Orta yaşına gelmiş, evlenmek istemeyen erkeklerin; bekarlığın tadını çıkarttığını düşünürüz.
Ancak tatil için Amerika'dan Çeşme'ye geldim ve gördüm ki; bu tatil beldesi, kendisini bir
beraberlik yaşamak zorunda hissetmeyen 50'sini aşmış kadınlarla dolu...
Bu kadınlar; özgürlüklerinin ve hayatın tadını öyle bir çıkartıyorlar ki, 50'nin üstünde ve yalnız olmaktan hiç şikayetçi değiller.
Hoş ve bakımlılar...
Akşamları giyinip, süslenip yanlarında
bir erkek olmadan yemeğe çıkınca hiçbir eksiklik hissetmiyorlar.
Aralarında hiç evlenmemiş olanlar da var, bir dönem evliliği yaşamış, eşlerini kaybetmiş veya boşanmış olanlar da...
Varsa, çocuklarını yetiştirmişler.
Sosyal statü kazanma idealleri zaten törpülenmiş, ilişkiler hakkında gerçekçi olmayan beklentilerden kurtulmuşlar.
EVLİLİK ŞART DEĞİL
Bu yaşlarda kadınlar, ne istediğini daha iyi anlayıp daha net ifade edebiliyorlar.
Bir evliliği sürdürebilmek için kendi ihtiyaçlarından fedakarlık etmenin, evlilik hayatını korumanın garantisi olmadığını görmüşler ve kendileri için yaşamayı öğrenmişler.
O yüzden
evlilik artık onların öncelik listesinde değil!
Bence beğenilmeyi saplantı haline getirmiş genç ve güzel kadınlardan çok daha enteresanlar...
Heyecanlı, ateşli ve dramı yüksek ilişkiler yerine,
saygı ve değer gördükleri ilişkileri seçiyorlar.
Genelde daha genç yaştaki kadınlar; ne istediklerini erkeklere net bir şekilde söylemezler ve sonradan ilişki istedikleri gibi yönlenmiyor diye erkekleri suçlarlar.
BEKLENTİLER YÜKSEK
Şöyle bir düşündüm de,
beklentilerimiz ve ideallerimiz çok yüksek oluyor daha genç yaşlarda...
Kariyer, çocuk, sosyal statü edinmek için basamakları ikişer üçer hızla çıkarken, masumluğumuzu kaybediyoruz bir kadın olarak... Kendin ve yaratmak istediğin imaj arasındaki farkı bile göremiyorsun bir dönem...
Zaman gelip de durulduğumuzda, o masumluğa tekrar ihtiyacımız olacağını fark edemiyoruz.
Onun için değil mi zaten, insanlar istediklerine sahip oldukça, hayatlarını basitleştirmeye çalışıyorlar.
Etkilemek istedikleri insanları değil, gerçekten değer verdiklerini yakınlarında tutuyorlar...
Çeşme'de karşılaştığım 55 yaşında, iki kez boşanmış, ara ara flört etmekten hoşlanan havalı bir hanım;
"Hayatıma hükmetmeye çalışan bir erkekle yaşayacağım uzun süreli bir ilişkidense, romantik bir gecenin sonunda evime, kendi sığınağıma dönmeyi tercih ediyorum" diyor.
O umutsuzluk; tavırlarında, seslerinin tonunda ve vücut dillerinde yok artık!
Bence
erkekleri iten aslında bağlanma korkusu değil de,
beklentileri yüksek olan kadınların umutsuz tavrı...
TECRÜBE SEKSİLEŞTİRİR
Toplum da, ileri yaşta evliliği tercih etmeyen kadınların yetersiz veya kusurlu olmadığını kavramaya başlıyor.
Çeşme'de 52 yaşında başka bir hanım, 25 yıllık evliliği bittiğinde hissettiklerini şu sözlerle anlatıyor: "Evliliğimde kendimi kaybettiğimi düşünüyordum ama aslında
ayrılık acısını yaşayana kadar kendimi bulamamış olduğumu fark ettim..."
Ne kadar geçerli bir yorum!
Çoğumuz kendimizi bulamadan, hayattan gerçekten ne istediğimizi bilemeden, evliliği aceleye getiriyoruz.
Evlenince daha ilginç olacağımızı düşünüyoruz.
Bir kadını enteresan ve seksi yapan yaşı değil; tecrübesi ve tavrıdır.
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Peki yalnız olduğu halde seksi olmayı bırakmamış bu hanımlara
"Yalnızlık tek tercih mi?" diye sorduğumda; kimi "Kesinlikle evet" derken; kimi de "Hayatıma hükmedecek değil, renklendirecek birisini düşünebilirim, artık doldurulacak bir boşluk yok" diyor.
Hepsi, bu noktaya gelmenin kolay olmadığını ama geldikleri yerden memnun olduklarını, yalnız yaşamayı sevdiklerini söylüyor.
Bu olgunluk kesinlikle yeni bir başlangıçtır.
Onun için yaşlanmaktan korkanlar, orta yaşın sıkıcı olduğunu düşünenler aslında
hayatlarının belki de en önemli başlangıcını kaçırıyorlar!