Uzun yaşamakla ilgili hiçbir zaman derdim olmadı, hâlâ da yok.
Hatta bir insan neden bu dünyaya kazık çakmak ister, onu da anlamam.
Bir kere her şeyden önce estetiğe ayıracak çuval çuval param olmadığına, dolayısıyla sarkan yerlerimi toparlatacak imkana sahip olmadığıma göre kendimi aynada buruşturulmuş kese kağıdı gibi görmek istemiyorum.
Eh zaten kendime de iyi bakmadığım için hastalıklar ardı ardına gelecektir; onlarla da uğraşamam. İDEAL
GÖÇME YAŞIM 60!
Birilerine muhtaç olarak yaşama fikri de korkunç...
Eeee o zaman neden çok yaşamak isteyeyim ki?..
Hem gerçekten de yaş ilerledikçe, ruhunun ve içindeki enerjinin sen hangi yaşta istersen orada kaldığı söylentisi doğruymuş.
Bizzat yaşıyorum işte.
Kendimi hâlâ 30'lu yaşların başında sanıyorum, öyle yaşıyorum çünkü öyle hissediyorum.
Ama yaş başını alıp beden ruha yetişemezse, işte bu ölmeden mezara girmek olur benim için.
Uzun lafın kısası; benim için ideal göçme yaşı taş çatlasın 60!
Ondan fazlası gereksiz uzatma.
Bu yüzden Sardinya Adası'nda yaşayan ve en küçüğü 78, en büyüğü 105 yaşında olan Melis kardeşlerin tavsiyelerini dinlemeyeceğim.
Hatta sadece bunun için yaz-kış vazgeçemediğim çorba zevkimden mahrum kalacağım.
Çünkü yaşları toplamı 818'i bulan bu dokuz kardeş; ağırlıklı olarak domates çorbası, arada da çok az et, fasulye ve patatesle besleniyormuş.
Hepsini pek severim.
Bir sırları daha var; çok çalışmak!
Bak o konuda rahatım işte...
Tembellik üzerine kitap yazacak, methiyeler düzecek, destanlar döktürüp boy boylayıp soy soylayacak bir tembelim ben.
Karınca gibi, arı gibi vızır vızır çalışmak hiç bana göre değil.
Yaşamımı idame ettirecek kadar çalışıp geri kalan zamanda öylece durmak, kendime kalmak benim için en ideali.
Kimse yadırgamasın, yalandan da ayıplamasın.
CESARET EDEMİYORLAR
Herkesin içinde böyle yaşamak var ama 'ben tembelim' veya 'ben tembellik yapmayı seviyorum' demek ayıp sayıldığı, böyle öğretildiği için kimse çıkıp söylemeye cesaret edemiyor, hatta aklından bile geçiremiyor.
Neyse işte; çok çalışan, çok kazandığı gibi aynı zamanda çok da yaşarmış.
Ya kazığı toprağa saplı çalışkan karınca ya da bir ağaç gölgesinde gitarını tıngırdatırken küt diye gidiveren cırcır böceği...
Kader inancını bir yana bırakırsak, belki de seçim bizim.