AŞK KONUSUNDA YAPTIĞIMIZ EN ÖNEMLİ HATA NEDİR?
- Aşk konusunda yaptığımız en önemli hata nedir?
- Prof. Dr. Robert Sternberg; 'Aşk adı verilen tek bir şey olduğunu düşünmemizdir,' dedi. Yani ben sevgilime 'Seni seviyorum,' dersem ve o da bana 'Seni seviyorum' derse, bunların aynı şey demek olduğunu düşünürüz. Ama aslında hiç de böyle olmayabilir. Bazen karşımızdakine değil, fantezilerimize âşık oluyoruz.
- Partnerimizi en iyi nasıl tanıyabiliriz?
- Prof. Sternberg'e göre, zaman içinde karşımızdakini daha yakından tanıdığımızı düşünsek de, aslında o sırada yaptığımız, kafamızda bir öykü yaratmak. Birini tanıdıkça kendi düşüncelerimizi, duygularımızı, en önemlisi geçmişin yükünü ona yansıtmaya başlıyoruz. Dolayısıyla zamanla bu öykünün gerçeklikle ilişkisi azalırken, hayalimizle ilişkisi artıyor. Yani karşımızda gördüğümüz, karşımızdaki kişi bile değil! Ona ait algımız...
- Neden günümüzde uzun ilişki kurmak gittikçe zorlaşıyor?
- Irvin Yalom; 'Aşkı bulmak' ile 'aşkı yaratmak' arasında bir fark olduğunu görmeliyiz,' dedi. Birini bulmak yerine, ilişkiyi kurmanın üzerine düşünmeliyiz. İlişkiyi kurmanın, geliştirmenin, derinleştirmenin yollarını... Statüler yıkıldıkça, bizim aslında ne kadar kırılgan ve yalnız olduğumuz ortaya çıkıyor. Önceden aşka; klişeler içinde, bir satranç oyunundaki hamleler gibi bakıyorduk. Ama bugün aslında hiç de öyle olmadığını, aradığımız insanı bulmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlıyoruz. Artık filmlerde eskisi gibi klişeler üzerinden kurmuyorlar aşkı. Fransız sosyolog ve filozof George Bataille'a göre, erotizmin ve aşkın temelinde arzu vardır. Ama kapitalizm, arzunun yerine isteği koyuyor. Kapitalist sistemde aşkı bularak kendimizden kaçmaya koşullandırıldık.
- İstek ile arzu arasında ne fark var?
- İstek; giderilir, doyurabilir duyumdur. Makarna yeme isteği gibi. Nesnesine kavuşunca, istek yatışıyor. Arzudaysa kendinde sevgilini, sevgilinde kendini görmeyi istiyorsun. Jean Jacques Rousseau; dişsiz, çirkin, cahil, ağzı kokan bir kadınla berabermiş. Rousseau, ona ancak okumayı öğretmiş, yazmayı bile öğretememiş. Kadın, onun hizmetçisiymiş. Ama yanında saraya götürür ve etrafındakilere: 'Benimle konuşacaksanız leydiler, eşime hürmet edin,' dermiş. Arzunun kime yöneleceği ve kimde o açılımı bulacağı hiç belli değil.
- Âşık olayım, ama acı çekmeyelim,' istiyoruz. Bu bir çelişki değil mi?
- Modern hayatta güvenlik arıyoruz. Karşılıklı bir sözleşme gerçekleştiriyoruz: Karşımdakinin maddi durumu, sosyal seviyesi, geleceği var mı? Kadın ve erkek, bu tür güvenlikler içinde gerçekleştirdikleri beraberliklerde, ancak fırtınalı bir havada, patikadan bir tepeye tırmanıyorlar. Patika daha evvel yürünmüş. Orada bir sürpriz yok. Dolayısıyla da güvenli. Ama fırtına, hayatın özünü oluşturuyor. Ve ne zaman insan yolunu kaybediyor, o zaman arzu ortaya çıkıyor. O zaman, hayat tehlikesini de gösteriyor, sürprizini de...
- Çözüm?
- Bataille'a göre çözüm, tehlikenin olduğu yerdedir. Çünkü tehlikeyi göze almayan, risk taşımayan kişi, hiçbir durumu değiştirmeye ilişkin bir hamle yapamadığı için, hiçbir arzuyu gerçekleştirme şansı olamaz.
İNSANLIK BU KADARMI YARALI!
- Bu kitabı yazma fikri nasıl doğdu?
- 97 senesiydi. Bilgisayar mühendisiyim, silikon vadisindeyim. Stanford Üniversitesi'nin kitapçısında bir kitap gördüm: Aşkın Psikolojisi, Prof. Robert Sternberg. Kafam da dumanlı, orada birine âşığım, bir an 'Aaa, aşkın bir psikolojisi mi varmış?' diye düşündüm. İçinde akademisyenlerin aşk üstüne araştırmaları vardı. Bana biraz ağır geldi. Kendi kendime, 'Ben bir gün bir kitap yazacağım. İçinde uzmanların aşk üstüne araştırmaları olacak. Ama bildiklerini çok basit bir şekilde, söyleşi yaparak anlatacaklar,' dedim. Aslında o zaman hayatımda ne yazı var, ne söyleşi! Kendimi ifade etme ihtiyacım bile yok. Derken aniden ailemin yanına dönmem gerekti, Mersin'e. Bir anda kendimi yaşamın öbür ucunda buldum: Çiftçilik yapıyorum, yanımda en fazla ilkokul mezunları çalışıyor ve kendimi bir türlü anlatamıyorum, onları da anlamıyorum! Bu, hayatımdaki kırılma noktalarından biriydi. Birkaç yıl sonra İstanbul'a dönüp, ikisi arasında bir hayat kurdum. Sonra 2005'te çok değerli, Amerika'da kürsüler kurmuş bir bilim insanıyla tanıştım. O kişi beni yazıya başlatan, rahmetli Prof. İsmet Karacan'dır. Bir gazetede yazmaya başladım. O sıralarda aşramlarla ilgili haberler çıktı. 'İnsanlar oraya niye gidiyor?' diye merak ettim. 'Ateş püsküren bir şey yazacağım,' derken, bir his 'Orada ne olduğunu görmeden yazman doğru değil,' dedi. Kalktım, Hindistan'a, Puna'daki bu aşrama gittim. İkinci günümde, sabah 06.00, herkes kalkmış meditasyona gidiyor. Her şey normal başladı. Gözün kapalı. Sonra meditasyonun ikinci fazında bir kıyamet koptu! Korkuyla zıplayarak gözlerimi açmışım! Hatırladıkça hâlâ tüylerim diken diken oluyor. Binden fazla kişi; acı içinde ağlıyor, resmen kendini parçalıyor, böğürüyor... İnsanlık bu kadar mı yaralıydı? Ben bunu daha önce nasıl görememiştim? Oraya beraber gittiğim 'mükemmel imaj'a sahip insanlar, çaresiz birer çocuktan farksızdılar. Ve o an, acılarımızın, eşiklerimizin, mutsuzluklarımızın ne kadar ortak olduğunu, hepimizin aslında ne kadar yaralı olduğunu fark ettim ve 'Maskelerimizin arkasını yazmalıyım,' dedim.
25 YIL SONRA BİLE ÂŞIK KALABİLEN ÇİFTLER VAR
- Tam olarak nedir aşk? His mi?
- Hayır. Aşk, esas olarak bir güdü. Helen Fisher, 'Eşleşme ve üreme için üç beyin sistemi evrimleştirmişiz: İlki seks güdüsü, ikincisi romantik aşk, sonuncusu da bağlılık,' diyor. Bu üç sistem her zaman birbirine o kadar da bağlı değil. Romantik aşk ve bağlanma, tümüyle ayrı beyin devreleri ve sinir taşıyıcılarıyla ilgili. Yani uzun süreli bir eşe yoğun bir bağlılık hissederken, diğer tarafta başka birine de âşık olabiliyorsun. Ve hatta bu ikisi dışında birine de seks dürtüsü duyabilirsin. Yani aynı anda birden çok kişiyi sevebiliriz! Kara sevda yaşayanlar birine değil, uyuşturucuların getirdiğine benzer bir yükselişe tutkun. Kara sevdanın dozunu bir noktadan sonra artıramıyorsun. 8 ila 14 ay arasında sürüyor. Ama Helen Fisher, beni çok mutlu eden bir şey söyledi: Çalışmaları sırasında uzun yıllar âşık kalabilen çiftlere rastlamış. Ve 25 yıl sonra bile âşık kalan insanlar var
SEKS NEDEN BİTER?
- Seks neden biter?
- Psikiyatrist Thomas Trobe 'Aşkı, seksi ve evliliği tek bir kişide bulmak, kesinlikle bir mit değildir,' diyor. Sadece kendimizi iyice anlamamız gerekiyor. Uzun zamandır beraber olduğunuz biriyle gerçekten derine indiğinizde, iki taraf da birbiri için ne kadar özel olduğunu hissediyor. Ve hayatınızda böyle biri olduğu zaman, bir başkasıyla seks yapmayı, evde hayal edebileceğiniz en gurme yemek varken hamburger yemeye benzetiyorlar.
- Peki ya zaman geçtikçe başka arayışlara giren çiftlerde neler değişiyor?
- İlişkide zamanla olaylar değişiyor. İlişki derinleştikçe kırılganlık da derinleşiyor, korku ve güvensizliklerimiz su yüzüne çıkıyor. Artık onlardan ne kaçabiliyor ne de saklanabiliyoruz. İşte bu olunca, cinsellik de değişmeye başlıyor. Eğer karşımızdakine daha açık olmaya karar verirsek, bu sorun, ilişkiyi ve yakınlığı derinleştirmek için kullanacağımız bir fırsata dönüşüyor. Ama bu bir meydan okuma. Çünkü hem seksin etrafındaki korku ve utançlarımızı fark etmek ve paylaşmak hem de heyecana olan bağımlılığımızdan vazgeçebilmemiz gerek. Onun yerine karşımızdakini suçlamak, daha kolay. Oysa aslında iki taraf da eşit düzeyde yaralı.