Magazinin rekabet piyasası kanunlarından olsa gerek, dönem dönem yıldızların ışık hızları birbirleriyle hesaplanır, kıyaslanır. NASA gibiler mübarek bizim bu magazinciler. Hülya Avşar-Gülben Ergen, Demet Akalın-Hande Yener, Özcan Deniz-Mahsun Kırmızıgül; say say bitmez… İlla ki kıyasladık, illa ki rekabetin sonucunu merak ettik. Magazinin değişmez formülüdür bu, yapacak bir şey yok. 'Ah bir açık verse, bir de üstüne gaf yapsa da; ben de bu pası alıp golü atsam' derler. İşte o esnada dilden dökülen söze dikkat etmek gerekir. O istenilen malzemeyi vermemek için sabırla dimdik durmalı, derin derin nefes almalı. Yeni dönemin ringe çıkarılan isimleri de Serenay Sarıkaya- Sinem Kobal ve Kerem Bürsin- Kıvanç Tatlıtuğ. Neyse ki kontrollüler, profesyoneller, işlerine fesat karıştırmıyorlar. Gazeteciler; ödül gecelerinde, mekan çıkışlarında, nerede yakalarlarsa sıkıştırıyorlar, 'Rakip misiniz? Tahtına siz mi geçtiniz?' diye. Onlar da 'Yok öyle bir şey; hepimiz oyuncuyuz, genciz. O benim kardeşim, o benim ağabeyim' diyorlar. Ne desinler ki? O tufaya düşmüyorlar neyse ki. Akıllılar! Yoksa vay hallerine… Evet, rekabet iyidir, rakip faydalıdır. Düşman değil, sadece rakip olarak kaldıkları zaman tadından yenmez… İnsanı geliştiren kişidir rakip. İnsan egosunun tetiklediği bir şeydir rekabet; onu da kontrol altında tutmak ve faydalanmak bizim işimizdir. Unutmayın ki rekabet; iş, aşk, kısaca hayatın her noktasında evrimleşmeyi tetikler. O yüzden bu kavramdan da korkmayınız, itina ile faydalanınız.
HEPİMİZİN RAKİBİ VAR
İlla ki ünlü olmanıza gerek yok. Bugün iş hayatında yan masanızda çalışanla, spor yaptığınız salondaki sizden daha çok ağırlık kaldıranla, aynı anda diyete girdiğiniz arkadaşınızla, sizden daha mutlu bir evliliği olan komşunuzla, kısaca etrafınızda ortak ilgi alanlarına sahip olduğunuz, aynı atmosferi soluduğunuz herkesle yarış halindesiniz ve tabii ki rekabettesiniz… O yüzden rekabette olun ama sadece etrafa hissettirmeyin yeter!
