Hafta sonu Habertürk gazetesinde, bir dönemin ünlü aktörü John Voight ile yapılan röportajı okudum. Angelina Jolie'nin babası olması dolayısıyla, söyleşinin büyük bir bölümü, kızı ve Brad Pitt üzerineydi. Ama bu magazinel bakıştan sıyrılınca, satır aralarında çok sert açıklamalar yaptığı görülebiliyordu, eski jönün. Şöyle diyordu: "Barack Obama hiç de naif biri değil. Ülkemizi zayıf düşüren hareketler yaptı. Onun kafasında başka şeyler var; geçmişi, bağlantıları çok garip, olumsuz bir şeyler var yani…" Kurt oyuncu, özetle bunları söylüyordu; çoğu kişi tarafından ABD'nin şansı olarak görülen Barack Obama için. "Eleştirinin dozu aşılmış" denebilir, John Voight'un sıkı bir Cumhuriyetçi olduğu söylenip, tarafsızlığından şüphe edilebilir. Bunların hepsi yapılabilir ama tek bir şey yapılmaz; "Sanatçılar da her işe burnunu sokmasın!" denilemez. Çünkü sanatçı, işlere burnunu sokmak için vardır…
ABD AYAĞA KALKMADI
İki gündür, röportaj ABD'de ses getirecek mi diye, gazeteleri ve İnternet sitelerini takip ediyorum. Demokrat Parti sempatizanlarının Twitter hesapları dahil, birkaç ayarsız tepki dışında, John Voight'e haddini bildirmeye (!) kalkışan pek olmadı. Röportajın yayımlanmasından hemen sonra bazı bloglarda, John Voight'in aşırı bir tepki verdiği ama bu hassasiyetinin de dikkate alınması gerektiği yönünde yazılar çıktı. Üstelik bu yazıları, sanal dünyada çok takip edilen politika yazarları kaleme aldı. Sanatçı, eleştiri hakkını sınırsızca kullanabilir mi? Röportajı okuduktan sonra aklıma bu soru geldi. Hazır, ülkede Fazıl Say ve Haluk Bilginer vakaları henüz küllenmemişken, bu konunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Fazıl Say, arabesk müzikle ilgili sıkıntısını 'yavşak' kelimesini kullanarak dile getirmişti. Memleketin tamamı, bir ay boyunca bu konuyu tartıştı. O günlerde yazdığım yazıda, eleştiri hakkını kullanan Fazıl Say'ın sonuna kadar arkasında olduğumu ama müzik gibi deha olduğu bir konuda düşüncelerini ifade etmek için, 'yavşak' kelimesini kullanan Fazıl Say'ın da karşısında olduğumu söylemiştim. Ben, dahi bir sanatçıdan başka türlü bir iğneleme, başka türlü bir hiciv beklerdim çünkü… 'Yavşak' tanımlaması fazlasıyla iş yapınca Haluk Bilginer de girdi topa. Gerçi onunki Fazıl Say kadar ses getirmedi; amacı belliydi ve bu sefer medya, ikinci kez sofraya gelen yemeği aynı iştahla yemedi.
TARTIŞMA İKİ FİKİRLE OLUR
Fazıl Say ciddi bir linç kampanyasının kurbanı olmuştu. Birkaç ciddi analiz dışında söylenenlerin hepsi aynı kapıya "Fazıl Say işini yapsın, her şeye burnunu sokmasın!" düşüncesine çıkıyordu. Bence sanatçı her şeye burnunu sokar, sokmalıdır da. Bir ülkede tartışma kültürünün yeşermesi için bu gerektir çünkü. Çünkü bizim fikir dünyamız, düşünce-karşı düşünce ekseninde değil; düşünce-saldırı ekseninde ileriliyor. Gündemimizi meşgul eden tartışmaların tamamına bakın, ortada sadece tek bir fikir olduğunu göreceksiniz. Biri çıkıyor, misal, "Ben bunu sevmedim" diyor. Anında karşıdan "Vay efendim sen nasıl sevmezsin, sen ne anlarsın?" diye bir cevap geliyor. Karşıt fikir gelmiyor, saldırı geliyor. Tartışmanın oluşması için en az iki fikir gerekir ki, biz işin burasını ıskalıyoruz; yani özünü. Çünkü böylesi daha kolay. Biri bir şey söylesin, biz de herhangi bir karşı düşünce oluşturmaya çalışmadan, Allah ne verdiyse saldıralım.
FİTİLİ SANATÇILAR ATEŞLESİN
Ülke bir ay Fazıl Say polemiğiyle çalkalandı. Peki şimdi durup geriye baktığımızda, bu tartışmadan nasıl bir sonuç elde ettik? Toplumsal gelişimimize katkı sağlayacak nasıl bir düşünce çıktı ortaya? Arabesk dinlemek yavşaklık mıdır? Yoksa bir müzik türü, toplumun tamamını sarmış yozlaşmadan tek başına sorumlu ilan edilebilir mi? Hâlâ bir fikrimiz yok. 15 gün boyunca herkes bir şey söyledi ama aslında kimse bir şey söylemedi. Böyle devam ettikçe de, gelecekte de kimse bir şey söylememeye devam edecek. John Voight, ülkesinin en önemli ismiyle ilgili çok sert açıklamalar yaptı. Düşündüklerini, bir sanatçı olarak söyledi. Kimse de ona haddini bildirmeye çalışmadı. Üstelik bizde olduğu gibi bazı popülist sanatçılar, koftiden tepki veriyormuş gibi görünüp prim yapmaya da çalışmadı. Fazıl Say tartışmasında ortaya cengaver misali atlayan Hülya Avşar'dan bahsediyorum… Bu ülke bir şeyleri artık tartışabilsin; ama gerçekten bir şeyler anlatarak... Türbanı da tartışsın, dokunulmazlıkları da tartışsın, seçim barajını da tartışsın; adalet, güvenlik, eğitim sistemlerini de tartışsın… Kahvenin, çayın, kebabın, zeytinyağının iyisi nasıl olur; onu da tartışsın… Ve bu sefer, fitili sanatçılar ateşlesin. Bir de artık kimse kimseye haddini bildirmeye kalkmasın…