Hazırsanız bir Hıncal Uluç çıkışı yapıyorum. Bu kadar düzensiz, sahipsiz, kuralsız ve tabii ki başkalarına saygısız olunur mu?
Olunuyor işte. İnsanda utanma olmaz mı? Olmuyor işte. Bu da bu çeşit bir bünye işte.
İstanbul'da otomobil kullanmak başlı başına sabır imtihanı. Bir de kadınsan, bittin; o konuya hiç girmiyorum.
Sıkıştırmalar, küfürler, kavgalar, bıçak çekmeler... Arabanın içinde ağız tadıyla trafik ışıklarında bile bekleyemiyorsun. Hep gerginlik, hep stres, hep taciz, hep sinir.
HERKES PATRON
Bir de gördüğü her yeri otopark sanan sürücülerimiz var tabii. Adam hiç üzerine alınmıyor, hiç gocunmuyor, kılı kıpırdamıyor; önüne gelen her yere arabasını park edebiliyor.
Döner kavşağa dünyanın neresinde park edilir çok merak ediyorum. Adam arabayı döner kavşağın ortasına bırakıp huzurla devam edebiliyor yani. Patlat kafasına kendine gelsin.
Trafik kurallarını, başkalarının haklarını, yolun tıkanmasını ipleyen yok. Herkes patron, herkes efendi, herkesin hakkı her şey, İstanbul değil babasının çiftliği çünkü.
Rumeli Hisarüstü bu park ve trafik kuralı ihlalinin uç noktası. Cumartesi pazarının olduğu sokağın caddeden giriş tarafı uzun zamandır berbat durumda. Sokağın girişine bile araba park ediliyor. Gel de çık, gel de geç, gel de sinirlenme.
Minibüsler bir tarafta, kamyonlar bir tarafta, otobüsler geçemiyor, dakikalarca trafik kilitleniyor.
Sokağın başında bizim Köfteci Bedran Abi var. Dün sabah yine ben "Buraya park edilir mi kardeşim, polis nerede?" diye şikayet ederken anlattı; geçen hafta polis ve zabıta gelmiş ceza yazmış, fotoğraflar çekmişler. Ama ne olmuş? Hiçbir şey.
Aynen devam.
YOK MU EL ATAN?
Sen trafik polisi olarak gereken cezayı vermezsen, sen diğer vatandaşların hakkına tecavüz edenleri tespit etmezsen, sen sorunun olduğu yerde bulunmazsan ortalık milletin babasının çiftliğine döner.
Yani bu şehir gerçekten sahipsiz. Arsızların, kuralsızların şehri.
Eee yok mu el atacak? Yok mu mesela en azından yasak yerlere park edenleri, yolları tıkayanları ayıklayacak?
