Batı Montana'nın birçok dağ yamacını kaplayan ağaçlar, sonbahar yaprakları gibi kıpkırmızı kesilmiş. Fakat bu ağaçların kızarmaması gerekiyor. Eskiden aşırı soğuk kış ayları yüzünden bu bölgede yaşayamayan böcekler artık ağaçlara zarar veriyor. Bu yüzden ağaçların rengi kırmızılaşıyor. Bilim insanları iklimin ısınmasıyla ağaçların kalkanlarının teker teker ortadan kalktığını söylüyor. Dünya ormanları bu gibi böcek istilalarının yanı sıra kuraklıklar, yangınlar ve iklim değişikliğiyle ilişkili olabilecek başka tehlikelerle de savaşıyor. Durumu anlamak için çabalayan ve ne kadar ciddileşebileceğini kestirmeye çalışan uzmanlar, dünyanın gelecekte bu yüzden yaşanır bir yer olmaktan çıkabileceğini ifade ediyor. Geçenlerde derlenen istatistikler, insanların havaya bıraktığı karbondioksitin dörtte birinden fazlasını emen ormanların bu yolla küresel ısınmayı yavaşlattığını gösteriyor. Yani ağaçlar dünyadaki tüm araba ve kamyonların salınımlarını emiyor. Bu arıtma hizmeti olmasa atmosferdeki karbondioksit düzeyi daha hızlı artardı. Karbondioksit güneşten gelen ısıyı hapsediyor ve insanların neden olduğu salınımlar gezegenin ısınmasına yol açıyor. Fakat bazı bilim insanlarının bir kaygısı var. Buna göre ısınmanın hızlanmasıyla bizzat ağaçlar da iklim değişikliğinin türlü etkilerine kurban gidebilir. Arizona Üniversitesi'nde orman tarihi uzmanı olan Thomas W. Swetnam, "Ürettiğimiz karbon fazlalığını dengelemede ağaçların ve ormanların bize ne kadar yardımcı olabileceğini tam anladığımız sırada o ormanları kaybetmeye başlıyoruz" diyor. Ağaçların belli bir kısmının daha yok olması halinde ormanlar yalnızca karbondioksit emen özelliğini yitirmekle kalmayacak. Belki öyle bir hızla yanacak veya bozulacak ki, aynı gazı büyük miktarlarda havaya gerisin geri vermeye başlayacak. Buysa gezegenin ısınmasını daha da hızlandırabilecek, kuzey kutbu gibi bir zamanlar soğuk olan yerlerdeki donmuş karbondioksit kaynaklarının serbest kalmasına neden olabilecek. Bilim insanları bu döngünün gerçekleşme ihtimalinden emin değiller. Ancak bunu yaşayarak öğrenmeyi de tercih etmiyorlar. Çevrebil imci Christopher B. Field, "Öyle bir dünya şu an içinde yaşadığımızdan çok farklı olacaktır" diyor. Son yıllardaki olumsuzluklara rağmen ormanlar büyük miktarda karbon emmeye devam ediyor ve bu anlamda ABD'nin doğusu dâhil bazı bölgeler, küresel karbon emicileri olarak özellikle önem taşıyor. Tropikal orman araştırmacısı Oliver L. Philips, "Sanırım hem 'gelişim güçleri' hem de 'yıkım güçleri'nin kuvvetlendiği, üstelik bunun bir süredir devam ettiği bir durumla karşı karşıyayız. Bunlardan ikincisi daha çok göze çarpıyor ama ilki şimdiye kadar daha önemliydi" diyor. Bilim insanları, ormanların geleceğini görmemize yardımcı olan bilgisayar modellerinin henüz ilkel olduğunu kabul ediyor. Nitekim bazı öngörüler iklim değişikliğinin Amazon gibi yerlerde yaygın orman ölümlerine yol açabileceğini, bazıları da ormanların 21'inci yüzyıl boyunca etkili karbon emici leri olmayı sürdüreceğini gösteriyor. California'daki Stanford Üniversitesi araştırmacısı William R. L. Anderegg, "Tamamen kör değiliz. İyi durumda olmadığımızı görebiliyoruz" diyor. Birçok bilim insanına göre dünya ormanlarının sağlığını güvenceye almak için sera gazlarının insan kaynaklı salınımını yavaşlatmak gerekiyor. Birçok ülke 1992'deki bir küresel çevre antlaşmasıyla buna söz verdi ama yine de yirmi yıldır süren görüşmelerde çok az yol kat edildi. Uzmanlar, ormanları korumak için kısa vadede bazı mütevazı adımların atılabileceğini belirtiyor. O adımlardan biri de, geniş ormanların tarım ve kereste amaçlı yok edilmesini durdurmak için zengin ülkelerin tropik ülkelere para vermesini öneriyordu. Fakat parasızlık yüzünden şimdi bu plan bile risk altında. Amerika'nın batısındaki aşırı gür ormanların seyreltilerek yangın ve zararlılara karşı daha dirençli hale getirilmesi gibi başka stratejiler de kaynak yetersizliğinden etkileniyor. Yani bir yandan orman sorunlarına çare bulma çabaları zayıflarken öbür yandan sorunlar birikmeye devam ediyor. Birçok bilim insanı, ormanların 21'inci yüzyılın ortasından önce ağır zararlar görmeye başlamayacağını ve ısıyı hapseden gazları kontrol altında tutmaya zaman olacağını umuyordu. Oysa bazı uzmanlar son yıllarda gördükleri yüzünden şimdi dehşet içinde. Doktor Swetnam, "Şu an Sibirya'da yanan bölgelerin genişliği tüyler ürpertici. Güneybatı Amerika'da baş gösteren büyük yangınlar, binlerce yıllık bir zaman ölçeğine vurulduğunda, şiddet bakımından inanılmaz boyutlarda" diyor.
Karbodioksit muamması
Araştırmacıların belirttiklerine göre, insan faaliyetlerinden doğan karbon salınımlarının dörtte bir kadarını okyanuslar yutuyor. Denizlerin asitliğini artıran bu durumun uzun vadede sualtı yaşamına zarar vermesi bekleniyor. Fakat buradaki süreç az çok kestirilebildiği için bilim insanları okyanusların daha onlarca yıl karbon emmeyi sürdüreceğinden emin gibi. Ağaçlar da aşağı yukarı aynı miktarda karbonu emiyor, fakat onların bunu sürdürüp sürdürmeyeceği o kadar kesin değil. Nitekim yakın dönemde ormanların gördüğü zarar bunu gösteriyor. CO2 olarak bilinen karbondioksiti tüm bitki türleri emmekle birlikte onların çoğu, yeşilliklerinin çürümesi, yanması veya yenmesi dolayısıyla aynı gazı atmosfere geri bırakır. Karbonu uzun dönemli olarak içinde depolama kabiliyetine daha çok ağaçlar sahip. Bunu da odun üreterek (büyüyerek) veya karbonu toprağa taşıyarak yaparlar. Canlı bir ağacın odunu yüzyıllar boyunca saklı kalır ve ağaç öldüğünde bile çok ağır çürür. Fakat odundaki karbon çok hızlı serbest kalıyor. Örneğin, bir orman yangını olduğunda orada depolanan karbon hemen atmosfere geri döner. Yangın ve böceklerin verdiği zarar, ormanların doğal tarihinin bir parçası ve tek başına kaygılanmak için bir neden oluşturmuyor. Nitekim son olumsuzluklara rağmen, 19 Ağustos'ta Science dergisinde yayınlanan yeni bir istatistik gösteriyor ki, ormanların yok oluşundan kaynaklanan salınımlarla onların emdiği karbon (uzun vadeli olarak depo edilen yıllık 900 milyon ton) birbirine denk. Bunun bir önemli nedeni, öbür bitki türleri gibi ormanların da atmosferdeki karbondioksit artışına daha gür bir şekilde serpilerek tepki vermesi. Ne de olsa bu gaz bitkilerin ana gıdası. Bilim insanları bunun olgun ormanlarda bile hızlı bir gelişim yarattığını ve çevre biliminde onlarca yıllık temel bir kabulü ters yüz ettiğini görerek şaşırıyorlar. İklim değişikliği karşıtları bu "gübre etkisine" vurgu yaparak, ormanlar ve beslenme zinciri için salınımın bir nimet olduğu gerekçesiyle onu göklere çıkarıyor. Gübre etkisinin öngörülebilir gelecekte muhtemelen süreceğini ve ısı artışından dolayı bitkilerin büyümesindeki her tür olumsuz etkiyi bertaraf edeceğini ileri sürüyorlar. Bilim insanlarının geneliyse, CO2 gübre etkisinin doğru olduğunu belirtmekle birlikte, uzun vadede olacaklardan hiç de emin değiller ve iklim değişikliğine bağlı ısı ve su baskısı yüzünden ormanların böcek saldırılarına, yangına ve birçok başka olumsuzluğa karşı belki de korumasız kaldığını dile getiriyorlar. Orman karbonu üstüne önde gelen uzmanlardan olan Kanadalı araştırmacı Werner A. Kurz, "Ormanların olgunlaşması yüz yıl sürer. O yüzyıllık karbon depolamamasının kesintiye uğraması içinse tek bir aşırı iklim olayı, tek bir böcek saldırısı yeter" diyor. Ağaçların son dönemlerde kuruması belki de geçici bir durum (hepsinin kabaca aynı anda vuku bulması bir tesadüf olabilir). Uzmanlara göre daha iç karartıcı olan ihtimalse, ağaç ölümlerinin kapsamlı bir değişim zincirinin öncüsü olması. ABD Orman Hizmetleri Dairesi'nin kıdemli danışmanı David A. Cleaves, "Sadece birkaç yerde olsa bunu yok sayıp görmezden gelmek daha kolay olabilirdi. Ama öyle değil. Aynı şey her yerde görülüyor. Şaşırıp bunların gerisinde hangi ortak etkenin olduğunu sormadan edemiyorsunuz" diyor.
Değişim Takip Edilmeli
Ağaçlar ve başka organizmalar büyüdükçe karbonu emer, öldükçe veya zayıfladıkça da onu serbest bırakır. Bu her ormanda böyledir. Karbon akışı denen bu durum günün saatine göre, mevsime göre, iklime ve aşırı hava şartlarına göre, ormanın sağlığına ve birçok başka faktöre göre değişim gösterir. Isının yükselmesi bazı yerlerde ağaçların büyümesine veya ormanların eskiden otlak veya tundra olan bölgelere yayılmasına (dolayısıyla daha çok karbon depolamaya) yardımcı olabilir. Avrupa ve Rusya'nın uçsuz bucaksız topraklarındaki terk edilmiş tarım arazilerini ormanlar tekrar ele geçiriyor. Çölün ilerleyişini yavaşlatmaya çalışan Çin yaklaşık 40 milyon hektarlık ağaç dikti ve o ormanlar da karbonu emiyor. Fakat karbon salınımının kontrolü açısından düşünülünce, yeni yetişen bu ormanlarla ilgili önemli bir sorun var, o da dünyada onlar için yeterince yer olmaması. Ormanların ciddi ölçüde yayılması için daha çok tarım alanının kullanımdan düşürülmesi gerekir ki, bu çok zayıf bir olasılık. Halen gayet sağlıklı durumda olan, örneğin ABD'nin kuzeydoğusundaki ormanlarda bile iklim riskleri gündeme geliyor. Söz gelimi, normalde soğuk kışların kırdığı istilacı böceklerin kuzeyde daha kolay yayı lması bekleniyor.
Orman Yangınları ve Böcekler
Küçük bir baltayla bir ağacın kabuğunu sıyıran Montana Üniversitesi böcekbilimcisi Diana L. Six, çam böceklerinin minik istila izlerini işaret ediyor. Bu böcekler ağacın can suyuna ulaşmak için kendilerine çiğneye çiğneye küçük kanallar açmış. Six'in gösterdiği ağaç kurumuştu bile. Koyu yeşil olması gereken iğne yaprakları dağlık batıda artık iyice yaygınlaşmış olan marazlı bir kızıla çalıyor. Böcekler ağacı besinden yoksun bırakınca yaprakları yeşil yapan klorofil çözülüyor ve geriye yalnızca kırmızı bir madde kalıyor. Çam böcekleri batı ormanlarındaki yaşam zincirinin aslında doğal bir parçası. Fakat bazı bölgelerde on yılı aşkın bir süredir ilerleyen bu salgın şimdiye kadar görülmemiş derecede yayıldı. Bilim insanları normalde her birkaç yılda bir dağlarda ısının eksi 40 dereceye düştüğünü ve birçok böceği kırdığını belirtiyor. Montana Üniversitesi'nin önemli iklimbilimcilerinden olan ve geçtiğimiz günlerden birinde olay yerini Six'le birlikte inceleyen Steven W. Running, "Artık hava o kadar soğumuyor" diyor. İklimin ısınmasıyla çeşitli böcek türleri Kuzey Amerika coğrafyasını talan etmeye başladı. En çok etkilenen bölge, milyonlarca ağacını yitirmiş durumda olan Kanada'nın British Columbia eyaleti. Dağ çamı kabuk böceği Kanada'nın içlerine, hiç görülmemiş derecede kuzeye yayıldı. Böcek Rpcky Dağları'ndan bu ülkenin Alberta eyaletine sıçramış durumda ve önümüzdeki yıllarda kıtanın başka yerlerine de yayılabileceğinden korkuluyor. Amerika'nın batısında yükselen ısının etkisiyle dağlardaki kar daha erken eriyor. Bu yüzden yaz mevsiminde, yani tam ağaçların hayatta kalmak için daha çok suya ihtiyaç duyduğu bir zamanda, su açığı daha da büyüyor. Toprak kuruyor ve baskı altındaki ağaçlar böceklere ve yangına karşı daha savunmasız kalıyor. Arizona, New Mexico ve Texas eyaletleri bu yaz o kadar kuruydu ki, baş gösteren yangınlarda milyonlarca hektarlık bitki örtüsü yok oldu. Bu yılki kuraklık, ülkenin güneybatısında iklimin genel olarak ısındığı ve kuruduğu bir ortamda gerçekleşti. Fakat iklim değişikliğinin kuraklıkta rol oynayıp oynamadığı belli değil. Bilindiği kadarıyla bunun La Niña denen iklim döngüsüyle daha dolaysız bir ilgisi var. Bu döngünün küresel ısınmayla değişikliğe uğrayıp uğramadığı ya da şiddetlenip şiddetlenmediğiyse henüz araştırılıyor. Uzmanlara göre bu yıl yanan bazı bölgelerde iklim değişikliği yüzünden bir daha hiç orman yetişmeyebilir. Sıcağa daha dayanıklı olan ve karbonu çok daha az depolayan otlakların veya fundalıkların yetişmesi daha muhtemel. Montana'daki Yellowstone bölgesini araştıran bir merkezin başındaki Robert L. Crabtree, "Benim gibi birçok çevrebilimci de, böcek ve yangın gibi etkenlerin tali neden olduğunu, asıl nedenin iklim değişikliğinden kaynaklanan su baskısı olduğunu düşünmeye başladık. Ağaçları neyin öldürdüğü çok da önemli değil, sonuçta ölüyorlar. Asıl mesele, tekrar yetişip yetişmeyecekleri. Çünkü yetişmezlerse ormanlarımızı aniden kaybedeceğiz" diyor.
Yarım Kalan Çabalar
Bilim insanları acı bir gerçeğin farkına varıyor. Dünyada doğal orman denen bir şey kalmayabilir. Bazıları ne kadar balta girmemiş görünse de, Ama zonl a r ın derinliklerinden Sibirya'nın en ücra köşelerine kadar ormanlar insan faaliyetlerinden etkileniyor ve buna havadaki karbondioksit de dâhil. Son yıllarda ormanları koruyacak bazı adımlar atıldı. Örneğin, kamuya veya özele ait milyonlarca hektarlık orman arazileri doğa koruma alanı ilan edildi. Fakat birçok çözüm de parasızlık yüzünden hayata geçirilemiyor. ABD'nin batısındaki geniş çam ormanları bunun başlıca örneklerinden biri. Geçen yüzyılda insanların bu ormanları yanlış yönettiği konusunda artık bilimsel bir fikir birliği var (bunun bir sebebi, orman altı bitki örtüsünü temizleyen ve ağaç yoğunluğunu azaltan yer seviyesindeki küçük yangınların bastırılmasıydı). Dolayısıyla aşırı gürleşen bu ormanlar, ağaç tepelerini kasıp kavuran güçlü yangınların yok edebildiği birer kibrit kutusuna dönüştü. Resmi mercilere göre batıdaki bu ormanların seyreltilmesi gerekiyor ve bazı çevreci gruplar da artık bunu kabul ediyor. Fakat temizlenmesi gereken küçük ağaçlar ve çalıların özellikle zayıf bir ekonomideki ticari değeri düşük. Bu işe para yetmediği için de ABD Orman Hizmetleri ancak cana ve mala en büyük tehdidi oluşturan sınırlı orman arazilerinde gerekenleri yapabiliyor. Uzmanların parmak bastığı bir başka önemli örnekse, tropikal ormanların insan eliyle yok edilmesini yavaşlatacak veya durduracak bir programın parasızlık yüzünden tehlikeye girmesi. Genelde tarıma yer açmak için onlarca yıldır süregelen ormansızlaştırma faaliyetleri özellikle Brezilya ve Endonezya'da göze çarpıyor. Tropikal ormanların yakılması yalnızca onların karbon emme yeteneğine darbe indirmekle kalmıyor, atmosfere doğrudan bir karbon dönüşü de yaratıyor. Nitekim sera gazı salınımının en önemli sebeplerinden birini de bu yangınlar oluşturuyor. Son yı l larda zengin ülkeler, ormanlarını korumaları karşılığında yoksul ülkelere büyük miktarda para ödemeyi prensip olarak kabul etmişti. Programın başlamasına yetecek olan yaklaşık 5 milyar doların da sözünü verdiler. Fakat işin devamında çok daha fazla kaynağın ayrılması gerekiyordu. Buna göre zengin ülkeler karbondioksit salınımı yapan kuruluşlardan çeşitli yollarla bir ücret alacak ve paranın bir bölümünü ormanların korunması için yurtdışına akıtacaktı. Fakat ABD'deki iklim yasası çal ışmaları, bunun ekonomideki yansımalarından kaygılanan yasa koyucuların muhalefetiyle yarım kaldı. Bazı Avrupa ülkeleri de kaynak ayırmakta isteksiz davranıyor. Dolayısıyla orman programının etkili bir şekilde hayata geçip geçmeyeceği belirsiz. Planı kurtarmak için çalışan Hukuk Profesörü William Boyd, "İnsanlığın durumunu düzeltmek isteyen tüm planlar gibi bu da bıçak sırtında, çünkü çok büyük hedefleri var" diyor. Programın şimdilik en büyük umudu, küresel ısınmayla savaşmaya kararlı olan California. Eyaletin getirdiği düzenlemelere göre, tropiklerdeki ormansızlaşt ırmayı yavaşlatma girişimlerine mali destek veren sanayiler yükümlülüklerinin bir kısmını yerine getirmiş sayılacak. Bu yolla başka eyaletlerin ve ülkelerin de onları örnek alacağı umuluyor.
JUSTIN GILLIS