Demek böyle oluyormuş... Bizden ayrılan adamlar, bu yüzden hemencecik kendilerine yeni birilerini bulabiliyormuş. Biz yorgan altından çıkamama, reklamlarda bile ağlama, acaba tekrar bir araya gelir miyiz hayalleri kurup, ya ararsa ümidiyle telefonu üçüncü el gibi üzerimizde taşıma evresindeyken, onlar 'arı vız vız vız'mış. Gerçi en son ne zaman bir adamın arkasından 'ayyy arasın allaam noluur' diye ağladım hatırlamıyorum. Eskiden, salaklık diz boyuyken yani, öyle aşk meşk işlerinde ben de birtakım amatörlükler yapıyordum tabii. Şimdi dünya-minare veya 'al atını, seveyim tımarını' modelini uyguladığım için, zor hatırlıyorum o psikolojiyi. Ama kanırtıcıdır hani. Sen tekrar birleşme umuduyla evde pineklerken, adamın kandili her gece başka bir yerde söndürdüğünü öğrenir, önce hafiften bir yıkılırsın. Üzerine bir de 'kendisine sevgili yaptığını' öğrenince, işte o an, enkaz haline gelme durumunu yaşarsın. Bu yüzden ben şu aralar Zeynep Beşerler'in yerinde olmak istemezdim doğrusu.
BARDA 'SEVİYELİ' TANIŞMA
Gerçi onun Kenan İmirzalıoğlu'yla tekrar birleşmek gibi bir isteği olmayabilir tamam ama yine de bu kadar kısa zamanda, bu kadar uzun süre beraber olduğun adamın daldan dala konmasını izlemek de pek hoş değildir herhalde. Şimdi dedikodu yapmak gibi olmasın ama Kenan burada, Çeşme'de gözümüzün önünde, tam bir zincirden boşalma hali yaşıyor. Genç adam, yakışıklı adam, ünlü adam... Oturup erkek arkadaşlarıyla gece gündüz pişpirik oynayacak hali yok tabii ama 'bardan kız kaldırma' olayına da girmesin artık! Biliyorum tiksinç bir sözdür bu ama geçen gece gözümün önünde yaşanan tam olarak buydu. Biz oturmuş bir gece önce Kenan ve Ebru Destan'ın herkesin gözü önünde halvet olmalarının, sonra da o ateşle, kendilerini gidecekleri yere zor atmalarının dedikodusunu yaparken, Kenan yine erkek arkadaşlarıyla mekana girdi.
MASALAR BİRLEŞİR...
Racon bu, bu arada... Ünlüysen, yemeği erkek erkeğe yiyecek, bara erkeklerle geleceksin. Sonra da bir köşede durup yapışkan kağıda atlayan sinekleri bekleyeceksin. Gecenin sonunda da YY girdiğin kapıdan XY olarak çıkacaksın. Neyse işte, Kenan da erkek arkadaşlarıyla geldi; bistrosuna dikildi. Valla size şöyle söyleyeyim, onlardan önce gelen yan bistrodaki dört kızla masaları birleştirmeleri, benim kafamı çevirip bir içki ısmarlama sürem kadardı! Kızları daha önce tanımadıklarını biliyorum. Hemen oracıkta tanıştılar. Daha doğrusu Kenan tanıştı. Önce o yanaştı kızların masaya. Kızlar da yavrum pek küçük pek 'köyden indim şehire' idi. Tekneyi içlerinden en alımlısına yanaştırdı Kenan. O dakikadan sonra Allah'ım ne sohbet ne muhabbet. Sanki 40 yıllık dostlar, yıllar sonra karşılaşmış ve konuşacak çok şeyleri birikmiş. Ağzım açık kaldı mı peki, yemin ederim kaldı. Yani hep biliriz duyarız da bu işlerin bu kadar kolay olabildiğine canlı canlı ilk kez şahit oldum ben. Bu yaşıma geldim... 16 yaşından beri ayağı kırık köpek gibi sokaklarda geçer ömrüm ve hayatımda bir kere bile barda biriyle tanışmadım. O ortamda yanıma gelip muhabbet açan adam olsa olsa apaçidir diye çok insan tepeledim ama demek bu işler (hele 'Ezel'sen!) böyle de oluyormuş.
HİÇ OLMASIN DAHA İYİ (Mİ?)
Haa bu ortamda tanışılan adamdan- kadından hayır gelir mi dersen, bilemem tabii... Büyük konuşmamak lazım. Ama yani ortalıkta bu kadar kolay lokma varken ve bu bütün adamlar da doğaları gereği ağızları hep açık dolaşırlarken, bizim işimiz çok zor. Şahsen ben 'Ya bensiz çıktığı bir akşam birilerine takılırsa?' diye düşüneceğime 'amaaan cehenneme gitsin' deyip önceden önceden kapıyı göstermekten ortada adam bırakmadım zaten. Şimdi böyle, evde ibiş gibi tek başıma oturup sizinle lak lak yapıyorum işte... Amaaan, buna da şükür be!