"Ben basit bir 'iyi futbol dilencisiyim...' elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyordum: Tanrı rızası için güzel bir maç lütfen. Güzel bir oyun gördüğüm zaman da bunu sağlayanın hangi takım ya da hangi ülke olduğuna bakmaksızın bu mucize için şükranlarımı sunuyorum." Uruguaylı büyük romancı ve futbol tutkunu Eduardo Galeano'nun "Gölgede ve Güneşte Futbol" kitabında alıntı yaptığım sözleri bizim gibi futbol tutkunları için atasözü gibidir... İçinden futbol geçen bir yazıya da başka türlü bir giriş yakışmazdı doğrusu... Malumunuz bir Dünya Kupası daha oynanıyor. 12 Haziran'da Brezilya'da başlayan grup maçlarında 48 mücadele oldu. Ve ikinci tura kalan 16 takım belli oldu. Kupa Güney Amerika kıtasında oynandığı için 19.00 ve 22.00'deki maçları, o da seçerek izledim. Seçerek diyorum bazıları gerçekten insanın içini geçiriyor. Çünkü Avrupa izlesin diye oranın saatiyle öğlen vakti sıcakta maçlar oynatılıyor. Örneğin gelmiş geçmiş en kötü Dünya Kupası 1994'te ABD'de düzenlenmişti. Biliyorsunuz bir sonraki Dünya Kupası Katar'da olacak. Dünyanın en sıcak yerinde... Şimdiden eleştiriler gırla gidiyor... Benim için ve birçok futbolsever için en iyisi Avrupa kıtasındaki turnuvalar... Çok küçük olduğum ve hayal meyal anımsadığım 1974'ü de sayarsak bu benim 11'nci kupam. Hiç unutamadıklarım da var arasında, aman ne boş bir turnuva oldu dediklerim de. Tabii bu biraz ruh halime ve yaşımın durumuna da bağlıydı... 1974 ve 1978 benim için efsanedir. Finali Portakallar yani Hollanda oynadı. İlkini Almanya'ya diğerine Arjantin'e kaybettiler. Benim için bugün bile gelmiş geçmiş en büyük futbolcu Johan Cruyff vardı. 82'de o inanılmaz sambacı Brezilya devrildiğinde herhalde Türkiye'de bir tek ben sevinmiştim. İtalyanlar finali de kazanıp şampiyon olmuştu. 86'da Arjantin ve Maradona zirvedeydi. 1990'da İtalyanlar ev sahibi olduğu turnuvada yarı finalde elendiler. Gıcık ve sinir bozucu futbollarıyla finale çıkan Arjantin'in fiyakasını bozan Almanlar oldu. 94 daha önce de söz ettiğim gibi en berbat turnuvaydı. İtalyanlar finalde Brezilya'ya kaybetti. 98'in mutlak hakimi ev sahibi Fransızlar oldu. 2002'de Türkiye tarihinin en büyük başarısını alıp dünya üçüncüsü oldu. Şampiyon ise Brezilya'ydı... 2006'ya damgasını vuran finaldeki kafaydı. Fransızlar'ın terbiyeli oyuncusu Zidane, İtalyan küfürbaz Materazzi'ye kafa atıp kırmızı kart gördü. Kupa ise İtalya'ya gitti. 2010'a ise imzasını atan İspanya'ydı. Tabii ki Barcelona'nın o müthiş oyun şablonuyla. 2008 ve 2012'de de Avrupa Şampiyonu da oldular. Bu yıl ise erkenden veda ettiler... Bakalım 2014'te kim gülecek...