Yaz yavaş yavaş bitiyor, sonbahar geliyor. Sonbahar demek film festivalleri demek. Geçen yıl uluslararası sularda tekrar yüzmeye başlayan Antalya Film Festivali, 16 Ekim'de başlayacak. 53'üncü kez düzenlenecek olan festivalin ekibi, bu yıl çıtayı daha da yukarı çıkarmayı hedefliyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da SABAH'ın ana medya sponsoru olduğu festivalle ilgili gelişmeleri, festivalin film direktörü Elif Dağdeviren'e sorduk. Dağdeviren, festivale katılacak olan konukları henüz kesinleşmediği için açıklamadı ama ama festivalin yeniliklerini ve önemli bölümlerini anlattı...
Geçen yılın muhasebesini yapınca, hedeflerinizi hayata geçirebildiniz mi?
Benim açımdan en önemlisi, festivali sorunsuz yapabilmiş olmak. Zira festival tarihini, Ekim'den Kasım sonuna alınca, organizasyonu iptal ettiğimize veya yapılamayacağına dair söylentiler çıkmıştı. Buna rağmen kısa sürede, yine çok güçlü bir festivali dünya çapında güçlü isimler ve film programı ile oluşturabildik. Jeremy Irons, Vanessa Redgrave, Cathrine Deneuve gibi önemli ve saygın isimlerin yer de alması, Antalya Film Forum'un uluslararası etkinliklerde, festivallerde hâlâ konuşulması; bizim ne kadar güçlü, sağlam ve prestijli bir festival haline gelmeye başladığımızın göstergesi.
YENİ BİR PLATFORM
Her yıl festivallerde yenilikler görürüz. Bu yıl Antalya Film Festivali'nde bir yenilik olacak mı?
Türkiye sinemasının geleceği adına çok önemsediğimiz Film Talent Marketing Rounds, yani FILM TMR platformunu başlatıyoruz. FILM TMR'nin kazanımlarını, özellikle ticari olarak sinemamızda göreceğimiz bir bölüm. Türkiye'de üretilen uzun metrajlı filmlerin dünyaya açılabilmesi için gerekli ilişkilerin kurulacağı film pazarlama, ilişki sağlama ve iletişim platformu.
Siz festival hazırlıklarını yaparken Türkiye'de bir 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Batılılar bu darbe girişimini algılamakta epey zorlanıyor. Siz de gerek konuk çağırırken, gerekse film isterken, uluslararası sinema dünyasının 15 Temmuz darbe girişimine bakışıyla ilgili bir fikriniz oluştu mu?
Maalesef dünya, 15 Temmuz sonrasında yaşadıklarımızı, bu darbe girişiminin karşısında halkın yaptığı kahramanlığı yeterince anlayamamış durumda. Onların, kendilerini bizim yerimize koyup neyi başardığımızı ve neden bunu yaptığımızı görmelerini istiyorum. Ve onlara diyorum ki: Bu memleket, başımıza bomba yağdıranı değil, sandıkta seçtiğimizi tercih etti ve demokrasinin yanında yer aldı. Bunu anlamak neden bu kadar zor? Dünya ile iletişimimizde, her zamankinden daha yoğun şekilde kültür-sanatı ve özellikle bu alanda faaliyet gösterenleri kullanmak zorundayız. Biz şimdi her zamankinden daha çok konuşmak zorundayız.
ŞAHANE GÖRÜNÜYORUZ!
Bildiğim kadarıyla festivalde darbelerle ilgili bir bölüm olacak. Bu bölümde amaçlanan nedir?
Şu bir gerçek ki, sinema en güçlü iletişim yolu. Ve dünyanın çeşitli yerlerinde birçok darbe ne yazık ki başarılı oldu ve bu darbelerin her birinin toplumda büyük travmalara neden olduğunu anlatan filmler var. Genç kuşak, özellikle de Türkiye'deki gençler bunu bilmiyor ve şimdi 15 Temmuz'dan sonra yaşananları anlamaya çalışıyorlar. Halbuki bunu anlatan çok film var. Türkiye'den de filmler var, dünyadan da... Biz bu filmlerle bir hatırlatma yapmak istiyoruz, onun için böyle bir bölüm açtık. Adı da 'Güneş Tutulması' olacak.
En son Saraybosna Film Festivali'ndeydiniz. Yurt dışından bakınca sinemamız nasıl görünüyor?
Yurt dışından bakınca sinemamız şahane görünüyor. 'Annemin Şarkısı'ndan sonra bu yıl da 'Albüm' ödül kazandı. Ne mutlu bize ki, yurt dışı festivallerinde Türkiye sinemasının ödül alması artık yavaş yavaş normal bir hale gelmeye başladı, sürpriz olmuyor. Dolayısıyla Türkiye sinemasına iştahla bakıyorlar. Biz, bunu Antalya ile ilgili toplantılarımızda da görüyoruz.