Digitürk üyeliği, hele de Digitürk Plus üyeliği; bir tane sağlam fıstık için, bir çanak dolusu bayat ve berbat fıstığı yemek zorunda olmak gibi.
Ayda bir tane doğru- düzgün film, lütfedecekler de sen de seyredeceksin!
İnsan hepsi birbirinden tapon o filmleri yayına sokmaya utanır yahu!
Teknik sorunlar desen, hiç bitmez.
Hele yan oda üyeliğiniz varsa, delirmek işten değil.
Bütün kanallar çıkmaz ya da yayın kendi kendine zırt pırt gider ve bir daha geri gelmez.
Sürekli aç kapa, fişi çıkar, kanalları tekrar kur diye uğraşmaktan ve bir sonuç alamamaktan sonunda sıkılıp benim gibi "Lanet olsun" der, yatak odasında televizyon keyfinden vazgeçersiniz.
BAŞTAN SAVMA İŞLER
İkide bir teknik servis çağırmak da iş değil çünkü.
Bu, aylık abonelik ücretine her ay 20 lira ilave demek. Sorun onlarda ama arızanın giderilmesi için yine para bizim cebimizden çıkıyor. Ne biçim iş, anlamak mümkün değil!
O Plus mıdır nedir, her dakika yayın donar, geri-ileri sarmak istesen işler tümden sarpa sarar. Görüntü geriden gelir, ses önden koşturur, senkron kayması ekran karşısındakine, sinirden ağız göz seyirmesi olarak yansır.
O VOD mudur nedir; oradaki patates filmlerde bu dediğim sorunlar yaşanmadan film izlemek gerçekten sizi ayın şanslı müşterisi yapabilir.
Ay ay ay hele o dublajlar, hele o çeviriler...
Tahminimce bu iş için çok kısıtlı bir bütçe ayıran Digitürk yönetimi; çevirileri eşin, dostun koleje giden çocuklarına yaptırıyor ve seslendirmeler için de yine bizzat o eşin, dostun kendisine ricada bulunuyor!
Bu kadar saçma, bu kadar popodan uydurma, bu kadar özensiz ve baştan savma işlerin çıkması başka türlü mümkün değil çünkü. Adam orijinalinde
"Beş yaşından sonra annesiyle yaşadı" diyorsa alt yazı veya Türkçe dublajda
"Beş yaşına kadar annesiyle yaşadı" diyor!
ŞİDDETLE KINIYORUM
Ya da bir belgeselde "İspermeçet balinası Mayıs ayında Kuzey sularına doğru yüzer" diyorsa; bu "İspermeçetler, Mayıs'ta Doğu'ya yüzerler" şeklinde çevriliyor.
Olayın vahametini anlatabilmek için mübalağa sanatından faydalandığımı sanmayınız.
Örnekler birebir doğru!
Hele o cinayet soruşturmalı 'Reality Show'lar... Yapılan çeviri ve seslendirmeyle kim kimin oğluymuş, kimin kime gönlü kaymış, kim kimi neden hacamat etmiş anlayabilmek mümkün değil!
Hani insanlar, uykularında sayıklarken ağızlarından anlamsız sözcükler silsilesi çıkar ya, işte Digitürk'ün çevirileri de aynen öyle.
Koca bir sistemi ve markayı sadece üç-beş derbiye bağlayan, futbol izleyicisi dışında diğer kullanıcılarını adam yerine koymayan Digitürk'ü şiddetle kınadığımı belirtip bu yazıyı burada pat diye bitiriyorum.
Sıkıldım.