Yıllar içinde döne dolaşa tekrar tekrar seyrettiğim filmler vardır. Ruh halime uygun... Bazıları tuğla gibi ağır, bazıları şen şakrak bazıları ağlatan, bazıları içimi kanırtan... Dün onlardan biriyle buluştum yine. Hani şu Johnny Depp'in oynadığı 'Finding Neverland' var ya, işte o filmin karşısına geçtim. Bir kase mısırımı, neresinden baksanız bir kovaya benzeyen bardaktaki kolamı, dizlerime de battaniyemi aldım; koltuğun benim olan köşesine kuruldum. Her seferinde ağlanır mı? Şapşallığıma halel getirmedim yine ağladım. Ve perilere olan inancımı da bir kez daha pekiştirdim.
PERİLERİNİZE MUKAYET OLUN
Ne o abicim niye buruşturdun öyle yüzünü? Çocukca mı geldi yoksa komik mi buldun? Halt etmişsin! Evet, ben perilere inanırım. Kime ne? Bunu birkaç kez, birkaç kişiye daha söylediğimde, yüzüme "Ne saçmalıyor bu?' diye bön bön baktı da o yüzden kendimi savunuyorum şimdi. Size ne kardeşim? Ben inanıyorum. Filmin sonlarına doğru küçük pericik Tinkerbell diyor ki: "Her çocuk doğduğunda onunla beraber bir peri de doğar ve onunla birlikte yaşar. Ama çocuk büyüyüp de 'Ben perilere inanmıyorum' derse o zaman perisi ölür." Ve yine filmden bir söz daha; "Bu dünyada ne zaman bir umut ışığı bulsan, yok etmek isteyen birileri olur." Hah işte, umutlarımızı yok etmek isteyen o hödüklere karşı her zaman bir destek kuvvete ihtiyacımız var bizim. Bu yüzden aman aklınızdan daha çok perilerinize mukayyet olun. Onlar bize lazım. Hele büyüdükçe daha da çok!