Kafam çok bozuk. Kumru gibi gurr gurr düşüncelere daldım, kendimi eve kapattım. Kendi çapımda gerçekleştirdiğim bir bilimsel deney daha başarısızlıkla sonuçlandı çünkü... "Aman çok gülme ağlarsın, 'Mutluyum' deme mutsuzluğu çağırırsın, sevgilini kimseye anlatma iki güne kalmaz ayrılırsın, işteki başarını kimseyle paylaşma, kendini kapının önünde bulursun vs. vs." diyenlere inat, bir projem vardı benim. Öyle yatırım falan istemeyen, "Karar verdim olacak" diyerek başlamanın yeterli olduğu bu planımda, başıma gelen tüm güzellikleri kah yazarak, kah çan çalarak cümle aleme duyuracak, sürekli "Çok mutluyum, oh oh her şey çok şahane" diyecek ve öyle nazardan, kem gözden etkilenmeyi aklıma bile getirmeyerek, ağzımdan çıkan her hayırlı kelimede, başka bir hayrı çağıracaktım. İlk aşama gerçekleşti: Örneğin evim neredeyse binanın tamamının yıkılması şeklinde gerçekleşen bir tadilatla gönlüme göre bir yuvacık olmuştu ya! Ve ben de tüm aşamaları hepinizle paylaşmış, sonuçtan ne kadar memnun kaldığımı da tüm cihan devletlerine duyurmuştum hani. Ama işte gel gör ki; deneyin ikinci yani sonuç aşamasında çuvalladım. Çünkü iki gün önce benim o anlatmalara doyamadığım; 'Hansel ve Gretel'deki kurabiye evine rahmet okutan fakirhaneme hırsız girdi. Bana sürpriz, hoşgeldin partisi düzenledi! Ama işte saati tutturamadığı için beni uyurken yakaladı. Kaçırdım eğlenceyi.
HIRSIZIN BİLE AKILLISI DENK GELMEZ
Oysa ki bin bir hevesle aldığım ve çocuk gibi herkese "Baak yeni makinemeee" deyip gösterdiğim, canım Canon'umu araklarken veya içinde tüm yazı ve fotoğraf arşivimin olduğu diz üstü bilgisayaramı çuvala tıkarken, ensesine bir çita çevikliğiyle atlayıp yüzünü gözünü paralamayı çok isterdim. Sonra da elektrikli panjurun kumandasını alıp dışarıda arabayı açmaya çalışırken, parmağımı gözüne dikip "Saalaak saalaak" diye gülmeyi... Aynen öyle yapmış çünkü. Bakmış evde yükte hafif, pahada ağır başka bir şey yok; "Bari arabayı alayım" demiş ve araç kumandası diye panjurun kumandasını kapmış. Başarısız olunca kumandayı sokağa fırlatmış. Hırsızın bile akıllısı bana denk gelmiyor! Alaçatı jandarma bölgesi olduğu için gelen asker arkadaşlar, bölgede uzun zamandır hırsızlık olayı yaşanmadığını, bu yüzden eve girenin tanıdık birileri olabileceğini söyledi. Tadınık derken arkadaştan söz etmiyorlar tabii, neyse oraları kurcalamayalım. Ben de aynı fikirdeyim. Muhtemelen bu yazıyı da okuyup sinirlenecektir şimdi. Hırs yapıp bir daha gelmek isteyebilir. Buyursun gelsin, ona şahane sürprizler hazırladık. atv ana haberde ünlü olma fırsatı var mesela. Tabii diğer sürprizlerden sonra sağlam kalırsa! Ben de bundan böyle çenemi tutmaya karar verdim. Evet, nazar denen şey gerçekmiş. İnsan ne yazık ki mutluluğunu paylaşmaktan imtina etmeliymiş. Artık kızılcık şerbeti içerken, "Kan kusuyorum" diyeceğim. Tövbe yarabbim!