Önceki gün gazetemizde Bülent Cankurt yazmış ithal damatları. Merve Hasman ithal bir evliliğe imza atmış, ikizi Mina Hasman da bu yaz ithal bir damatla evlenecekmiş. Hayırlı olsun, bir yastıkta kocasınlar inşallah!
Mutluluk bu; kimde bulacağını bilemez insan. Yerli, yabancı kaptırırsın kalbini, gevşer gönlünün yayları. Peki ya İstanbul kızlarının derdi ne? Özellikle 30-35 yaş kadın grubunun ağzında aynı nakarat: 'Nerede adam gibi adam! Varsa da bize rastgelmez.' Evet hepsi dertli; hep yarım adamlar denk geliyor, evlenecek adam yok yok yok! Ee işler böyle olunca da, ithal damatlara göz kırpıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde kurumsal dünyanın patroniçelerinden bir hanımefendi ile Topağacı Grey'de lakırdıyoruz. O da "40'ıma geldim koca bulamadım. Bıktım bu Türk erkeklerinin gereksiz kıskançlığından, benimleyken başka kadına kaşı gözü oynamasından falan. Çareyi ithal damatta buldum. Çocuk istiyordum, tamamı ile mantık evliliği yaptık.
Avrupalı olduğu için de birbirimizin sınırlarını ihlal etmeden gül gibi geçinip gidiyoruz" dedi. Genç nesilde Merve ve Mina gibi örnekler olunca, kızlarımıza gün yüzü göründü. Ama iş, aile fertlerini, anne ve babayı bu duruma ikna etmekte; onlar tamamsa bu iş de tamam...
Peki nedir bu ithal kocanın cazibesi? Hemen sıralayalım...
1- Evlendin cillop gibi bir Avrupalı ile ve nurtopu gibi bir soyadın oldu; bakınız Merve Hasman'a, oldu Merve Salvatori. Ayrıca soyadı krizi de yaşanmıyor çiftler arasında. Malumunuz gençlerin arasındaki en büyük krizdir; 'Kızlık soyadını kullanmasan mı aşkım?', 'Şu sosyal medya hesaplarındaki kızlık soyadını artık değiştirsen mi hayatım?' Aman dert üstüne dert! İyi yaptın Merve.
2- İthal adam özgür adam; kaynana derdin yok, el öpme telaşın, bayram-seyran koşuşturman yok. Özgürsünüz kızlar! 'Önce senin annenlere mi gidelim, yoksa benimkine mi?' stresi asla yaşanmıyor bu model adamlarda.
3- Ee hayat müşterek, ilişkiler de Alman usulü ne de olsa. Kadının, bütün gün evinde oturup 'Kocam ne yer, ne içer?' diye düşünmesine gerek yok. Muhtemelen ithal koca mutfağa da giriyordur; ne yemekler pişiriyor, ne kokteyller hazırlıyordur. Hatta onun sayesinde, onun yemek kültürünü öğrenebilir, İtalyan, Fransız ya da Alman usulü Türk yemekleri yiyebilirsiniz.
4- Yabancı dilinizi geliştirir, dünya vatandaşı olabilirsiniz. Birkaç ayda hızlandırılmış pratikle ikinci, hatta üçüncü diliniz olabilir. Oh bundan iyisi can sağlığı.
Peki saydığım bu maddelere rağmen burun kıvıranlardan mısınız? 'Yok Mert'ciğim, halis muhlis Türk erkeği olsun' mu diyorsunuz? Kıskanılmaktan keyif alıyor, aynı gelenek ve göreneklere sahip olmak mı istiyorsunuz? O zaman sıranızı bekleyin, geç de olsa biri çıkar; ne diyeyim.
