Böyle kayıpların arkasından herkes kendi anısını yazar.
İzin verin, benim de küçük bir hikayem var.
Sene 2003...
O zaman daha gözümü açtığım ve büyüdüğüm yer Yeni Asır'dan kovulmama çok var...
Tıfıl bir muhabirken önce pişmişim, sonra köşe yazarlığına geçmişim.
Sıcak bir Ağustos günü... Uygur Ailesi ziyaretime geldi. Ben kim, koskoca Nejat Uygur ve ailesi kim?
HER YERDE GEÇERLİ
Ama öyle bir adamdı işte o!
Hiç gereği yok iken, hâlâ tiyatrosunun sesini daha da çok insan duysun gelsin diye benceğizin odasına geldi.
Mahçubiyetten ne yapacağımı bilemedim.
Yanında üç oğlu; Behzat, Süheyl, Süha...
O zaman ablam Yücel ile aynı odayı paylaşıyoruz.
O oda bir anda şenlik alanına döndü.
Çok güldük, çok eğlendik, Usta'yı ağzımız açık, önümüz ilikli dinledik.
O sanki 40 yıllık arkadaşlarıyla muhabbetteydi.
Ertesi gün Balıkesir turnesine çıkacaklardı.
Tam kalkarken "Öncel kızım, bir kağıt kalem ver bana bakalım" dedi.
Bana ve aileme dünyanın her yerinde geçerli açık bir davetiye hazırladı.
Hem de karikatürlü...
Haberini aldığımda gittim, çıkardım özenle sakladığım o kağıdı...
Benim davetiyem o! Bence öte tarafta da geçerli...