Sıksık Anadolu'yu dolaşırım. Bursa'yı hem ziyaret noktası hem de kavşak kent olarak beğenir, bilirim.
Hangi kent, neyi başarmış neyi başaramamış ve nerede takılmış kalmış gibi sorular sorar dururum kendime.
Bu gezilerimin ışığında yıllardan bu yana zihnimdeki Anadolu resmi; "darı ambarı üzerine açlıktan ölen tavuk" öyküsüdür.
Bırakın fauna (hayvan varlığı), flora (bitki varlığı) bilgisini, doğru dürüst kendi doğal kaynaklar envanterine dahi sahip değiliz.
Misal, MTA'nın Türkiye Maden Yatakları haritasına baktığınızda, nerede hangi madenin bulunduğu(!) bilgisine ulaşırsınız.
Mesela Sorgun'daki uranyum, enerji hammaddeleri grubunda bir "U" olarak yer alır. Ancak bu ilkokul düzeyindeki bilgi ile üretime dair karar veremezsiniz.
KİT'lerin hâkim olduğu dünyada belki de bu kadarı yetiyordu ancak bugün rezervlerin "ekonomik" ve teknolojik, pazarlama boyutunu da bilmemiz gerektiriyor.
Türkiye'nin maden zenginliğini ya kamulaştırma ya da özelleştirme ekseninde kutuplaştıran kafalarımız, daha modern yaklaşımlardan olan PPP (kamu-özel ortaklığı) gibi modelleri de artık algılamak zorunda.
Endemik zenginiyiz ama kendi bitki örtümüzün bilgisini başkaları saklar. Maden zenginiyiz ama daha nitelikli envanter üretemeyiz. Madene dair fakültelerimiz, eğer bu bilgiyi üretemiyorsa, ne işe yarıyorlar acaba? Bursa'nın yatırım mevsimine sözü getirmeye çalışıyorum.
Bundan 5 yıl önce Başbakan Sivas'ta bir günde 102 tesisi hizmete açmıştı. Bu yatırımları incelediğimde, kentin aklının ancak "gıda, un, şekerleme" gibi geleneksel ve katma değeri düşük alanlara odaklandığını fark ettim. Koca kent, zenginleşen Türkiye'den daha fazla pay alabilmek adında, geleceğe yatırım yaparken "102 proje" üretmiş ancak bunların katma değeri fazla sorgulanmamıştı.
Şimdi Bursa'nın 2013 yılındaki yatırımlarını düşünüyorum ve aynı soruyu soruyorum; Bursa gibi tarihi kültürel mirası, doğal kaynakları ve yerel kabiliyetleriyle harmanlayabilmiş kentimizin bu yatırım portföyünde, hangi yüksek katma değerli yatırımlar mevcut acaba?
Buna Belediye'nin daha yaşanılabilir Bursa için yaptığı yatırımlar da dâhildir ve hiçbirimizin artık, bize emanet edilmiş kaynağı, düşük katma değerlere yatırma lüksü kalmamıştır. Küresel krizin hepimizi ekonomist yapması yetmezmiş gibi, rekabetin yeni boyutları, "rekabetçi Bursa" vizyonunu önümüze koymakta ve her adımızdan bizi sorumlu tutmaktadır. Katma değeri yüksek üretim için, kaynaklarımıza dair bilgi üretip girişimcilere sunmak zorundayız.
Aksi takdirde "petrol var ama çıkartmıyorlar" veya "bor madeninden köşeyi döneriz ama izin vermiyorlar" gibi niteliksiz şehir efsaneleri döngüsünden çıkamayız.