Fotoğrafta gördüğünüz amca 28 yıl Amerika'da tır şoförlüğü yapmış.
Habere göre, 28 yıl boyunca şoförlük yaparken güneşi soldan aldığı için yüzü işte böyle ikiye bölünmüş.
Bir yanak, sürülmesi unutulmuş çorak tarla gibi olmuş.
Bilim insanları da bu vesile ile bizi uyarıyorlar ve 'güneşte fazla kalırsanız işte na böyle buruşur, yaşlanırsınız' diyorlar.
İnsanoğlunun, aklı selim küçük bır kısmı dışındaki bölümü, bu tür uyarıları hiç umursamıyor oysa ki.
Buna ben de dahilim. Sadece güneş ışınlarının neden olduğu ve en tehlikeli kanser türlerinden malign melanom'un varlığı bile beni bütün yaz güneş altında kalmaktan vazgeçiremiyor.
SAKATLIK BU!
Ruh sağlığındaki bir tür sakatlık bence bu.
Tıpkı sigara gibi bedenimize verilen zararın bilincindeyiz ama bu tür saçma sapan alışkanlıklarımızdan bir türlü vazgeçemiyoruz.
Şu güneşe olan düşkünlüğümden her sene bedenimde artan lekeleri görmezden geliyorum mesela.
Bu şimdi aptallık değil de ne?
Ve evet, cildim çok yorgun ve mat görünüyor. Biliyorum iki sebebi var: Güneş ve sigara!
Aynı yaşlarda olmamıza rağmen ciltleri pırıl pırıl parlayan, ışıldayan kadınları görünce kafamı devekuşu gibi kuma gömmek istiyorum. Kendimi tokatlamak aynı zamanda...
Ama yok işte, insanoğlunun hamuru iradesizlik kıvamında ayarlanmış.
En azından çoğumuzun. Yoksa etrafımda bu kadar tombiş, bronz ve öksüren insan olmazdı.
Neden hep bize zarar vereni seviyoruz?
O bize her türlü edepsizliği, kötülüğü yapsa da, yüzsüz ve arsızca peşine takılıp şuursuzca gidiyoruz.
Anladınız tabii; kalbe zarar insanlar da bu yazının konusu olabilir.
Ama o zaman kafamız fena dağılıp sinirimiz bozulabilir.
Bugünlük sitemden sadece güneş ve sigara nasibini alsın.
Diğerini başka bir gün dertleşiriz.
