Geçen hafta on beş günlük İstanbul seyahatinden sırılsıklam hasta olarak döndüm.
Ben ki iki yıldır yaşadığım Alaçatı'da, bir kez nezle bile olmamıştım.
Şehir demek, mikrop demek; bunu bir kez daha anladım.
Tabii bir de benim sıcak topraklarımdan kuzeye, zibidi gibi çıkmamın da etkisi vardı.
Neyse işte sonuçta olan oldu; ben bir haftadır gerilemek bir yana daha da ilerleyen soğuk algınlığıyla, yapıştığım yataktan bir türlü kalkamıyorum.
Bol bol televizyon izliyorum.
Bol bol da sinirleniyorum. Özellikle gündüz kuşağı; zaten fiziksel olarak perişan olan beni ruhen de hasta ediyor. Örneğin; geçenlerde Seda Sayan'ın programında "Yılbaşı ağacı süslemek ve hindi yemek caiz midir?" konulu bir tartışma vardı ki, gerçekten sinirden battaniyeyi kemirdim.
Bir kere sorunun kendisi zaten abesle iştigalken, siz bir de yapılan yorumları görmeliydiniz.
'ERKEK GİBİ MÜSLÜMANSIN'
Sayan'ın bu konuda fetva istediği isimlerden biri eski müftüydü.
Diğerinin adını anmaya değmez.
Bir kere müftünün, bir din adamının; konuşurken, halka seslenirken, yumuşak bir ses tonuyla, insanları ürkütmeden, korkutmadan konuşması gerektiğinden haberi yok. Çatmış kaşlarını, avazı çıktığı kadar ama nasıl böyle gırtlağı yırtılırcasına bağırıyor da bağırıyor.
Önce bütün kadınlara ne gözle baktığının ve nasıl aşağıladığının bir göstergesi olarak Seda Sayan'a: "Seni çok seviyorum, neden biliyor musun? Çünkü errrrkek gibi Müslümansın" diyor.
Sayan'dan da "Allah razı olsun hocam" cevabını alıyor!
KADINLAR EŞEK BAŞI MI?
Erkek gibi Müslüman ne demek hoca?
Erkeklerin inancı, ibadeti geçerli de; biz kadınlar eşek başı mıyız?
Bizim dualarımız, ibadetimiz, Allah aşkımız fındık fıstıktan mı sayılıyor?
Geçerli değil mi?
Arkasından inanılmaz bir ayıba daha imza atıp "Yahudiler'le sakın samimi olmayın, onlarla arkadaşlık yapmayın" falan diyor.
Ve altı üstü Hıristiyanlık öncesinden gelen eğlenceli bir gelenek için beyefendi kendini paralıyor.
Burada hemen yılbaşı ağacının kökeninin nereden geldiğini Wikipedia'dan alıntılamak istiyorum: "Noel ağaçları Pagan geleneklerinden gelen bir ritüeldir.
Yaprak dökmeyen ağaçları ve çelenkleri ölümsüz yaşamın simgesi olarak kullanmak; eski Mısırlılar'ın, Çinliler'in ve Yahudiler'in ortak bir geleneği idi.
Ortaçağ'da Adem ve Havva'yı canlandıran bir oyunun ana dekoru, cennet bahçesini temsil eden ve üzerinde elmaların bulunduğu bir çam ağacıydı.
Adem ve Havva yortusunda (24 Aralık); Almanlar evlerine böyle bir cennet ağacı dikerler, üzerine Komünyon'daki kutsanmış ekmeği simgeleyen ince, hamursuz ekmek parçaları asarlardı; bunların yerini daha sonra değişik biçimlerdeki çörekler aldı.
Noel mevsiminde ağaçla aynı odada Noel piramidi de bulunurdu.
16'ncı yüzyılda Noel piramidi ve cennet ağacı birleşerek Noel ağacını oluşturdu."
DİNİ RİTÜEL FİLAN DEĞİL
Yani 'gelenek' semavi dinler öncesine dayanıyor.
Dini bir ritüel falan da değil.
Evine, üzerinde üç beş ışık, iki tane sevimli süs asılı plastik ağaç dikti diye, kimsenin dinden çıkacağı yok!
Plastik diye üzerine basa basa söylüyorum çünkü eğer bu işte bir günah aranacaksa, güzelim yavru çam ağaçlarını kesip evine koymaya kalkan dangalakların yaptığı işte aranmalı.
Hiç kimse bana yılbaşında hindi yedim, evime ağaç koydum süsledim diye, dinden imandan olduğumu söyleyemez.
Söyleyenin de hem bu, hem öteki dünyada alnını karışlarım.
Yeter artık saçmaladığınız!
Böyle saçma sapan açıklamalar, nefret kusmalar, hurafeler ve korkutmalarla; insanları benim güzelim dinimden soğutuyorsunuz!