"Üstüm Deniz Seki, altım Sibel Can, bu halimi çok sevdim" demiş bir dönemin 'asabi' rockçısı Özlem Tekin. Ha bu arada 'asabi'yi ben yapıştırmadım Özlem'e. Sema Eren'e verdiği röportajda kendisi söylemiş... Bambaşka ve fakat çok gerçek bir Özlem Tekin anlatmış. Hani yıllardır bildiğimiz, tanıdığımız, onu sıfatlandırdığımız, kafamızda şekillendirdiğimiz Özlem Tekin'den çok uzak bir Özlem Tekin.
TEK ADRES BODRUM MU?
Nerede o hırçın, agresif, sert bakışlı, sinirli, savaşçı, erkek gibi kadın? Kırk yıl düşünsem, onun ağzından "Üstüm Deniz Seki, altım Sibel Can" gibi kendiyle dalga geçen ve eğlenen bir açıklama duyacağım aklıma gelmezdi. Peki ne olmuş Özlem Tekin'e. Bence ne olduysa çok iyi olmuş, baldan tatlı olmuş. Şahane bir kadın çıkmış ortaya. Kendisi gibi müzisyen Cem Öcal ile evlendikten sonra Bodrum'a yerleşmiş. İstanbul'un ve sektörün kaosundan uzaklaşmış. Hırslarını, kavgalarını, '-meli', '-malı'ları, hırçınlıkları kenara koymuş.
SPOR YAP, AZ YE...
Hop hop hop! Aç parantez; bu şehir bize kaşıkla verirken niçin kepçeyle alıyor ve hep aldığı yer en değerli yanımız oluyor?. Bir soru daha; bu şehri terk etmeden huzur bulmanın, zehri akıtmanın bir yolu yok mudur? Tek adres Bodrum mudur? Sorular bitti, cevaplar hazır değil. O zaman, hadi kapa parantez! Özlem'in açıklamalarına devam ediyorum... Bedeniyle mücadelesini de bitirmiş Özlem. Eskiden günde üç saat spor salonunda tepinip diyet yaparken şimdi hiç o taraklarda bezi kalmamış. Sanırım artık öncelikleri değişmiş. Bakın nasıl anlatıyor; "Ömrüm boyunca fit kalmaya çalıştım. Bu çok sinir bozucu bir durum. Hep spor yap, az ye... Deliriyor insan! Şimdi karnım hep tok geziyorum ve sadece yürüyüş yapıyorum. Ama çok mutluyum. Bu fit kalma durumu, şehirli kadının takıntısı. Saçmalığın daniskası yani..." (Bu açıklamadan sonra kendisi canların canıdır). İstediği her şeyi, merak ettiği her şeyi denemenin onu bugün sakin biri yaptığını da söylüyor Özlem Tekin... Samimiyetiyle birçok şey daha söylüyor.
DALGALAN DA DURUL
İster istemez okuyucu da düşünüyor, röportajı tekrar tekrar gözden geçirmek istiyor. Ben de öyle yaptım. Hiç gocunmadan kendisine" Üstüm Deniz Seki, altım Sibel Can" yakıştırmasını yapabilecek kadar rahatlamış, hayatla barış imzalamayı başarmış bu kadını daha iyi anlamak ve kendi adıma bu hikayeden bir pay çıkartmak istedim. Ve sevgili okur, döndüm dolaştım şu noktaya vardım; Kafada hiç soru işareti bırakmadan yaşamak, kendini maceranın tam ortasına atmak insanı yara bere içinde bırakabiliyor ama sanırım ruh tam da bu durumlardan çıkarak olgunlaşıyor. Galiba insan dalgalanmadan durulamıyor. Zaten dalgalanmadan durulmanın da bir tadı olmuyor. Zaten günün sonunda insan altı üstü kendisiyle kalıyor.