Aslında bu başlığı kullanmaktan imtina ederim. Sinemada, televizyonda ya da müzik sektöründe pek az yapım için bu ifadeye başvurmuşumdur. Ama TRT 1'in yeni dizisi Çırağan Baskını'nı izleyince aklıma başkası gelmedi. TRT'ci arkadaşlarım sakın ola ki gönül koymasınlar. Bir 'dost' olarak bu kadar da 'acı' söylemeye hakkım var sanıyorum.
Osmanlı İmparatorluğu'nun en çalkantılı döneminde, Batı güdümündeki bazı 'satılmışların' koca imparatorluğu efendilerine peşkeş çekmek için nasıl entrikalar içine girdiğini, nasıl üstü kapalı bir darbe girişimi ile Saray'da at oynatmaya çalıştıklarını anlatmaya soyunan dizi, eğer bu kadar özensiz ve üstünkörü çekilmeseydi, 'gündeme paralelliğiyle' büyük ilgi görebilirdi. Ama olmadı. İlk bölüm o kadar başarısız ve o denli renksizdi ki, total izleyici grubunda 0.63 izlenme oranı ile ancak 72'nci olabildi.
Koca bir bölüm boyunca üç adamın bir kızın peşinde koşup bir türlü yakalayamamasını izledik. Kız yürüyor, adamlar son sürat koşuyor ama ne hikmetse ona bir türlü ulaşamıyorlardı. Bir de başrol oyuncusu Engin Altan Düzyatan'ın yüzüne 'tutturulan' o takma sakal, bugünün ilkokul müsamerelerinde bile kullanılmıyor artık. Ayrıca Türkiye'nin en beğenilen sesine sahip olan, reklam dublajlarının vazgeçilmez ismi Düzyatan'ı ilk bölüm boyunca 'sağır ve dilsiz' rolünde oynatmak hangi akla hizmetti; onu da bir türlü anlayamadım... Öyle ki, büründüğü her karakter ile beni kendine yeniden hayran bırakan Ahmet Mümtaz Taylan bile Beşiktaş Karakolu Kumandanı'nı oynarken 'Benim burada ne işim var?' der gibiydi...
Velhasıl, TRT eğer dönem dizisi yapacaksa, Muhteşem Yüzyıl'ın, Kurt Seyit ve Şura'nın koyduğu çıtanın altından geçmeye kalkmamalı... Eğer işin ucuzuna kaçarsa; sonu, cihan imparatorluğundan daha beter olur.
