Haziran 1964'de bir beyaz yaptığı ırkçılık nedeniyle insanlık adına utanç kaynağı olmayı başardı. Olayın merkezinde özgürlükçü Martin Luther King varken başrollerinde otel müdürü Jimmy Brock, birkaç siyahi ABD vatandaşı ve hahamlar bulunuyordu. Olayların başlangıcı Martin Luther King Jr. tutuklanıyor. Siyahi hakları savunucusu ve ırkçılara karşı düşünce savaşı veren harekat önderi Martin Luther King, 11 Haziran 1964' sadece beyazların girdiği Monson Motor Lodge oteline girer ve uyarılara rağmen otelden çıkmaz. Bu olayların ışığında haneye tecavüzden polis tarafından tutuklanır... Birkaç gün gözetimde kalan Martin Luther King, Monson Motor Lodge otelinin yakasını bırakacak gibi değildi. O yıllarda ırkçılık sertti ancak bundan şikayetçi olan beyazlar da vardı. Martin Luther King'in tutuklanmasını protesto etmek için hazırlanan beyaz ve siyahiler bir grup olarak toplandı. Beyazlar tarafından otele yerleştirilen siyahiler 18 Haziran 1964'te öğlen vakitlerinde havuza inerek yüzmeye başladı. Bu durumu gören otel müdürü Jimmy Brock kendinden geçti ve bir hışımla içeriden klorhidrik asit (tuz ruhu) alarak havuz başına geldi. Havuzun içinde siyahlar ve hahamlar bulunuyordu. 'Havuzu temizliyorum' diye bağıran Jimmy Brock insanların yüzdüğü bir havuza gözünü kırpmadan asit döktü. Protestocular o kadar asidin hiçbir zarar vermeyeceğini göstermek için havuz suyunu bile içti. Jimmy Brock daha fazla çileden çıkıp polislere haber verdi. Polisler olay yerine geldiğinde ilk olarak hahamlara müdahele etti. Hahamların da havuzda olması medyanın ilgisini çekti ve bir anlamda Martin Luther'in istediği protesto gerçekleşti. Polis hahamlara müdahele ederken pek başarılı olamadı ve çözümü suya atlamakta buldu. Protestocular pes ediyor. Protestocuların çoğu haneye tecavüz ve ahlak dışı hareket sergilemekten dolayı tutuklanıyor. Otel müdürü olayı protesto eden siyahilerin içeriye girmemesi için kapıları kilitledi ve odasına geçerek polislerin yeniden gelmesini bekledi. Otelin kapısında, elinde bir kitapla bekleyen din adamı Lavert Taylor'un önderliğinde toplanan 30 gösterici daha sonra polisler tarafından tutuklandı. Bu fotoğraf Suriye'de yaşanan iç savaşın en dramatik fotoğraflarından biri... Bombaların hedefinde yaralanan, 5 yaşındaki Ümran Dakneş'in bu fotoğrafı, çatışmayı yıllardır izleyen uzmanların bile kanını dondurdu. İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre; minik Ümran'ın fotoğrafı sosyal medyada yaygın biçimde paylaşıldı. Gazetciler tarafından kaydedilen görüntülerde, üzeri tozla kaplı halde olan Ümran, bir evden çıkarılıyor ve ambulansın koltuğuna oturtuluyor. Ardından kurtarma görevlileri, olay yerine dönmek için yanından ayrılıyor. Ümran ambulansın koltuğunda tek başına kalıyor, boş gözlerle etrafa bakıyor. Suratındaki kanları hissedince, minik elini yüzüne götürüp yaralandığını anlıyor. Ardından da elindeki kanı, oturduğu ambulans koltuğuna silip çıkarmaya çalışıyor. Bu ise Filipinler'deki devlet başkanlığı seçimlerinin ardından artan uyuşturucu infazlarında eşini kaybeden 26 yaşındaki kadın... Sembol olan fotoğrafını ve sonrasında yaşadıklarını Reuters'a anlattı. 'Filipinlerin Trump'ı olarak tanınan Devlet Başkanı Rodrigo Duterte'nin göreve gelmesinin ardından uyuşturucu satıcılarına yönelik infazlardaki artış, başkent Manila'da aynı gecede altı kişinin birden öldürülmesiyle daha da dikkat çekici hale geldi. O gecede ölenlerden biri 29 yaşındaki Michael Siaron'du. Siaron'un ölüm haberini alan 26 yaşındaki eşi Jennelyn Olaires'in kocasının ölüm haberini almasının ardından gittiği cinayet mahallinde kameralara yansıyan hali ise onları diğerlerinden ayırdı. 'Bir arkadaşımız arayıp Michael'in vurulduğunu söyledi. Onu görebilmek için koştum. Kafamın içinde düşünceler akıp gidiyordu. O sen olamazsın. Sen bunu hak etmiyorsun. Bunu senden daha fazla hak edenler vardı' diyen Olaires, olay yerine geldikten sonra polis kordonunu aşarak eşinin cansız bedeninin yanında diz çökmüştü. Eşini pazar günü toprağa vereceğini söyleyen Olaires, kocasının geçmişte uyuşturucu kullandığını ancak uyuşturucu satıcısı olmasının imkansız olduğunu çünkü yemek yiyecek parayı bile zor bulduklarını söyledi. Duterte'nin 'aşırı duygusal' olarak tanımladığı fotoğrafın kahramanı Olaires, 'Artık yaşamayı hak etmeyenleri, toplum için tehdit oluşturanları öldürsünler' diye de ekledi. 'Halkın sempatisine ihtiyacım yok. Devlet başkanının bizi fark etmesine ihtiyacım yok. bu tür insanları sevmediğini biliyorum. Ama umarım gerçek failleri yakalarlar' diyen Olaires, Duterte'ye ise 'uyuşturucuyu bitir, insanları öldürme' mesajını verdi. Birbirlerinin elini tutarak dünyaya gelen ikizler de sembol fotoğraf arasında... Jenna ve Jillian Thistlethwaite iki yıl önce birbirlerinin elini tutarak dünyaya gelmiş, bu fotoğraf bir anda sembol olmuştu. İşte o ikizlerin şimdiki hali... 1 Şubat 1968'de, Tet Saldırısının ikinci gününde, Saygon'un Çinlilerin yaşadığı kesimindeki Çolon caddesine, Güney Vietnamlı askerler tarafından eli bağlı şekilde bir Viet Cong'lu bir genç getirildi. Olay yerinde AP muhabiri Eddie Adams ve NBC kameramanı Vo Suu vardır. Olay anında, Eddie Adams hiç durmadan deklanşöre basarken bunun sıradan bir sorgulama olduğunu sanmıştı ama değildi. Genç, polis tarafından infaz yöntemiyle öldürülür. Eddie Adams ve kameraman Vo Suu, adamın gözlerinin önünde öldürülmesinin şokunu yaşarken, tarihe geçecek görüntüler kaydettiklerinin farkına da varmışlardı. Adams'ın fotoğrafı, çekildikten birgün sonra New York Times'ın ön sayfasında yayınlanır ve ardından tüm dünyaya yayılır. Bu fotoğraf savaş karşıtı kampanyalarda kullanılan anahtar bir fotoğraf olur ve Amerikan halkının savaşlardaki varlıklarını sorgulamasına neden olur. Bütün dünya medyası tarafından birinci sayfadan kullanılan fotoğraf, Vietnam'da neler olduğuna dair ABD kamuoyunda da ilk tartışmaların yapılmasına yol açar. Fotoğraf, tarihte ve fotoğrafçılıkta kendine çok saygın biryer edinirken, fotoğrafçısı Eddie Adams'a da mesleki bir şöhret getiririr, hatta 1969 yılında Pulitzer ödülünü almasını sağlar. Nguyen Ngoc Loan'ın hayatı da bir anlamda oracıkta değişir. Fotoğrafın çekildiği tarihten birkaç ay sonra, bir makineli tüfek ile vurulur ve bacağını kaybeder. Saygon'un düşmesi sonrasında 1975'te Vietnam'ı terkedip, Amerika'ya yerleşir ve bir pizza dükkanı açar. Fakat 1991'de kimliği ifşa olur ve dükkanı kapatmak zorunda kalır. Babushka Lady 1963 yılında John F. Kennedy suikastinde, olayı fotoğraflamış olabileceği düşünülen kişidir. Suikast analizi sırasında olay yerinde ilginç bir kadın fark edildi. Kadının suikast sırasında yüzünün önünde tuttuğu şeyin kamera olduğu düşünülmüş. İlginç olan ise suikast gerçekleştiğinde insanlar sağa sola kaçarken , kadının olduğu yerde çekimlere devam etmesidir. Suikasti araştırmak için kurulmuş birlikler Babushka Lady'nin kim olduğunu bulmak için araştırmalarda bulunmuşlarsa da herhangi bir sonuç alamamışlardır. Foto muhabiri Nick Ut kendisine Pulitzer ödülünü getirecek olan o kareyi çekti... 8 Haziran 1972'de, Kuzey Vietnam'da saklandıkları tapınağa bir Amerikan uçağından dört napalm bombası atıldı. Sağ kalan çocuklar, elbiseleri, saçları, vücutları yanık içinde, çığlıklar atarak kaçışırken, foto muhabiri Nick Ut kendisine Pulitzer ödülünü getirecek olan o kareyi çekti... 1982'de bir Alman gazeteci 'Resimdeki Kızın' peşine düştü ve kızın adının Kim Phuc olduğu ortaya çıktı. Bütün vücudu yandığı için Saigon'da 14 ay hastanede yatmış, yanık derisi ayıklanırken her seferinde acıdan bayılmıştı. 1995 senesinde Washington'da Vietnam Savaşı'nı anmak için yapılan törende Kim Phuc da vardı. Kürsüde konuşurken, 'O bombaları atan pilotla karşılaşsam, ona 'Geçmişi değiştiremeyiz...' derdim,'Ama bugün ve yarın, barışa hizmet etmek için elimizden geleni yapabiliriz!' Phuc, salondan sessizce ayrılıyordu ki, eline bir kağıt sıkıştırdılar ve göndereni işaret ettiler. Kim Phuc önce dönüp adama baktı. Sonra elindeki notu okudu, 'Kim, o adam benim!' yazıyordu. 8 Haziran 1972 günü, Vietnam'daki o mabede napalm atan uçağın pilotu John Plummer'di orada duran. Savaştan sonra yıllarca kendine gelememiş, ne yapacağını bilememiş, din adamı olmuş, 'O küçük kızın' resmini gazeteden kesip her an cüzdanında taşımıştı. Kim bir an adama baktı, sonra kollarını açarak ona doğru koştu… 'Sadece bir fotoğraf dünyayı değiştirebilir mi?' İşte dünya gazetecilik tarihine geçen ve unutulmayan fotoğraflar... Suriyelilerin 4 yıldır yaşadığı dram, bir fotoğrafla tüm dünyanın bakış açısını değiştirdi. Ölü bir çocuğun fotoğrafı sığınmacı krizinin sembolü oldu. Nilüfer Demir'in fotoğrafı tüm dünya basınının manşetlerinde yer aldı. İngiltere Başbakanı David Cameron fotoğraftan bir gün önce göçmen istemiyoruz derken fotoğrafın yayınlanmasından sonra mültecilerle ilgili söylemlerini 180 derece değiştirerek 'mültecileri kabul edeceğiz, bu sorunu çözeceğiz' açıklamalarında bulundu. 11 Eylül saldırısının ardından çekilen fotoğrafıyla sembol haline gelen 'Toz Kadın' lakaplı Marcy Borders Bu kare Amerikan Başkanı John F Kennedy'e yapılan saldırıdan... 22 Kasım günü seçim kampanyası için eşi Jakie Kennedy ile birlikte Dallas'ı ziyaret eden Amerikan Başkanı John F Kennedy öğlen saat 12:30'da araç konvoyu ile geçerken yolun iki tarafında kendisini ve eşini görmek için toplanan kalabalığa selam veriyordu. Üstü açık limuzinin arka koltuğunda eşi ile oturan Kennedy, Teksas okul kitapları deposunun altıncı katındaki penceresinden açılan ateşle kafasından ve boynundan yaralandı. Kennedy'nin hemen önünde oturan Texas valisi ise göğüsünden yaralandı. 1,5 saat sonra ise, kaldırıldığı hastaneden Kennedy'nin öldüğü haberi geldi. 2.Dünya Savaşı Bu ikonik fotoğraf 2. Dünya Savaşı'nın en ünlü ve kanlı muharebelerinden birinin meydana geldiği Tokyo'nun yaklaşık 1000km açıklarında bulunan Iwo Jima adasında çekildi ve Amerikan halkı için büyük bir moral oldu. Apollo 11, Ay yüzeyine yapılan insanlı ilk uzay uçuşudur. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu uzay uçuşunda astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin 20 Temmuz 1969 günü saat 20:18'de (EEZ) Ay yüzeyine iniş yapan ilk insanlar oldu. İnişten altı saat sonra 21 Temmuz günü 01:56'da (EEZ) Armstrong ay yüzeyine adım atarak bu konuda da bir ilki gerçekleştirdi. Görevin üç üyesi de sekiz gün uzayda kaldıktan sonra dünyaya döndü. Bu fotoğraf, 1989 yılında Tiananmen Meydanı'ndaki ayaklanma sırasında Çin tanklarına karşı ayakta duran genç bir Çinliyi temsil ediyor. Fotoğrafta Jeff Widener'in imzası bulunuyor. Üstlerinin verdiği talimata rağmen, tank sürücüsü gencin üzerine tankı sürmeyi reddetmişti.