Muhteşem bir bahar sabahı...
Carl Jung'un "Bu dünyayı sadece zekamızla anlamaya çalışmayalım, duyularımızla da yakalamaya çalışalım" dediği gibi; yağan yağmur ile daha da canlanan renkleri, kuş seslerini ve taze havayı tüm duyularımla içime çektiğim ve sindirdiğim bir sabah...
Kapıyı açıyorum ve karşımda hiç beklemediğim, dünya tatlısı bir kedi yavrusu...
Ne yapacağımı şaşırıyorum...
Önce uzanmaya çekiniyorum ama bana o kadar tatlı bakıyor ki; dayanamayıp kucağıma alıyorum.
Kollarıma yuvasındaymış gibi yerleşiyor ve mırlamaya başlıyor. Sanki beni uzun süredir tanıyormuş gibi...
Allah'ım nereden çıktı bu kedi şimdi?
Nasıl bakacağım ona?
İnanılmaz sevimli... Yavaşça yere koyuyorum ama bacağıma sürtünerek mırlamaya devam ediyor. Hemen bir kaba süt koyup getiriyorum.
Yavaşça yalanarak içmesini seyrediyorum.
ONUNLA GÜNÜM GÜZEL
Onun o mesafeli cana yakınlığı, kendine özgü ürkek ama sıcak karakteri, tatlı gülümsemesi, gözlerindeki anlam, sanki bana içini döküyor gibi miyavlaması içimde sımsıcak bir his yarattı.
Hayatım beni mutlu eden şeylerle dolu; anlamı olan bir işim, beni sevenler, okurlarım, enerjim var.
Ama kapımı açıp da onu karşımda gördüğüm günler bir başka güzel başlıyorum günüme...
Yavru kedi, ormanda tilkilerin arasında yaşadığı için kendini kollamaya alışmış.
Kapıyı açıyorum eve giriyor, kapıyı ardından kapatırsam panik halinde miyavlamaya başlıyor.
Yanımdayken korkmaması için iğne ile kuyu kazar gibi uğraştım.
Yavru kedi nihayet bana alıştı ama kapının açık durması şartı ile...
GÜVENCELERİ BIRAK
Bu hayatta 'kesinlik', artık benim sımsıkı tutunmaya çalıştığım bir şey değil!
Belki de yaşamın anlamı; sıkı sıkıya sarıldığımız güvencelerimizden yavaş yavaş sıyrılmayı öğrenmek...
Toplum olarak her şeyi 'siyahbeyaz' ya da 'doğru-yanlış' gibi görme alışkanlığımız var.
Önem verdiğimiz bazı değerler bize verilmediğinde veya elimizden alındığında, kontrol ihtiyacımız tavana vuruyor.
İlla bir 'kesinlik' arıyoruz. Onun için bu kadar insanın içinde, bu kadar yalnız hissediyoruz belki de kendimizi.
Ya da bu kadar sevgi arayışının içinde, bu kadar çaresiz...
ZİNCİRİN İLK HALKASI
Belirsizliği o kadar büyük bir risk ve hatta olumsuzluk olarak görüyoruz ki, ancak sonucundan emin olduğumuz şeylere yatırım yapıyoruz, sevgide bile...
Karşınızdakinin, beklentilerinizi karşılayacak kapasitesinin olmadığını anlayınca, dünyada gerçek sevginin olmadığına inanıyoruz...
Halbuki aşkı ve hayatı yaşamaya değer kılan, o belirsizlik değil mi?
O belirsizlik, hayattaki en büyük fırsatların başlangıcı...
Hatta hayatınıza anlam katacak tecrübeler zincirinin ilk halkası...
Ben belirsizliğin içimi kemirmesine izin vermeden yaşamayı öğreniyorum. Açıkçası bu beni artık eskisi kadar korkutmuyor, tam tersine kamçılıyor.
TESLİM OLMAK LAZIM
Geçen gün, hayatta o heyecanı nasıl tekrar hissedebileceğinin arayışında olan, orta yaşlarında bir kadına danışmanlık yapıyordum.
Sohbetimiz sırasında bana şunu söyledi; "Siz hayatta geçen süreçten tatmin oluyorsunuz, ben ise sonuçtan... Sanırım sorunum bu..." İşte bir insanın kendini anlamaya başlaması ve neyi yanlış yaptığını kabul edebilmesi!
Bu yeni bir başlangıç, belki de hayatın en önemli başlangıcı... İyi yaşamak; bedeli ne olursa olsun, elinizdekini kaçırmamak için sımsıkı tutarak yaşamak yerine; biraz da belirsizliğe teslim olarak yaşayabilmektir.
Düşündüğümüzden çok daha dayanıklı, esnek ve uyum sağlayabilen bir yapımız var.