ÇITIR ÇARŞAF ELİNİ ARTIRIN:
Bilmem kaçıncı defa tekrar ısıtıldı geçenlerde, taze serilmiş çıtır çarşaf, insanları en mutlu eden şeylerin başında geliyor. Eli artırın, yeni bir nevresim takımı alın, iddialı bir desen. Başka bir evrende uyanmış gibi olacaksınız.
HAVLULARI SIFIRLAYIN:
Her yıkamada yumuşatıcı kullansanız da havlular ponza taşına dönüyor. Eve bayram hediyesi olarak havluları sıfırlayın. Hem pofuduk hem suyu iyi emen havlu kadar basit kaç lüks var? Bkz. Muji.
HİÇ OKUMADIĞINIZ GAZETELERİ HATMEDİN:
Bayiye gidip piyasada ne kadar gazete varsa alın. Adını bile duymadığınız, "Aa, o hâlâ daha çıkıyor muymuş?" diye şaşıracağınız bu kağıtları sabırla çevirmeye başlayın. Üşenmeyip köşeleri okuyun. Anketlerde en popüler çıkanları, kafada boza pişirenleri, hayatınızda bir dönem hayranı olduklarınızı, çok sevimsiz bulduklarınızı, daha evvel hiç denk gelmediklerinizi... Ne kadar yakın bildiklerinizin zamanla ne kadar uzağa düştüğünü, çok öte tarafta sandıklarınızla ne biçim yan yana durduğunuzu kavrayıp afallayın. Kafanız öyle iyi olacak ki!
BELİNİZ EZİLENE KADAR YATIN:
Çok koşturan şehir insanının en büyük hayali. Bütün bir günü yatakta geçirin. Uyuyun, uyanın, bir daha, çıkıp çıkıp tekrar girin. Sırtınız ağrısın, yastığın izi yanağınızdan saatlerce çıkmasın.
HISIM AKRABANIN DİBİNE VURUN:
Yaş icabı ertelenir, iş güç icabı ertelenir. Bazılarının adı bile bilinmez, ancak düğün ve cenazede karşılaşılır. Bu defa bir değişiklik olsun; gelenekselliğin zirvesine çıkın. Vazife diye değil, eğlence olsun diye, merakla soy sülale, hısım akraba, kim var kim yok keşfedin, büyük sofralarda İtalyancılık oynayın.
DENİZİ İLK DEFA GÖRENLERİ GÖRÜN:
Görme engelli birinin hatırladığı son görüntü ne olabilir? İstanbul'da yaşayıp da denizi hayatında hiç görmemiş biri olabilir mi? Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nde ünlü Fransız sanatçı Sophie Calle'in 'Son Kez, İlk Kez' sergisinde, görme üstüne daha önce hiç böyle düşünmemiş olduğunuzu görün.
GİYİNİN, SOYUNUN, SAYIN, AYIRIN:
İhtiyacı olanlara kıyafet yollamak için ille de korkunç bir doğal afet gerekmiyor. Gardırobunuzda varlığıyla yokluğunu fark etmeyeceğiniz sürüyle kılık bir başkası için hayati değer taşıyabilir. Her şeyi deneyin, üç beden küçülmenin sadece 90 derecede yıkanan kıyafetler için geçerli olduğunu kafanızın bir köşesinde tutun ve sayın: Son bir yılda aldığınız her yeni parçaya karşılık bir eski parçayı kenara ayırın.
BİR BİYOGRAFİ OKUYUN:
İster Kanuni ya da Hürrem, ister Cumhuriyet'in ilk kadın romancılarından, 7 Kasım'da ölen (2004) Cahit Uçuk (Cahide Üçok)... Gerçek bir hayat hikayesinin içinde kaybolun.
MUSİKİDE SAVRULUN:
Normal şartlarda pek dinlemediğiniz müzikler çalın. Çaykovski mesela. 1893'te tam da bugün ölmüş; beş dakikalık bir anmayı hak etmiyor olamaz. Üstüne Selim Sesler'le devam edin.
TEK GECELİĞİNE OTELDE KALIN:
Asmalımescit'te yeni açılan Gümüşyan olur, Şile'deki Lavanda olur, Sultanahmet'teki İbrahim Paşa olur, Levent'teki ödüllü Edition olur, Kadıköy'deki Hush Hostel &Gallery olur... Geceyi, eve isteseniz pekala dönebileceğiniz bir yerde geçirin. Tek günlük tatil.
TUŞLAYIN:
Herkesin vardır. Sabahın körü, gece yatarken, tuvalette bulmaca çözerken habire aklına gelip de, sonra rutinin hay huyu arasında bir türlü eli değip de aramadığı ahbabı, hatırlandığına çok sevinecek bir tanışı. Ne zamandır boşladığı ama anında kaldığı noktadan devam edebileceği bir çocukluk arkadaşı. Tuşlayın.
MARKETTEN KOLEKSİYON PARÇASI ALIN:
Kim demiş marketten kıymetli hediye alınmaz diye? Sonradan kıymete binmez diye? Bu işin delileri var. Evinin bir odasını buna ayıranlar var. Hem belli mi olur, belki bu siftahla siz de biriktiriciliğin dipsiz kuyusuna ilk adımı atarsınız. 1899, 1900, 1915 ve 1957 yıllarından dört Coca Cola şişesi. Şahaneler.
KUTLUĞ ATAMAN'IN SERGİSİNDE UZANIN:
İstiklal Caddesi'ndeki Arter'deki 'Mezopotamya Dramaturjileri' sergisi uzatıldı. Özellikle
Kubbe'nin altına yatın. Yüzü aşağı bakacak biçimde tavana asılan ekrandan gökyüzünde uçuyor gibi duran Doğulu delikanlıları izleyin, tespih numarasını kaçırmayın. Aman: Pazartesileri kapalı.
BİENALDEN ELMA YÜRÜTÜN:
Son hafta. Gitmediyseniz de yuh demeyelim, bazen olur öyle. Gabriel Sierra'nın elmalarından çalın, Wilfredo Prieto'nun karpuzunu değiştirmişler mi, kontrol edin. Yanınızda sevgiliniz varsa Nicolas Bacal'ın saatini bulup romantizm yapın.
Senden Sonra Uzam-Zamanın Geometrisi adlı iş, akrebi ve yelkovanı çıkarılmış bir saat. Sadece saniye ibresi var. Kadranın çevresinde, her bir dakikanın yerinde ise VOS yazıyor ('Vos', sadece Arjantin'de kullanılan, İspanyolca 'Sen' demek)...
SALON KAPATTIRMIŞ GİBİ YAPIN:
Sabah 11 seansına sinemaya gidin. Bayram günü o saatte ilk 11'i tamamlayamazsınız. Ve bir filmi tenha salonda, salim kafayla izlemenin hazzı tartışılmaz.
TEMATİK SEYİRLER TERTİP EDİN:
İçine giremediğiniz bir dizinin tüm sezonu, hakkında ukalalık etmek için maalesef ki kifayetsiz kaldığınız bir yönetmenin külliyatı, favori yapımlarınızın kaydedip de bakamadığınız bölümleri, vardır evde doğru zamanı bekleyen sürüyle seyirlik. İster bir başınıza girişin, ister kalabalıkla...
TELEVİZYON KARŞISINDA ŞÜKREDİN:
Televizyonun içine çeken, uyuşturan konforuna teslim olun. Bu sezon patır patır dökülen dizilerin beşer dakikasına göz atın, Acun zehirlenmesi yaşayın, ortalara saçılan ucubik tiplere bakın ve maruz kaldığınız zeka ortalaması karşısında kendinizi sevip şükredin!
'NİYE DAHA SIK GELMİYORUZ Kİ?' DİYE SÖYLENİN:
Böyle yerler var şehirde. Herkes için değişir. Benim için mesela Eminönü'dür, Tahtakale'dir, Kapalıçarşı civarıdır. Her gittiğimde büyülenir, aynen böyle söylenir, "Haftaya n'olur gene gelelim," diye plan program yaparım. Sonra gene bir altı ayı bulur. Sevip de ne vakittir boşladığınız bir yere gidin.
TANIMADIĞINIZ BİR SEMTTE KAYBOLUN:
Pendik'in ne acayip bir yere dönüştüğünün farkında mısınız mesela? Bir sürü insanın hayatı, yaşadığı şehirdeki bir sürü semti hiç ama hiç görmeyerek geçiyor. Hadımköy'de oturan birinin Pendik'i bilmemesi anlaşılabilir, ama Bostancı'da ikamet eden birinin 15 dakika ötesinde olup bitenden habersiz yaşaması tuhaf değil mi? Köprüye kefil olunamaz ama kendi yakanızda bir semtte kaybolun.
ÇOCUĞUN MAYMUNU OLUN:
Yerlerde yiyin için, yuvarlanın, dökün saçın. Nereye istiyorsa gidin, ne istiyorsa yapın. Savaşın, sevişin, tepenize ettirin. Ebeveyn olmanın getirdiği suçluluk duygusuyla yetersizlik hissi eksilecek, huzurla tatmin tavan yapacak.
TARÇINLI, VANİLYALI BİR ŞEY PİŞİRİN:
Bazı AVM'lerde dikkatinizi çekmiş olabilir: Önce enfes bir koku duyuyorsunuz, "Bu da nesi?" diye sağa sola bakınınca 'Evet, o koku buradan geliyor!' yazan tabelayı görüyorsunuz. Tarçınlı çörekler yapan bir stand bu. Ve gücünü biliyor! Tarçının, vanilyanın, kahvenin, böyle baştan çıkarıcı etkisi var. Tarçınlı bir şey pişirin. Ev, fırın olsun, yuva olsun.
BANKSY'NİN İZİNDEN GİDİN:
Eve birilerini toplayıp Tabu'dan Sessiz Film'e, yıllar öncesine dönün. Ünlü sokak sanatçısı Banksy, Monopoly'nin heykelini yapmış Occupy London için protesto babında, artık çizginize göre ya ona inat gidin ya da izinden.
TARİHİ BELLİ BİR PLAN YAPIN:
Ne kadar organize bir insan olduğunuzu düşünür kendinizle gurur duyarsınız. İster Coldplay'in Rotterdam konser turuna (15- 18 Aralık), ister Jane Birkin'in Babylon konserine (18-19 Ocak), ister New York'taki Armory Show'a (6-10 Mart)... Hedef, iyidir.
ADADA KIŞ HAVASI ALIN:
Yazlık bir yere kışın gitmenin ayrı bir lezzeti vardır. Kalabalıklardan uzak, sürünün tersine... Bir vapurla Büyükada'ya varın, bir aşağı bir yukarı yürüyün, ister Prinkipo'ya ister Milto'ya çökün. Üstüne de çıtır ılık lokmaları attınız mı, tamamdır.
VAPURDAN İNİN, TÜNELE BİNİN:
Motora, metroya, metrobüse, finikülere, tramvaya, dolmuşa... Ve yürüyün. Araba ile servis arasına sıkışan iş insanları için daha öğretici bir keşif gezisi düşünülemez.