Aslında beni bu duruma uyandıran Melike oldu.
Hürriyet yazarı, yazılarına bayıldığım, güldürükçü kadın Melike Karakartal yani...
Babasının balkonundan yürüttüğü çiçeklerin; kendi evinde aynı yaşama azmini göstermemesi üzerine "Çiçekler bazı insanları sevmiyor, sonunda bunu anladım" dedi.
Benim de çiçek dikme geçmişim gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.
Sadece geçmişim mi?
Mevcut durum da hatta!
Evet, nedense; el alemin evinde avuç avuç salkımlanan çiçekler, bana gelince yaşama tövbe ediyorlar.
ORTADA NE ÇİÇEK KALIYOR NE DE SAP!
Gidiyorum çiçekçiden; gölgeydi, güneşti, çok kaprisi-nazı olmayan, az su isteyen, kısacası bakımı en kolay olan çiçekleri toplayıp geliyorum.
İlk on beş gün, bahçe cennet gibi oluyor!
Her yer öbek öbek çiçek...
Ama sonra olanlar oluyor ve o renk cümbüşü saksılarda; bir kuruma, kopma, solma, boynunu eğme dönemi başlıyor. En fazla bir ay içinde de konu zaten kapanıyor! Ortada ne çiçeği kalıyor, ne sapı! Sardunya ayol sardunya! Dünyanın en sorunsuz, en kendi halinde büyüyebilen çiçeği!
Komşunun saksısından bir dal koparıp, ayak topuğunla toprağa sokuştursan, haftasına ortalık şenlenir. O kadar yerini yadırgamaz.
Bir ay önce gittim; her rengini, her çeşidini aldım. Yere normalini, duvarlara sakız cinsi olanını yerleştirdim. Manzara inanılmazdı, başıma geleceği bildiğimden; Allah'tan ilk günlerde bahçenin bol bol fotoğrafını çektim. Şimdi gelin de görün hallerini. "Az su ver" diyorlar, öyle yapıyorum, kuruyorlar. Bu sefer suya yükleniyorum, o zaman da çürüyor naletler!
Aman bıktım artık, koyverdim gitti!
TİPİMİZİ Mİ BEĞENMİYORLAR?
Bu arada yine tıpkı Melike'nin evinde olduğu gibi; benim evde de, bahçedeki bitki dünyası yaşamaya tövbeliyken, evin içindeki akrabaları soğan, patates, sarmısak, kendi başlarına serpilip cücüklenip kendi evrenlerini oluşturuyorlar. En sonunda da içleri boşalıyor, çürüyüp gidiyorlar.
Buzdolabına da koysam, dışarıda da dursa, durum değişmiyor!
Melike'yle nebatat üzerindeki bu cenabetliğimizle ilgili fikir teatisinde bulunurken; "Bu konuyu sen mi yazarsın, ben mi yazayım?" dedim, bence "İkimiz de yazalım" dedi.
Haklı! Ben mesela bu konuda sadece kendimi 'jammer' (sinyal kesici) zanneder, utancımdan derdimi kimselere diyemezdim. Kaderdaş bulunca sevindim. Demek ki daha bizim gibileri de var. Yalnız değilsiniz arkadaşlar!
Bunu kabul edelim ve bu canlı çeşitlerinden o mübarek ellerimizi çekelim. Maşallah dediğimiz, üç gün yaşamıyor işte...
Tipimizi mi beğenmiyorlar, anlamadım ki!