Kürt edebiyatının önemli isimlerinden olan ve bütün eserlerini Kürtçe yazan Firat Ceweri bir ilki başlatarak
Star gazetesinde köşe yazmaya başladı. Kürtçe yazabilmek için Türkiye'yi 30 yıl önce terk edip İsveç'e yerleşen Ceweri, bu vesileyle Türkçeyi yeniden keşfettiğini söylüyor.
- Sizi Türkiye'de yayımlanan, Türkçe bir gazetede köşe yazarı olarak görmek, hepimizi şaşırttı.
- Aslında bu aniden alınan bir karar oldu. Şimdilik üç haftada veya ayda bir yazmayı düşünüyorum. Ayrıca 30 yıldır aktif bir biçimde kullanmadığım için Türkçeden biraz uzaklaştığımı da itiraf etmeliyim. Kürtçe bir makaleyi bir saatte yazıyorsam Türkçe bir günümü alabilir.
Star gazetesi benim için Türkçeyi yeniden keşfediş ve meramımı anadilimin dışında üçüncü bir dille anlatma olanağı da sağlamış olacak.
- Şimdiye kadar Türkiye basını, Kürt yazarları görmezden mi geldi?
- Türk basını ne zaman Kürt yazarların kapısını çaldı da Kürt yazarları onları eşikten geriye itti? Türk basını da resmi ideolojinin dışına çıkamıyordu, inkâr politikalarının öncüsü rolünü oynuyordu. Türk basını Kürt aydın ve yazarlarına kapılarını açmış olsaydı, bugün daha demokratik, daha çoğulcu ve toplumun daha büyük bir kesimini etkileyip kucaklayan bir basın olacaktı. Ama maalesef Kürtlerin entelektüel birikiminden faydalanmanın yerine onları hep aşağıladı veya yok saydı.
HEP GÜNLÜK POLİTİKADAN UZAK OLDUM
- Biz sizi politikadan uzak duran biri olarak tanıyorduk. Ama ilk yazınız açılımla ilgili gayet politik bir yazıydı.
- Yaşamım boyunca hiçbir Kürt partisine veya başka herhangi bir partiye üye olmadım, üye değilim. Bundan 32 yıl önce kellemi koltuğuma alıp yasak ve kaçak bir dil olan Kürtçeyle yazmaya başladığım dönemden beri günlük politikadan uzak kalmayı yeğledim. Bu tavrım fazlasıyla politize olan bir toplumda olanaklarımı sınırlandırdı ama özgür bir birey olarak gelişmeme yardımcı oldu. Gazetedeki ilk yazımı da o perspektif doğrultusunda yazdım.
- Neden gönüllü bir sürgündesiniz?
- 1978'de Kürtçe şiirler yazıyordum. 1979 yılında artık kendimi tamamıyla Kürt edebiyatına verdiğimi fark ettim. Sıkıyönetimin hüküm sürdüğü bir sistemde Kürt edebiyatıyla uğraşmak ateşle oynamak demekti. Bunun üzerine Kenan Evren'in de tehditleri duyulunca, artık bizi çok karanlık bir geleceğin beklediğini hissettim. Yazdığım Kürtçe şiir ve öykülerimi esrar ve eroin saklar gibi saklamaktan da usanmıştım artık. Musa Anter, bana İsveç'e gitmemi önerdi. Kürtçe yazabilmek için ülkemi terk etmek zorunda kaldım ve bir daha da o topraklara geri dönmedim.
- Kürt dili için neler yaptınız?
- İsveç'e vardığımda da bende hâlâ polis korkusu vardı. İçeri kapanıp yazdığımda dışarıdan gelen her sesin polis baskını olabileceğini sanıyordum. Bunu İsveççe öğretmenime söylediğimde, bu travmadan kurtulmam için psikoloğa görünmemi önerdi, ama ben o zaman gururuma yediremedim. O gün bugündür, gecemi gündüzüme katarak Kürtçe yazdım, gençleri Kürtçe yazmaya teşvik ettim, Kürt siyasetçilerini Kürtçeye önem vermedikleri için eleştirdim, Türkiye sisteminin Kürtçe yasaklarına karşı öfkemi dile getirdim. Bu süre zarfında 13 kitap yazdım, 15 kitabı değişik dillerden Kürtçeye çevirdim, 10 yıl boyunca
Nûdem adında bir edebiyat dergisini çıkardım, sadece çeviriyle sınırlı
Nûdem Werger adında bir çeviri dergisi yayımladım, Nûdem Yayınevi kanalıyla yüze yakın Kürtçe eser bastım. 1932 yılından 1943 yılına kadar Şam'da çıkan
Hawar dergisini yeniden yayımladım,
Kürt Öykü Antolojisi'ni hazırladım.
BU GELİŞMELER 30 YIL ÖNCE OLMALIYDI
- Yazınızda 'Solcuların, sosyal demokratların yapması gerekenleri 'muhafazakâr' olarak bilinen AK Parti yaptı,' diyorsunuz. Bu sizi şaşırttı mı?
- Kuşkusuz. AK Parti söylemleriyle, atmak istediği adımlarıyla; militarizme karşı çıkışıyla, Türkiye'nin geçmişini eleştirmesiyle, Dersim isyanına karşı kullanılan şiddeti kabullenip eleştirmesiyle, Kürt sorunu ve azınlıklar sorununu kabullenip çözüm arayışlarına girmesiyle, herkese daha fazla özgürlük söylemleriyle ve bunun gibi bir dizi görüşleriyle beni oldukça şaşırttı.
- DTP'nin eski lideri Ahmet Türk'ün tavrını önemsiyorsunuz. Ve ülkenin kaosa sürüklendiğini söylüyorsunuz. Sizce bu süreç engellenebilir miydi?
- Birçok git gelden sonra Ahmet Türk liderliğindeki DTP, açılımı desteklemeye başladı ve açılımın mimarlarıyla pratiğini denemenin yollarını aradı. Ülkede tam bir barış havası esiyorken DTP kapanıyor ve barıştan yana olan lideri Ahmet Türk siyasetten uzaklaştırılıyor. Bu sadece karanlık güçlerin işine yaradı. Eğer hükümet DTP'nin kapanmasını engelleyebilip de engellememişse büyük bir suç işlemiştir. Ama bu durumun, kendisi de kapanmaktan kıl payı kurtulan hükümetteki partinin iradesinin dışında gelişen bir olay olduğunu tahmin ediyorum. BDP Kürtlerin oylarıyla meclise girmiştir. Hükümetin de onları dışlamaması, onlarla diyalogda olması gerekir diye düşünüyorum.
- Diliniz nedeniyle sürgün edildiğiniz ülkede açılım sayesinde ilk defa kitaplarınızı imzalamak nasıl bir duygu?
- İlk kez TÜYAP gibi bir organizasyonun etkinliklerinde Kürt ve Türk okuyucularımın karşısına çıkarak onlara Kürtçe hitap ettim, konuşmalarımı yaptım, kitaplarımı imzaladım; çok etkilendiler, çok etkilendim. Biz bunu 30 yıl, 20 yıl önce yapabilseydik, birçok sıkıntıyı yaşamamış olacaktık.
- Şiddet yeniden başladı. Art arda ölüm haberleri geliyor. Öngörünüz, sonra temenniniz nedir?
- Eğer ülke olağanüstü hallere, faili meçhuller dönemine, kaoslara sürüklenirse içinden çıkılması zor bir döneme girilecektir. Bu hem Türklerin hem de Kürtlerin zararına bir gelişme olacaktır. Bundan sadece şiddetten yana güçler yararlanacaktır. Umarım bu geçici şiddet ortamından sonra tekrar Kürt açılımı süreci devam edip somut adımlar atılacaktır. O zaman yeniden barışmanın mutluluğunu yaşarız. Bütün Kürtler adına konuşacak yetkiye sahip değilim ama ben iki dilli, demokratik bir Türkiye'de yaşamak isterim.
Bu kanalın adı neden TRT Kurdî değil?
- Demokratik açılımla ilgili şu ana kadar yapılanlar sizce neler? Ve daha nelerin yapılması gerekiyor? - Bence TRT Şeş ve Artuklu Üniversitesi'ndeki Yaşayan Diller Enstitüsü somut adımlar. Ama sakat doğmuş çocukların misaline benziyor. TRT Arapça diyebiliyorsunuz ama TRT Kürtçe veya TRT Kurdî diyemiyorsunuz. Veya Yaşayan Diller yerine Kürt Dili denilmiyor. Bu bana çok saçma geliyor. Umarım bu saçmalıklar gözden geçirilir ve adımlar cesurca atılır.
- Siz de TRT Şeş'te program yapıyorsunuz? Nasıl bir program?
- TRT'nin Kürtçe yayınını çok benimsedim. Dostum Muhsin Kızılkaya'nın, 'Beraber bir sanat ve edebiyat programı yapalım,' önerisini kabul ettim ve yaklaşık bir yıldır haftada bir Em û Dem (Biz ve Zaman) adında bir sanat ve edebiyat programını yapıyoruz. Dünyanın her tarafından çok olumlu reaksiyon aldık, alıyoruz.
- Habur'da yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?
- Habur'dan gelenler kelepçeli, boynu bükük, Şeyh Sait veya Dersim isyanında olduğu gibi zincirlerle bağlı gelmiş olsalardı, Kürtlerin gururuyla oynanmış anlamına gelecekti. DTP-PKK ve hükümetin, militanların ülkeye dönüşleri konusunda nasıl anlaştıklarını bilmiyorum; ama bir anlaşmanın olduğu bir gerçek. Güneydoğu'da sınır kapısında yaşanan gerçek bir sevinçti ama sonra Türkiye'nin batısında yaşanan tepkiler, açılımı tökezleten bir duruma dönüştü.