Saçımı yıkarken denemediğim şampuan kalmadı...
Sonunda market rafından şampuan almayı bıraktım...
Giysi ve nevresim takımı alırken kumaşına bakıp "Aman içinde sentetik" olmasın diyorum.
Yemek yemek için mutfağını bildiğim restoranları tercih ediyorum. (Hangi yağın kullanıldığı çok önemli.) Eve katı yağ girmiyor.
Yüzlerce kilometre ötelerden organik sebze ve meyve getirtiliyor.
Makineye konan deterjan ölçüleri yarı yarıya azaldı.
Birileri, benim bu hallerime 'kafayı yedi' diye bakabilir.
Olabilir...
ÖNCE HASTA OLALIM!
Ama ben de haklıyım. Çünkü sistem bizi 'hasta' etmek üzerine kurulu... Önce hasta olalım... Nasıl olsa ilacı da hazır!
Baksanıza, bir kolesterol tartışması çıktı, ne yapacağımızı şaşırdık.
İlaca devam mı, yoksa bırakayım mı bilemedim.
Geçenlerde Beşiktaş'ta dolaşırken; gazeteden Fikret, "Şurada Kırkambar'a uğrayalım" dedi.
Girdik Kırkambar'a...
Sabunundan şampuanına, türlü otlardan erişteye, çaya kadar her şey var. Her şey doğal, katkısız, katışıksız...
Sağa sola bakındım ve şöyle dedim; "Ben faydalı bir şeyler istiyorum.
Neler var?"
Benden çıkan bu lafa herkes dönüp baktı tabii...
Söylediğim bana da garip geldi, ben de güldüm... "Bizde her şey faydalı" dedi tezgahın arkasındaki hanım... "O zaman bana bir şeyler önerin" dedim...
Önerdiler, anlattılar ve oradan koca bir torba ile ayrıldım...
Fikret, güldü bu halime... "Niye gülüyorsun? Çağın paranoyasını yaşıyoruz işte hep birlikte" dedim.
SİSTEM BÖYLE İŞLİYOR
Modernleşelim derken, market rafları arasında 'pazar gezintilerimizi' yaparken alışveriş arabalarımızı hastalıkla doldurmuyor muyuz! Hepsi aynı boyda salatalıklar, patlıcanlar...
Kıpkırmızı domatesler... Boyalı şekerler, katkılı içecekler, vs, vs...
Sonra ruhumuzu ve bedenimizi arındırmak için guruların-diyetisyenlerin kapılarını çalıyoruz.
Bu zincir, bildiğiniz 'saadet zinciri.' Her halka birbirine sıkı sıkıya bağlı. Sistem böyle işliyor.
Ve ben; işte bu nedenlerden dolayı 'faydalı bir şeyler almak' için bu kez, geçmişin temiz-korkusuzsağlıklı günlerine doğru yürümeye çalışıyorum.
