Ve Seda, sahalara döndü. Hani şu benim meşhur kankalarımın, ilişkilerde en dikiş tutturamayanı. Dedim ben ona; "Kızım sen bu dünyaya bana yazı yazdırmak için gelmişsin." Ben de kadınların kafasını açmak için... İkimizin de durumu sabit, hep olay olay olay. Aşk mı dediniz? Canım o dile kolay. Şimdi bizim şapşal Seda'yı hatırlarsanız, bu yaz çok hoşlandığı bir adam için kendini mutfaklara atmış nefis bir cheesecake yapmıştı.
BRAD NİŞANTAŞI'NDA
Sebep: Beyimizin doğum günüydü. Sonuç: Beyimiz o cheesecake'i yemeye hiç gelmedi. Ve sevgili seyirciler! Aylardan Kasım, bölümün adına yine 'Kek' yazın. Hangi erkek masum bir kekten başının yanacağını tahmin edebilir ki? Buyrun hikayemiz... Bizim Seda'yı yine Eros okladı. Kızımız 10 gündür aşka beş var şeklinde geziniyordu. Yedi, topumuzu yedi. Çocuğun adı ne olsun? Padişahım olsun. Bu Padişahım Abi'yi bize bir anlatıyor, bir yerlere göklere koyamıyor, duysanız ahan da Brad Pitt Nişantaşı'na şube açtı dersiniz. Ayy adamın her şeyi olay, bizim salak için... Yakışıklı, eğitimli, işi gücü yerinde, efendi, hatta beyefendi. Krallardan kral, erkeklerden erkek, ideallerden ideal bir şey. Yasemin'le birbirimize baktık ellerimizi yüce Rabbimize açtık; "Rabbim n'olur yüzümüze gül, şu Seda'yı ever n'olur. Allah'ım tükendik ya, n'olur bu sefer kelek çıkmasın." Efendim şimdi bu Padişahım bayram tatili için Amerika'ya gitti ama sanırsınız ruhu burada. Günde 50 SMS çekiyor, 20 e-posta atıyor. Bizimkinin ağzı kulaklarında, "Koydum mu hepinize" bakışı yüzüne sabitlendi sanki. Zafer kazanmış Spartaküs misali gerim gerim geriliyor zilli.
SIVAMA BARİ SIVAMA!
Ve Padişahım'ın dönüş günü geldi. Biz üç kız Boğaz'da kahvaltı ediyoruz, meraktan da çatlıyoruz, abi nasıl biri acaba? Biz böyle bir karşı cins nasıl bulamadık ki? Neyse ailede kalacak en azından... Bir saat sonra abi masaya teşrif etti. Hmmm tip okey? Biraz içine kapanık gibi ama üç kanka kızın yanında kim olsa içine kapanır. Peki 'hayatının aşkı' tabir ettiği Seda'ya ne hediye aldı acaba? Hadiii kendimizi kandırmayalım. Hediyeler çok şey söyler. Bir kadına hediye almak da çok kolaydır. Yeter ki içinde düşünce olsun, sevgi olsun. Ve biz kadınlar sevdiğimiz adamın üzerimizde taşıyabileceğimiz hediyeler almasına bayılırız. Bkz: takı, şapka, cüzdan, çanta, atkı vs... Ve bu da bir gerçek; hediyenin mali değeri umrumuzda olmaz. Fakaaat dedim ya; hediyeler çok şey söyler. Sahaları batıracağına hiç alma daha iyidir bizim için. Baktım Padişah'ın elinde bir paket. Anam! Yanımda oturan Yasemin'i dirsekliyorum "Acaba ne var içinde?" Gerçi kutunun lacivert naylon GAP poşetine sarılmış olması biraz tadımızı kaçırıyor ama olsun. Ve adam kutuyu Seda'ya uzatıyor. Biz Yaso'yla hiç bakmıyor gibi yapıp, antenleri açıyoruz. Ben gazetenin altından beş duyumu coşturmuş izliyorum.... Kutudan ne çıkıyor dersiniz? İki tane şirin cupcake! Neeeee? Bildiğiniz bizim top kekler, pop kekler var ya onlardan iki tane. Seda teşekkür ediyor. Biz taca, kornere bakmaya başlıyoruz. Seda keklerden tadarmış gibi yapıyor ama ağladı ağlayacak net! İşte bölümün en hit sahnesi geliyor. Abi eline kaşık almak suretiyle keki yemeğe başlıyor. Yahu dümbelek! Sıvama bari sıvama! Hooop sahne değişsin. Gece-İç! Yasemin'in evindeyiz. Seda sinirden yerinde duramıyor. "Bu ne kızlar, bu ne? İnsan aşık olduğu kadına ilk hediye olarak kek mi alır ya?" Benden cevap "E üzerinde taşıyabileceğin bir şey isterdin hep tatlım."
ARTIK PIE MODA
Seda öfkeyle "Üzerimde taşıyabileceğim bir şey istedim evet, ama basenlerimde yağ olarak taşıyacağım bir şey istemedim." Yasemin: "Belki kapıp gelebileceği tek şeyin cupcake olduğunu düşünmüştür çocuk." Seda: "Ya Yasemiiiin offff. Üstelik cupcake'ler out! Pie dönemine geçildi artık, pie moda." E kuzum sen de adamı payla o zaman. Şaka bir yana, Seda haklı. Kocaman insanlarız ve gerçeği biliyoruz. Birine aşık olduğunda dünya onun etrafında döner. Sadece onu düşünürsün. Gördüğün her şey, yediğin içtiğin her şey, gezdiğin her yer odur. Ve kimse kek yerine konmak istemez!
2010 EN KEKO YIL
Ellerinle kek yapmak başka, hediye olarak Amerika'dan iki tane top kek getirmek başka. Beni anlayan anlamıştır zaten. Şu Seda'nın şansına bakın. Elleriyle kurslara gidip kek pişirdi yediremedi, ona kek geldi yiyemedi. Yani bu sevdim sevilmedim, seveni sevemedim gibi bir şey. Demek ki 2010 Seda'nın en keko yılı.Durun bizimki uyandı, bir takılayım şuna: "Sedacığım sana kek yaptım yer misin?" "Ayşeeeeeeeeeee sussssss!"