Aşağıdaki yorum, sabah.com.tr'deki 'Yazara Mesaj' bölümüne bırakılmış. İsim yazmadığı için okurumuzun adını anons edemiyorum.
Ama söylediklerinin önemli olduğuna inandığım için sizinle paylaşmak istedim:
"Merhaba Yüksel Bey, dizi yapımcıları ve senaristler sanırım hep düşünüyordur 'Nasıl bir şey yapsak da izleyicinin ilgisini çeksek?' diye. Ama yapılan diziyi tutturmak kadar o diziyi zirvede tutmak da bir o kadar önemli değil mi?
Ulan İstanbul, sizin de önceki yazılarınızda belirttiğiniz üzere, geçtiğimiz yaz aylarında başlayan dişe dokunur dizilerden biriydi. Bugüne kadar çok denenmemiş içeriği ile ilgi çekmeyi başarmıştı. Hele hele dizide yayınlanan bir şarkı da sanal âlemde fenomen olunca sanırım yapımcılar 'Artık sırtımız yere gelmez' diye düşünmüşlerdir. Ama kazın ayağı öyle değil.
Dizi tuttu diye; garip garip kılık değiştirmelerle 5 yaşındaki çocuğu kandıramayacağınız planlarla dolandırıcılık yaptığınıza insanları inandırmaya çalışırsanız olmaz. Bir şarkı tuttu diye üç-beş bölümde bir sözleri zorlama yazıldığı her halinden belli olan klip çekmeye çalışırsanız olmaz.
Klişe olmuş 70'lerden kalma (The Sting gibi) Amerikan filmlerinden kopya çekerseniz, hepsinden önemlisi hiç gereği yokken Maşuka ve Hayati(cik) gibi özellikle kadınlara itici gelecek karakter ve konuları diziye dahil edip kadın izleyicileri uzaklaştırırsanız, seyirci de sizi nasıl birinci sıraya yerleştirdiyse aynı şekilde diplere gönderip ilk yılını tamamlayamadan final yapmak zorunda bırakır. Bu da şunu gösteriyor: İzleyici ile alay edilmez. Saygılarımla..."
