...
Dürüst olun, gerçekten sanatla ilgilenmek ya da oyuncu olmak istiyor muydunuz?
Açık söylemek gerekirse, lisedeyken diplomat olmaya karar vermiştim. 'Uluslararası ilişkiler okurum; diplomat olup, Türkiye'yi temsil ederim' gibi bir hayale kapılmıştım. Babam da, "Sen neden politikayla ya da diplomasiyle ilgilenmek istiyorsun?" dedi. Ben de, "Dünya için bir şeyler yapmak istiyorum" dedim. Babam, "Dünyayı değiştirmek ve insanlar için bir şey yapmak istiyorsan; sen sanatla uğraşmak istiyorsun demektir. Çünkü siyasete atılırsan yalanlar söylemen gerekecek ve sen de bunu yapamazsın" dedi. İşte o zaman aydınlandım diyebilirim.
HERKES ÜNLÜ OLMAK İSTİYOR
Geçtiğimiz sezon 'Pera'daki Hayalet' isimli oyunu yazıp yönetmiştiniz. İşin mutfağında büyümüş olmanız mı sizi oyun yazmaya itti?
Küçükken, oyuncu olmaya karar verdiğimizde "Babanız, anneniz oyuncu diye oyuncu oldunuz" diyorlardı. Ama babası marangozken, kendisi çok iyi moda tasarımcısı olan arkadaşlarım da var. Bir şekilde bir şey görüyorsun ve onu bir adım ileri taşımak istiyorsun ya da bir hayalle büyüyorsun.
Son yıllarda herkeste ünlü olmak tutkusu var, değil mi?
Çok... Bilmiyorum, hepimizde var. Benim şu anda dergilere kapak olayım, çok ünlü olayım gibi bir derdim yok. Gerçekten oyunculuk yapmak istediğim için bununla uğraşıyorum.
İsimleriniz kadar karakteriniz de anne-babanıza benziyor mu?
Annem kadar hamaratızdır ama benim o konuda pek sabrım yoktur. Yemek konusunda iddialıyımdır. Mutfakta bir şeyler keşfetmek çok hoşuma gidiyor. Kardeşim Derya daha çok el becerileri yönünü almış, mesela babamın tatlı huysuzluğu onda vardır. Bendeyse daha çok annemin yumuşak başlılığı ve güleç tarafı vardır.
İŞİ RACONUNA GÖRE YAPMALIYIZ
Annenizin ilk evliliğinden olan bir de abiniz var ve kendisi yönetmen, Mert Baykal... Hiç kız kardeşlerine torpil yaptığı oluyor mu?
Hayır, keşke yapsa... (Gülüyor) Biz biraz torpil konusundan uzak durmaya çalıştığımız için böyle oldu. Onun yönettiği bir dizide, bir şekilde bize uygun bir rol olursa çalışırız. Belki de bizi korumak istediğinden böyle yapıyor. Çünkü 'Abilerinin çektiği dizide oynuyorlar' diyebilirler. Aslında birçok yapımcı 'Abi' diyebileceğim bir yakınlıkta ama işi raconuna göre yapmak istiyoruz.
Oyununuzun müzik direktörlüğünü yapan Cem Öğet ile bir birlikteliğiniz var. İlişkiniz nasıl gidiyor?
Güzel gidiyor. Çok fazla söylemiyorum, hatta konuşurken utanıyorum. Ailem benim birikimim ama Cem ile tanışmam oyunumu yazmama vesile olan önemli sebeptir. Deyim yerindeyse, beni gaza getirdi ve çok motive etti.
Baba tiyatro ustası, anne televizyon yıldızı, abi yönetmen, siz hem yazar hem de oyuncu, kardeşiniz oyuncu, damatların biri müzisyen, diğeri oyuncu...
Bizim yatırımımız da bu, bizim şirket böyle... Güzel şeyler çıkarmak için bir takım olmak gerekiyor. Hepsinden var bizde, neden güçleri birleştirmeyelim ki! Eğer sanatsal anlamda kafalar uyuşuyorsa, bundan kıymetli bir şey yok. Tabii ki aileyle sınırlı kalmak zorunlu değil ama ekibi bozmamak gerekir.
AİLEM DESTEĞİNİ ESİRGEMİYOR
Tiyatro İstiklal Caddesi'nde, eviniz Cihangir'de... Siz de Beyoğlu sakinlerinden olmuşsunuz...
Önce Arnavutköy, sonra Tarabya'da büyüdük.
Fakat bir şekilde sosyal hayatımız
buraya çekildi. İşlerin yoğunluğundan dolayı
sürekli tiyatroda olmam gerekiyordu. Bir
baktık ki bizim bütün hayatımız burada, biz de
buraya kapağı attık. Cihangirli yönetmenlere
duyurulur. (Gülüyor)
Aileden ayrı yaşıyorsunuz. Peki, kendi ayaklarınızın üstünde durabiliyor musunuz?
Kısmen. Tabii ki ailemizden destek alıyoruz.
Kız çocuğu olmanın avantajı diyelim.
Zaten herkes imkanı olduğu sürece, çocuğu
bir kariyer sahibi olana kadar destek olmak
ister. Çünkü biz sanatla uğraşmayı seçtik ve
işin bu kısmının biraz parasız olduğunu bildikleri
için desteklerini esirgemiyorlar.
sosyete yukarıdan bakıyor
Sanat dünyasından cemiyet hayatına, cemiyet hayatından sanat dünyasına bakıldığında ne gibi farklılıklar görülüyor?
Cemiyet hayatından sanat dünyasına bakanların;
'Ah yazık, para kazanıyor mu?', 'Bu
çocuk da meşhur oldu, kimdi bu?' diye hafiften
kibirli ve yukarıdan bakan bir tavırları
var.
Paranın sadece kendilerinde olduğunu mu sanıyorlar?
Birazcık öyle bir hal var... 'Para kazanıyor
mu o?', 'Ayda ne kadar kazanıyor?' diye bir
telaş içindeler. Sanat dünyası ise cemiyete
biraz şok içinde bakıyor. Tabii ki bunlar çok
uç örnekler; aslında mütevazı ve bu şımarıklıklardan
uzak insanlar var, zaten sevdiğim
arkadaşlarım da onlar.
EK İŞ OLARAK KIRTASİYE DÜKKANI AÇABİLİRİM
'Oyunculuktan paramı kazanayım; zaten cemiyet hayatı da var, oradan da iş dünyasına gireyim' dediğiniz oluyor mu?
Bütün oyuncuların gelecek kaygısı vardır.
O yüzden oyuncular kazandıkları paralarla
yatırım yapmalılar. Ek iş yapacak olsam, kırtasiye
ürünleri satmak isterdim. Düşünsenize
böyle deyip, beş sene sonra dönerci açıyormuşum.
(Gülüyor) Ailemin görüşleri dışında
kimsenin görüşleri önemli değil. Ama dönerci
açarsam, babam birazcık sinirlenebilir.
Hatta abartıp çiğ köfteci olmaya kalkışırsam,
babamla uzunca bir süre konuşmayabiliriz.
BİZİ DE AYIRT EDECEKLER
Ne kadar iyi olursanız olur, soyadınızın altında kalmaktan korktuğunuz oluyor mu?
Zaman zaman oluyor. 'Soyadı sayesinde başarılı oldu' diyecekler. Bunu daha çok kafaya taktığımız dönemler oldu ama artık umursamıyoruz. Evet, diyecekler ama biz zaten soyadımızdan ve ailemizin yaptıklarından gurur duyuyoruz. Şu an için erken ama zamanla bizi de ayırt etmeyi bilecekler.