Bilinçli yapıldığına inanmak istemiyorum ama yerli dizilerde insanlara sanki kötülük ve kötü rol modeller sempatik gösterilmeye çalışılıyor gibime geliyor artık.
Okul bombalayıp öğrencilerini rehin alarak onlara 'ders' vermeye çalışan bir öğretmen kahraman gibi gösteriliyor mesela. Mafya dizilerinde eroin ve silah kaçakçılığı yapan 'karizmatik' abilerin başarılı olmaları için neredeyse dua eder hale geldik ekran başında. Yarı yaşındaki kıza aşık olup evini barkını terk eden adamlar ile etrafındaki tüm kadınlarla 'sırayla' aşk yaşayan geçkin amcalar çıkartılıyor karşımıza. Zenginlik, züppelik, har vurup harman savuruculuk, mafya ya da toprak ağalığı 'ideal' haline getiriliyor sanki. Kadınlar ise hep aldatılan, hep gözyaşı döken, hep itilip kakılan zavallılar olarak resmediliyor.
Ben sadece yerli dizi izleyerek büyüyen bir çocuk olsaydım hep 'kötülere' özenirdim...
Serenay'ın şuh sesi
Cem Yılmaz, haklı olarak sevgilisi Serenay Sarıkaya ile evinin özel havuzunda görüntülenmesine tepki gösterdi. Bu konu hukukçuları da ikiye böldü. Bir kısmı bunun mahremiyet ve özel hayat ihlali olduğunu savunurken, bazıları ise Cem Yılmaz'ın tedbirsiz davrandığını, havuz ve bahçesinin görüntülenmesini önlemek için bir paravan inşa ettirmesi gerektiğini filan söylediler.
Yıllardır gazetecilik nerede biter, özel hayat nerede başlar konusuna net bir yanıt bulabilmiş değiliz. Bu konuda büyük yasal boşluklar var. Yine tartışıp duracağız, ta ki yeni bir 'sobelenme' olayı medyada yer bulana kadar.
Benim asıl ilgilendiğim nokta ise Serenay Sarıkaya'nın bir süredir ekranlarda dönen şampuan reklamı. Serenay, önemli bir sır vereceğini söylüyor. Sonra son derece şuh ve seksi bir fısıltıyla, reklam boyunca adeta kamera ile sevişiyor. Hani sonunda şampuan şişesini görmesem, prezervatif reklamı sanacağım.
Bence bu, Serenay'ın görmekten bıktığımız bikinili görüntülerinden çok daha tartışılası bir 'cinsiyetçi' yaklaşım. Hani Cem Abi, biraz da sevgilisinin cazibesinin reklam mecralarında cinsel meta olarak fütursuzca kullanılmasına itiraz etmeli diyorum...
Tavuk kokulu terlik giyilir mi?
Ünlü tavuk restoranı zinciri KFC'nin yeni icraatı beni hem şaşırttı, hem de tiksindirdi. Geçmişte kızarmış tavuk kokulu odun ve gravy sos kokulu mum çıkaran firma, bu kez de piyasaya 'tavuk kızartması kokulu terlik' çıkartmış. Crocs terlik markasıyla iş birliği yapılarak hazırlanan yeni ürün, Güney Koreli tasarımcısı tarafından New York Moda Haftası'nda tanıtılmış. Sınırlı sayıda üretilen terliklerin iki modeli var ve modellerden birinin üzerinde tavuk parçası şeklinde, çıkarılabilir bir aksesuvar bulunuyor.
İlk merak ettiğim, kim tavuk kızartması kokan bir terlik giymek ister? İkincisi, ev hayvanları bu terlikleri parçalamasın da ne yapsın?
Bir de bizim dinimizde nimet, ayak altında dolaştırılmaz. Yerde bulunsa bile üç kez öpüp başa konulduktan sonra kaldırılıp yüksekçe bir yere konulur. Yani 'tavuklu terlik' bize fena halde ters. Hiç unutmuyorum, 80'li yılların sonunda çalıştığım eski Güneş gazetesinde İtalyan dergilerinden Türkçeye 'püf noktaları' çeviren bir arkadaşımız, büyük bir gaflete düşüp "Ayakkabılarınızı parlatmak için ekmek içine gliserin damlatıp ayakkabılarınıza sürün" diye yazmıştı da yer yerinden oynamıştı...
Gaf kürsüsü
Kuaförüm Sensin'den bir diyalog: Model: "Kıbrıs'ın her tarafı deniz mi?" Kıbrıslı kuaför: "Girne, Magosa gibi yerlerde deniz var ama Lefkoşe'de yok mesela." Model: "Aa. nasıl yani? Hani adaydı, nereye gitsen deniz değil mi?"
Zap'tiye
Düğünlerde davetli sayısı yarıya inecek. Tabii altın takanlar da... Aradaki fark için çiftlere devlet yardımı yapılır mı acaba?
Ne demiş?
Hollywood yıldızı Sandra Bullock, katıldığı bir televizyon programında "Gençliğimi ve güzelliğimi düzenli olarak vücuduma çocuk derisi enjekte ettirmeme borçluyum" deyince ortalık karıştı.
