GÜNAYDIN'ın trend avcısı arkadaşımız Mert Vidinli, geçen haftaki yazısında şunu heyecanla bildirdi: İlişkilerde yeni trend; kadınların erkekleri yönetmesi, kılık kıyafetlerine, saçlarına, başlarına karışmasıymış.
"Eskiden böyle miydi, raconlar bile evrim geçiriyor" demiş Mert. İyi de Mert'ciğim, coşkunu bozmak istemem ama hiçbir şeyin evrim geçirdiği yok. Bunun, erkeklerin maço tavrıyla kadınların eteğine, dekoltesine, eve giriş-çıkış saatlerine karışmasıyla veya light erkek formatına geçmeleriyle de alakası yok.
YENİ TREND DEĞİL
Sizin baba evinde durum nasıldı bilemiyorum ama ben kendimi bildim bileli kadınlar, erkekleri şakır şakır yönetir zaten. Annelerimizin sihirli formülü şöyleydi: Sanki erkeğin fikriymiş gibi kendi fikrini satarsın, erkek de bunu benimser ve gerine gerine kendi kararıymış gibi uygular. Diyelim adamın saçını değiştirmek istiyorsun; çıkart arşivden istediğin model saçları olan eski bir fotoğrafını, 'Ayyy ne kadar yakışıyor sana bu saç aşkıımmm' çek, gözlerini devir, uzaklara bak ve konuyu kapat. Adam ertesi gün berbere koşmazsa ben Ayşe değilim. Ya da yazlık mı almak istiyorsun; birebir şahit oldum, annemin bir arkadaşı yaptı. İşten yorgun gelen kocaya onun dinlenmeye, doğayla buluşmaya, çim biçmeye, kafasını dağıtmaya nasıl da ihtiyacı olduğunu anlatan bir konuşma yaparsın... İki gün sonra da tesadüfen karşına çıkmış gibi adama istediğin evi sunarsın. Bitti gitti, yazlık senin. Tabii ki kocanın ruh sağlığı için! Erkek bir kere kadına ipleri verdi mi, o andan sonraki her şeyin altında kadının imzası vardır. Görüşülecek arkadaşlardan tut da sakalından, giysi seçimlerinden, tatil mekanlarına kadar. Yani bu son zamanların bir trendi değil; kadın-erkek ilişkisinin kaçınılmaz nihayetidir. Erkek fark etse de, etmese de... Bilmem anlatabildim mi?
