T ürk ekonomisinde son yıllarda yaşanan gelişme sivil toplum kuruluşlarının (STK) da niteliğini değiştirdi. İstanbul sermayesinin ekonominin hakimi olduğu, Anadolu'da iş yapmak isteyen işadamlarının ülke çapında büyümesinin imkânsız durumda olduğu 1990'lı yıllarda TÜSİAD ağırlığı vardı. İstanbul sermayesinin etkin olduğu ve yönlendirdiği TÜSİAD, üyeleri olan sanayi şirketleri, bankalar, uluslararası zincirlerle kimin iş yapacağını kimin yapamayacağını belirliyordu. Hatta TÜSİAD, o yıllarda gazetelere verdiği ilanlarla hükümet devirebiliyor ya da bakanları atayabiliyordu.
YENİ DERNEKLER UFUK AÇTI
1990'lı yıllarda sanayici ve işadamı dernekleri (SİAD) kavramı sadece İstanbul sermayesiyle kısıtlı iken Anadolu'dan çıkan ve İstanbul liginde tutunmaya çalışan sanayiciler, 12 işadamının öncülük ettiği Müstakil Sanayici ve İşadamları (MÜSİAD) adı altında dönemin ekonomideki ikinci STK'sını kurdu. Büyümek isteyen ve bunun için de işbirliğinin zorunlu olduğunu gören bir avuç işadamının 9 Mayıs 1990'da kurduğu MÜSİAD, bugün 'hedef için her yol mubah' yöntemini uygulamadan da yatırım yapmanın ve para kazanmanın mümkün olabileceğini gösterdi. 1990'dan 2003 yılına kadar engellemelerle de olsa giderek büyüyen yeni STK akımı, 2003 yılından sonra AK Parti hükümetleriyle ekonomide yaşanan canlılık ve Anadolu işadamlarının önünün açılmasıyla hızlandı. MÜSİAD, ASKON, TÜMSİAD gibi küçük ve orta ölçekli ama büyümeyi isteyen şirketlerin kurduğu yeni iş dünyası dernekleri ortaya çıkmaya başladı. 1990'lı yıllarda enflasyonun yüzde 60'larda olduğu ve ekonomik krizlerin arka arkaya patladığı dönemlerde parası olanın daha çok kazanması, rant ekonomisinin zirvede olması yeni nesil STK'ların işbirliği yapmalarını hızlandırdı. O dönemde MÜSİAD'ın yönetim kurulları da dahil liderlik kadrosu 'meşru kazanç ve meşru harcama' ilkesini benimseyerek üye alımında da bu düstura riayet edenleri kabul eden yönetim, MÜSİAD'ı bugünkü etkin konumuna getirdi. 90'lı yıllar siyasal, toplumsal ve iktisadi açıdan Türkiye'nin türbülanstan geçtiği dönem oldu. İş dünyası o dönemde bir yönüyle dağınık ve sahipsiz, bir başka yönüyle de tek sesliydi. Yeni nesil STK'lar o dönemde bu dağınıklığı ve tek sesliliği ortadan kaldırmak üzere bir antitez olarak değil, tez olarak kurulmaya başladı. İş dünyasına yeni ufuk çizdi. MÜSİAD Başkanı Nail Olpak'ın sözleriyle, "Anadolu sermayesi başkalarının hayallerinin parçası olmayı reddetti ve müstakillik fikrine gönül vermiş 12 işadamı, 1990'da Türkiye ile sınırlı olmayan bir işbirliğinin çatısını kurdu. Aslında bu, bir başlangıç değil, bir diriliş hareketiydi..."
MİLLETİN DEĞERLERİNE SAHİBİZ
Milletin değerlerine sahip çıkma iddiasıyla kurulan yeni nesil STK'lar kendi yağıyla kavrulan Anadolu'ya, sadece bir işveren örgütü olarak kalmayacaklarını müstakil, ümitvar, samimi, idealist, aşık ve dürüst bir anlayışla, ekonomik birlikteliğin ötesinde, milletin değerlerine sahip bir STK'lar olarak, yeni bir zihniyet inşa ettiklerini ilan etti.