Artık ben öyle görmediğimden midir nedir, çocuklarının her işine herkesten önce burnunu sokan annelere hiç sempatiyle yaklaşamıyorum.
O anneler ki çocuklarıyla beraber okurlar, onlarla beraber işe gidip gelirler, ilişkilerinde üçüncü kişidirler, her yolculuğa beraber çıkarlar, çocuklarının arkadaşlarıyla beraber takılırlar falan filan.
Madde olarak değil tabiii... Ama ruh olarak çocuklarını bir saniye bile yalnız bırakmazlar.
Telefon ellerinden düşmez.
Atılan her adımdan haberdar olmak isterler.
"ONLAR SİZE AİT DEĞİL"
İşte bu anneler, çocuklarına en çok, yaşadıkları ilişkilerde zarar verirler.
Ne zaman kavga ettiler, kavgada neler söylendi, sonra nasıl barıştılar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar; gözleri kulakları ve de elleri her daim o ilişkinin üzerindedir.
Tanıdığım bu tür anneleri gözlemleyince; bu insanların kendi yaşayamadıkları, içlerinde kalan hayatları, çocuklarının bedenlerine girerek yaşamaya çalıştıklarını görüyorum.
Doğru ya da yanlış ama hissettiğim bu.
Ve açıkcası bunun bir araz, bir rahatsızlık olduğunu da düşünüyorum.
Tedavi olarak da kendilerine bir doz Halil Cibran tavsiye ediyorum.
Cibran'ın çocuklar ve ebeveynlerle ilgili yazdıklarını hayata geçirmelerini yani... "Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil.
Onlar, Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizinle gelirler ama sizden değil.
Sizinle birlikte olsalar da size ait değil.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil.
Çünkü kendi düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil. Çünkü ruhları geleceğin evinde yaşar; düşlerinizde bile gidemezsiniz oraya.
Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.
Çünkü geri geri gitmez yaşam, dün ile oyalanmaz."
Der Lübnanlı şair ve felsefe insanı...
EVLATLARI DA İNCELEYİN
Şimdi biliyorum, yukarıda anlattığım profildeki annelerin hiçbiri bu yazıyı üzerine alınmayacak. Çünkü onlara sorsanız; çocuklarının işlerine hiiiiiç karışmazlar, "Nasıl isterse öyle yaşasın, artık koca insan oldu, kendi bilir" falan derler.
Ama işte yemezler! Dışarıdan nasıl göründüklerini bir bilseler...
Gerçi bu 'tahakküm annelerine' izin veren, hayatlarına bu kadar dahil eden evlatları da bir incelemek lazım. Özellikle ilişkilerindeki her ayrıntıyı, günde beş kez telefonda konuştukları analarına anlatan kadınları da, adamları da anlamak mümkün değil doğrusu.