Gerçekten bir sabah kalkacağım ve aynaya bakıp "Acaba bir sakal tıraşı mı olsam?" diyeceğim.
Çünkü böyle giderse, gerçekten yüzümde kıllar çıkacak, hormonlarım ters dönecek ve ben bir erkeğe dönüşeceğim!
Hani artık makarası yapılan, çünkü hemen hemen bütün kadınların yeri geldiğinde kurduğu o cümle vardır ya; "Ben kadınlardan çok erkeklerle anlaşırım. En iyi arkadaşlarım hep erkek!" diye... Hah!
İşte benim, onun da bir tık üstünde.
Ben artık kendimi bir asker ocağında, bir erkek yurdunda vs. yaşıyormuş gibi hissediyorum. İşin enteresanı; kız arkadaşlarım da benim gibi.
Daha doğrusu onlar da hiç kadın kadın değiller.
Kokoşluk yok, bir erkeğe sırtını dayayıp prensesler gibi yaşama isteği ve eylemi yok, narinlik, nazeninlik yanımızdan geçmemiş, 'evlenip evimin kadını, çocuklarımın anası olayım' isteği hele, hiç yok.
ELBİSE ALTI TERLİK
Geçenlerde çok sevdiğimiz bir arkadaşımız evlendi. Kasabalılar olarak doluştuk arabalara, vardık Alaçatı'dan Alsancak'a... Aman bizi görecektiniz. Kasabada hırpani hırpani dolaşmaya alışmışız, öyle filinta hallere bürününce birbirimize bakıp bakıp, pek güldük.
Kadınlar iki dirheme, erkekler de takım elbiseleriyle çekirdeğe dönüşmüştü doğrusu...
Peki sonra ne oldu?
Düğünden çıkar çıkmaz, İzmir'den tekrar Çeşme'ye dönüş yolunda, araba soyunma odasına döndü. Herkes üstünü başını hemen oracıkta değiştirdi, Alaçatı'da arabadan yine şort terlik inildi.
Şoför kontejanından olduğum için ben bunu yapamadım ama Sobe'ye girer girmez, ayağımdaki çivi topukları çıkarıp, mekan sahibi arkadaşımın dükkanda duran, 43 numara Crocs'larını giydim. Üstüm şişhane, altım memişhane oldu ama doğrusu umrum değildi.
PALAVRA!
Sana dayatılan 'Kadın dediğin şöyle zarif olur, böyle nazlı olur, oturuşuna, kalkışına, konuşmasına dikkat etmezse de mahallenin yosması olur' palavralarından kurtuldukça daha da özgürleşiyorsun aslında.
Canın ister, yeri gelmiştir ağız dolusu küfür edersin, yeri gelir ayakların ağrır gece elbisesinin altına erkek terliği giyersin, kafan bozuktur, oturur bir balıkçı meyhanesinde ayaklarını suda şaplata şaplata bir kadeh parlatırsın.
Erkek dünyasının bazı özgürlüklerinden faydalanmak, içimizdeki kadını da güçlendiriyor mu ne?
En azından benim öyle oldu.
TAKMIYORUM!
Kimsenin ne diyeceğini kafama takmamaya başladım bir kere. 'Yargılanırsam, hoş görülmezsem' korkusunu içimden söküp attığımdan beri, yani hayatımı bir erkek kadar şeffaf yaşamaya başladığımdan beri de, kendime olan aşkım daha da köpürdü.
Zaten pek takmazdım da, artık kimsenin hakkımda ne düşündüğü ve ne konuştuğu hiç umrumda değil.
Kadınsı kuruntular, paranoyalar, mevzuyu uzattıkça uzatmalardan tamamen kurtuldum.
BU HALİMİ ÇOK SEVDİM
Müthiş bir özgürlük bu!
Tabii bu arada yazının başındaki 'Yakında bir erkeğe dönüşeceğim galiba' kısmı tamamen latife.
Kendimi bir erkek kadar özgür hissedince, hiç olmadığım kadar da kadın hissetmeye başladım.
Evet biraz kafa karıştırıcı, insan yaşayınca anlıyor.
Ben kendimi böyle çok sevdim.
Kim ne derse desin size de tavsiye ederim.
Ayrıca beğenmeyen de küçük oğluna almasın canım, n'apalım?