Deniz Bolışık, 'Kanatsız Kuşlar' dizisindeki 'Nefise' karakteriyle kısa sürede büyük başarı yakaladı. Sokakta kendisine dizinin adıyla seslendiklerini söyleyen güzel oyuncu, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
'Kanatsız Kuşlar', yaz sezonunda ekrana gelen bir dram dizisi. Bu projeyi kabul etmenizin sebebi neydi?
Açıkçası komedi içimde kalmış bir şey ama bir şekilde drama çekiyorlar beni. İnşallah öyle kalmaz. Yapımcı Şebnem Hanım'la (İlker) görüştük, onlar beni bu rol için düşünmüş. Hikaye çok ağır başladı ama aralara renk kattık. Daha da renklenmesini istiyorum. Hatta üçüncü bölümde biraz komedinin hissedildiği yerler oldu. 'Azime' karakterinde de çok ciddi bir komedi hali var. Dram çekiyoruz ama sette epey gülüyoruz.
'Ağla' deyince ağlayabilir misiniz?
Kimsenin 'ağla' diye bir direktifi yok. Sahnenin getirdiği bir durum oluyor, içsel bir şey. Bazen bir yerde ağlamam gerektiğine inanıyorum. Sahnenin içindeki durumu hissetmeye çalışıyorum.
SOKAĞA ÇIKIP REYTİNGİ HİSSETTİM
Dizi kısa sürede çok sevildi. Dışarıda nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Uzun zamandır set yoğunluğundan dışarı çıkamadım, dün ilk defa dışarıdaydım. Reytingi hissettim gerçekten. Beni tanımıyorlar, 'Kanatsız Kuşlar' diye sesleniyorlar. Bu çok heyecan veriyor.
Size ne hissettiriyor bu durum?
Tepki ve yorum almak güzel bir şey. Bir yere ulaştığını hissediyorsun, onun verdiği tepkiyi hissediyorsun. Bazen benim de senaryoyu merak ettiğim oluyor, geçenlerde hocaya sordum "Çok merak ediyorum, nereye bağlayacağız?" diye.
Dört çocuk annesi bir kadını oynamak gözünüzü korkuttu mu?
Korktum, "Dört çocuk mu!" dedim. Sonra hikaye detaylanınca; bu kadının çok genç yaşta anne olması ve çocuklarının arasında ikiz bulunması, mantıken kafamda oturtmamı kolaylaştırdı. 'Nefise' zaten dört çocuklu, evde oturan, fasulye ayıklayan bir kadın değil. Hayat mücadelesi veren, mağdur biri. 'Nefise'nin temiz kalpli, duasının karşılığını alabilmesi için fırsatlar bulacak bir kadın olduğunu düşünüyorum.
Kendinizi şu anda dört çocuklu düşünebiliyor musunuz?
Yok hayır... Tabii ki çocuk istiyorum ama dört çocuğun hayalini bile kurmadım. Ama yürek ister; yapan annelere de helal olsun. Bunun empatisini kuramıyorum, Allah kolaylık veriyordur inşallah. 'Nefise' olarak kurabiliyorum ama Deniz olarak kuramıyorum.
"Annem ve arkadaşı, 'Nefise'yi izlerken 'Bizi geçmişe götürdün' diyor. Kendilerini buluyorlar galiba... Ben tek çocuğum ama mutlaka annemin de ciddi mücadeleleri olmuştur. Zaten hiç kimsenin hayatının her şeyiyle yolunda gittiğini görmedim."
Çocuklarınızı oynayan oyuncularla aranızda kaç yaş var?
Küçükler ama yaşlarından biraz daha küçük çocukları oynuyorlar. Aramızda yaş farkı var ama sıkıntı olmuyor. Hepsi çok tatlı. Melis'le (Tüzüngüç) arkadaş gibiyiz, sohbet ediyoruz. Diğerleri biraz daha ufak ve sakinler. Oğlum hiç konuşmuyor, onu biraz zorluyoruz "Hadi konuş" diye.
Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Önce bir çocuktan başladım, sonra onları çoğalttım. Süreç hızlı gelişti. O süreçte özel problemlerimiz de oldu. Annem rahatsızlandı, ameliyat geçirdi, büyük bir riski vardı. O yüzden biraz telaşlıydık. Hep annemin yanında olduğum için o süreçte annemle de çalışmış olabilirim. Ben çocukları yiyerek öperim, annem de beni öyle öper. Oradan model alıyorum belki de.
Sizin annenizle nasıl bir ilişkiniz var?
İlkokulda sinemaya giderdik. Eve gelince filmdekileri evde tekrar ederdim. İnanılmaz bir sinema merakım vardı. Bütün filmlerin künyelerini bilirdim. Liseden beri tiyatroya da meraklıydım. Hafta içi derse, hafta sonu tiyatro kulübüne gidiyordum.
Aileniz sizi destekliyor muydu?
Tiyatroya gittiğimde derslerime daha çok adapte oluyordum, o yüzden destekliyorlardı. İlk oyunumda çok heyecanlıydılar. Ama arada 'Tiyatrocu mu olacaksın?' diyorlardı. Konservatuvar sınavlarına girmek istiyorum deyince, babam "Annen baban tiyatrocu değil, sen ne alaka?" dedi. Babam mali müşavir, annem bankacılık okumuş. Ailece sayısal modeliz ama ikisi de çok destekledi.
Nurgül Yeşilçay'a benzetilmenizle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu hep konuşulur. Benim için güzel bir şey; rahatsızlık duymuyorum. Etrafımdaki insanlarla hiçbir zaman kendimi kıyaslamam. Çünkü herkesin yolu çok ayrı. Kıyaslanacak boyuta gelirse rahatsız edici ama güzel bir şekilde benzetilince hoş.
İNSAN TANIDIKÇA AŞIK OLUR
İlk görüşte aşka inanıyor musunuz?
Bence insan tanıdıkça aşık oluyor.
Ben hiçbir zaman yoldan geçen
biri için 'Ne kadar güzel' demedim.
İnsanların karakterlerine ve olaylara
gösterdikleri tepkilere önem
veriyorum.
Aileniz size evlilik baskısı yapıyor mu?
Henüz yapmadılar ve umarım olmaz.
Yaş sıkıştırıyor, bazen düşünüyorum
'Çocuk yapmam lazım' diye
ama mesleğimden kaynaklı olarak
şimdilik hayatım biraz kariyer odaklı
gidiyor. Her yıl kontrol ediyorum,
'Hâlâ çocuk yapma şansım var mı?'
diye. Kontrol halinde gidiyorum yani.
'Evlen çocuk yap' diyen bir ailem
yok. Onlar da beni tanıdıkları ve
neyle mutlu olacağımı bildikleri için
önce kariyeri tercih ederler. Ben
aksini söyleseydim de ikna olurlardı.
Baskı altında değilim.
SINIF ATLAMAK İÇİN OYUNCU OLMADIM
'Nefise'ye benzetiyor musunuz kendinizi?
Kimyasal olarak benzeyen yönlerimiz
var. Bir sakinlik hali var; çok
telaşlı bir hayat sürerken, oluruna
bırakıp niyet etmek, sindirmek, olayları
karşılamak konusunda negatif
düşünmemek... Benim de 'Vardır bir
sebebi, bakalım nereye varacağız?'
diye düşündüğüm olur.
Yokluk ve sefalet yaşamış, hayatını çocuklarına adamış ve çocuklarının rahatı için sınıf atlamayı planlayan bir kadın 'Nefise'. Sizin var mı üst sınıfa atlama hayaliniz?
Bende yok gibi. Tabii ki rahat
bir hayat yaşamayı herkes ister ama
sınıfsal dertlerim yok. İyi giyinmek,
güzel yerlere gitmek, tatil yapmak
tabii ki güzel. Ama çok ciddi paraların
içindeyken, ciddi paralar harcarken,
'Acaba başkaları ne yapıyor?'
düşüncesi benim zihnimi karıştırıyor.
Kendi hayatını sürdürmek, düzgün
standartlar içinde yaşayabilmek,
konforu sağlayabilmek, herkes için
önemlidir. Fakat ister inanın, ister
inanmayın ben mesleğimi sınıf atlamak
için yapmıyorum. Sadece işimi
yapmak istiyorum. Hayalim bu. Dizi
yapıyorum, güzel bir sinema filminde
oynamayı hayal ediyorum. İşimle
ilgili planlar kuruyorum. Daha iyi
oyunculuklar, daha değişik senaryolar...
Bir yerden Milli Piyango çıksın
oturun. O zaman ne anlamı kalır ki
her şeyin...