Hıncal Abi'nin (Uluç) 43. SİYAD Ödülleri Adayları'nı eleştiren yazısı gündeme damgasını vurdu... "Cem Yılmaz'ın yardımcı mı yoksa başrolde mi ödüle aday gösterilmeliydi?" sorusuna yanıt aramaktan ziyade; Hıncal Abi'nin SİYAD'cıları (Sinema Yazarları Derneği üyeleri) yine halkın beğendiği popüler, gişe filmlerini yok saymakla eleştirmesine değineceğim. Hıncal Abi'nin bence temel çelişkisi SİYAD Ödülleri'ni Oscar'la karşılaştırması. Anladığım kadarıyla Hıncal Abi, Oscar'da halkın beğendiği, popüler yapımlar ödül yağmuruna tutulurken, SİYAD üyelerinin sırf entel kaygıları ya da kendilerini farklı göstermek adına halkın ilgi göstermediği, sanatsal yapımlara kasıtlı bir şekilde ödül verdiğine inanıyor. Hıncal Abi, inan bana SİYAD'cıların popüler olandan nefret etmek gibi bir dertleri yok. Kabaca bir tabir olacak ama nasıl bazıları şaraptan iyi anlıyorsa, SİYAD'cılar da yedinci sanata dair daha rafine, elit zevklere sahipler. Şimdi bu 'elit zevk' tabirinin kafalarda 'Siz ne anlarsınız iyi filmden' gibi yanlış bir ifade olarak algılamasından korkuyorum! Nasıl anlatsam ki? Bu 'elit zevk'; haftada yedi-sekiz film izleyerek, sinema sanatının her aşamasına özel ilgi göstererek, normal bir izleyicinin üzerine para versen izlemeyeceği Andrei Tarkovsky ya da David Lynch'in başyapıtlarını gençken hatip edercesine izleyerek ya da Atilla Dorsay gibi hayatını sinema yazmaya adayarak ortaya çıkan bir olgu.
SANATSAL VE POPÜLER
Yine yanlış anlaşılmasın; bu 'elit zevk'; yeri geldiğinde Şahan Gökbakar'ın filmlerine de çok gülebiliyor ama bir Nuri Bilge Ceylan ya da Reha Erdem filmine daha çok değer veriyor. Çünkü bir Reha Erdem filmi, gişeden çok sanatı ya da gerçek sinemayı öne çıkartmayı hedefler. Peki, aynı zamanda hem sanatsal hem popüler yapımlar ya da gişe filmi olmasına rağmen yedinci sanatın doruklarında dolaşanlar yok mu? Var ama bu tür filmler daha az ortaya çıkıyor. Herhalde bu türe en eşsiz örnek Charlie Chaplin filmleri olabilir. Yakın geçmişten de 'Avatar'ı bu kategoriye sokabiliriz. Oscar Ödülleri'nde de işte bu denge ortaya çıkarılıyor: Hem sanatsal, hem popüler, hem gerçek sinema, hem de gişe canavarı... SİYAD'cıların bu tür filmleri kesinlikle ıskalamayacağına inanıyorum. Fakat ülkemizde ödül verildiğinde, kimsenin itiraz etmeyeceği bu tarz yapımlar çok az ortaya çıkıyor. Son dönemde ülkemizde çekilen bu tarz yapımlara en iyi örnekler de 'Neşeli Hayat' ve 'Vavien' olabilir. Zaten SİYAD yazarları da bu filmlere ödül verdiler. Bazen, özellikle de son dönemde Oscar'da da sürprizler yaşanıyor. 'Crash' ve 'No Country For Old Men' gibi ana hedefi gişe olmayan yapımlar da bol ödül alıyor. Tabi bu tarz yapımlarda da, Oscar'da ödül aldıktan sonra popüler olma, geniş kitlelere ulaşma durumu söz konusu...
SİYAD VE OSCAR FARKLI
Ancak her şeye rağmen Oscar'da da temel başarı kriteri, iyi yapımlara ödül vermek. SİYAD Ödülleri'nde başarı kriteri aynı ama Oscar Ödülleri ile karşılaştırmak hata olur. Çünkü demin de değindiğim gibi, Akademi üyeleri, hem popüler hem de sanatsalın ortak karışımını arıyor. Bulmakta da zorlanmıyor (SİYAD'cıların en büyük dezavantajı bu aslında) ve kimse de verilen ödüllere itiraz etmiyor. Ya da bağımsız yapımlara ödül veriliyor ama Oscar'ın etkisi o kadar güçlü ki, bir anda bu yapımlar bir gişe canavarına, popüler yapımlara dönüşüyorlar. Ne yazık ki, SİYAD'ın böyle bir gücü yok! Özetle Hıncal Abi, kimse Mahsun Kırmızıgül'e gıcık değil. SİYAD ve Oscar ödülleri pek dengeli bir karşılaştırma değil. SİYAD'ın ödüllerini, FIBRESCI'nin (Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu) verdiği ödüllerle karşılaştırmak daha doğru olur.