Popüler
sağlık dünyasında yakın zamanda yaşananları bilmeyenler için tekrarlamakta fayda var; kızını evlendirdikten sonra 50 yaş checkup'ı yaptırmaya karar veren Dr. Mehmet Öz'ün kalın bağırsağında şüpheli bir kitle bulundu; belki de kanserdi. Bu patlayan ilk bombaydı; ülkemizde ve ABD'de sağlıklı yaşam önderi olarak bilinen birinin, böyle bir hastalığa yakalanmış olması özellikle diğer sağlık yazarları arasında infiale (!) yol açtı. İki gün sonra ise asıl bombanın sesini ve sarsıntısını işittik: Tümör, kanser değildi. Bunun üzerine konuya bir anda herkes dahil oluverdi. İlk haberin duyulması üzerine bazı hekimler, zaman geçirmeksizin, kimsenin kanserin-kaderin önünde duramayacağını ya da her şeyin genetik kodda yazılı olduğunu ve boşuna uğraşmanın fayda etmeyeceğini söylemeye başladı. İkinci haberden, yani tümörün kanser olmadığı haberinden sonra ipler iyice boşandı ve basın da dahil olmak üzere birçok kişi Dr. Mehmet Öz'ü yeni başlayacak televizyon programının reklamını yapmakla suçladı.
UZUN YAŞAM DOKTORU, ERKEN ÖLDÜ
Tüm bu yaşananlar çok benzer olmamakla birlikte aklıma hemen Üstün Hoca'nın, Prof. Dr. Üstün Korugan'ın başına gelenleri hatırlattı. Altı yıl önce vefat edinceye kadar ülkenin en önde gelen metabolizma hastalıkları uzmanlarından olan Üstün Hoca, herkesin çok iyi hatırlayacağı gibi sağlıklı yaşam üzerine uzun yıllar çalıştı. Aniden rahatsızlanıp, hiç beklenmedik şekilde yaşamını yitirdiğinin ertesi günü yayımlanan gazetelerin müstehzi manşetlerini hatırlıyorum. Hatta biri tırnak içine alarak, "Uzun yaşam doktoru erken öldü!" diyordu. Bu kızgınlığın nedenini bilmek zor ya da herhalde herkes için tek ortak neden yok. Mesleki rekabet, sınıfın çalışkanını kıskanan tembel çocuk hali, karşıt düşüncenin taraftarı olup da kendini anlatma fırsatı bulamamış olma durumu, bunların arasında sayılabilir. Fakat beni asıl rahatsız eden bu 'kızgınların' bağcıyı döveceğim, diye girdikleri bağı yerle bir etmeleri. Kızgınlıklarını tatmin etmek için, "Vay sen ne biçim adamsın, herkesin bildiği şeyleri söyleyerek kamyon yüküyle para kazanmak ayıp değil mi?" diye içlerinden geçirirken, "Bakın bu adam kanser olduğuna göre, sağlıklı yaşamaya dair söyledikleri de yalan," demeleri, tüylerimi diken diken ediyor. Çünkü bu kendini bilmezler, yıllarca çabalayarak kurulmaya çalışılan 'sağlıklı yaşam bilinci'ni bir anda yerle bir ediyor.
SAĞLIKLI YAŞAMAYA ÇALIŞMAK NE DEMEK?
ÜstünHoca'ya kefilim, ama Dr. Mehmet Öz'ü tanımam, bilmem; buna karşın söyledikleri, daha doğrusu çocuğun bile anlayacağı şekilde basitleştirip, defalarca tekrarlayarak anlattıkları doğru. Az yemek, sebzeye önem vermek, spor yapmak, cinsel hayatı sürdürmeye çalışmak, düzenli kontroller ile sağlığını takip etmek, uzun verimli ve her anı aktif bir yaşam için vazgeçilmez unsurlar. Dr. Öz'ün kanser şüphesi taşıması, posalı gıda yemenin bağırsak kanserinden korunmadaki önemini ortadan kaldırmaz. Bunun yanında yapılan rutin bir kontrolde söz konusu şüpheli kitlenin 'keşfedilmiş' olması, kanseri erken yakalamakta düzenli kontrollerin rolünü bir kez daha vurguluyor. Valla ben onu bunu bilmem, sağlıklı yaşam alanında birazcık yol almış ülkelerin yaşı 80'i geçmiş kadınları Japonya'dan kalkıp gelip Kapadokya'da dağ tepe dolaşırken, benim babaannem namazını iki büklüm kılacak gücü ancak bulabiliyorsa, aradaki fark, gençken yapılan doğrularda gizli.