DEVRİM EVİN'İN 'EN'LERİ
- En son izlediğiniz film?
- Artist'i izledim ve bayıldım. Yeril olarak da Kosmos.
- En son okuduğunuz kitap?
- Gurdjieff'in Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar isimli kitabı. Bir gezginin bütün hayatını geride bırakarak, hayatı sıfırlayarak yeni bir dünyaya, yeni bir hayata yelken açması ve bu esnada karşılaştığı muhteşem insanları anlatıyor.
- En sevdiğiniz yemek?
- Birçok yemek var ama patlıcan musakka, patlıcan kebap severim.
- En sevdiğiniz yerli/yabancı oyuncu?
- Yerli meselesinde polemik olabilir, en iyisi söylemeyeyim ama Sean Penn ve Johnny Depp diyebilirim. - En sinirlendiğiniz/ üzüldüğünüz eleştiri biçimi?
- Önyargılarla spekülasyon yaratan durumlar...
- En büyük zaafınız?
- Fazla duygusalım.
- En yakın arkadaşınız?
- Besimi Kaygusuz, Sivas Devlet Tiyatrosu'ndan, çok yakın arkadaşımdır.
- Kendinize en son ne aldınız?
- 92 model Nissan NX Coupe model bir araba aldım arkadaşımdan.
- En çok ne yaparken iyi hissedersiniz kendinizi?
- Çok şey var bunun içinde ama Mozart dinlerken!
- En son ne zaman ağladınız?
- Boş ver, bunu geçelim... Ya ben çok kolay ağlamam.
- En çok ne/kim güldürür sizi?
- Yakın arkadaşlarımla gündemdeki alakasız bazı şeyleri lastik gibi yayarak geyik yaptığımız zamanlar çok eğleniriz, çok güleriz.
- En sevdiğiniz tatil mekanı?
- İtalya'yı çok seviyorum. Türkiye'de de Kapadokya. Çok tatil yapan biri değilim bu arada.
İÇİNE FATİH SULTAN MEHMET'İN RUHU KAÇMIŞ ADAM!
"Bana hâlâ mesajlar geliyor; 'Lütfen bizi affet, çünkü biz 'Bu adam kim?' dedik. 'Bunun burnu benzemiyor,' dedik. 'Estetikli,' dedik, bilmem ne dedik ama hepimizi şaşırttın, bir insan Fatih Sultan Mehmet'in ruhunu bu kadar mı iyi yansıtır?' diyorlar. Benim için önemli olan, aldığım bu geri dönüşlerdir. Ekşi Sözlük'te 'İçine Fatih Sultan Mehmet'in ruhu kaçmış adam' bile diyorlar. Bu etkiyi bırakabilmişsem, gerisi teferruattır!"
Ben buraya Fatih rolü için geldim
- Fatih rolü sizi nasıl buldu peki? Ya da siz o rolü nasıl buldunuz?
- 2009 yılında Polonya'daki bir uluslararası festivalde oynuyordum. O festivalden Türkiye'ye döndüğümde bir sinema filmi için teklif aldım ve İstanbul'a geldim. Görüşme olumluydu ama bir İran filmi olduğu için çok fazla prosedür vardı. Tesadüf eseri o gün Fetih filminin kastını yapan insanlarla karşılaştım. Oturuyorum Cihangir'de; Sivas Devlet Tiyatrosu'ndan Fırat diye bir arkadaşımla karşılaştım, ayak üstü konuştuk, masasına döndü. Sonra tekrar geldi, masasındaki kişilerin Fetih filminin kastını yaptığını söyledi. İlgilerini çekmişim, beni sormuşlar, Aksoy Film'e çağırdılar...
- Tesadüflere inanır mısınız?
- Karşılaşmak tesadüf olabilir ama o tesadüfün devamı size bağlıdır; biriktirdikleriniz sizi bir noktaya taşır. Dahası da var... Ertesi gün görüşmeye gittiğimde bana Ulubatlı Hasan'ın tekstini verdiler. 'Bu ne? Sen bunu al bana Fatih'i ver,' dedim çocuğa. 'Nasıl yani?' dedi. 'Ben buraya Fatih Sultan Mehmet rolü için geldim, yoksa beklemeyeyim boşuna,' dedim.
- O nasıl bir özgüven öyle?
- Özgüven değil, gerçek! Çünkü o rol için gittim oraya. Sonra Faruk Abi (Aksoy) dedi ki 'Aşağıda 'Fatih rolü için geldim,' diyen sen miydin?' Ben 'Estağfurullah,' filan derken bir baktım kayıttayız. O zaman 64 kiloydum, Faruk Abi dedi ki 'Kilo alamaz mısın?' Dedim ki 'Kaç kilo istiyorsun?' '10 kilo,' dedi. Bir buçuk ayda 74 kilo oldum. Her şey çok hızlı gelişti benim için, çünkü İbrahimler (İbrahim Çelikkol) benden çok önce çalışmaya başlamıştı. Ama konservatuardan eskrim eğitimim vardı, çocukken ata biniyordum, temelimin olması her şeyi hızlandırdı, bir buçuk ayda çekimler başladı.
Bu rolden korkan adam aktörlük yap masın!
- İlk sinema rolünüzün bu kadar iddialı bir iş olması korkutmadı mı hiç?
- Belki ilk kez oyunculuk yapan birini korkutabilirdi böyle bir iş ama 15 yıldır aktörlük yapan, içinde Hamlet'lerin, bilmem nelerin yer aldığı 30-35 ayrı karaktere can vermiş bir adam hâlâ korkacaksa, aktörlük yapmasın zaten!
- Üç sene sürmüş çekimler... Bir an önce bitse, izleseler, alkışlansak diye sabırsızlanmadınız mı?
- Hiç böyle bir sabırsızlığım olmadı, çünkü ben orada burada oynamak isteyen bir adam zaten değilim. Ben bu projenin uzun soluklu olacağını, çok çetrefilli bir iş olduğunu ama sonucunun da çok iyi olacağını bilerek oynadım.
- Hep böyle miydiniz peki? Sabırlı, ayakları yere sağlam basan, kendine çok güvenen...
- Ben çok mütevazı biriyim aslında...
- Pek değilsiniz sanki!
- Öyleyim, inanın. Dün süpermarketten çıktım, Beşiktaş çarşıda yürüyorum, etrafımı çevirdiler, elimde poşetlerle fotoğraf çektirdim. Ben hâlâ sokağa çıkan, hâlâ kahvede oturup çay içebilen bir adamım. Ki şunu söyleyeyim, Adana Devlet Tiyatrosu sanatçısı olarak Adana'da çok ünlüyümdür. Bir tek sabrıma, birikimime, emeğime saygı duymayan insanlara karşı mütevazı olmam, herkes saygı duymak zorunda! Yoksa paylaşmayı, anlatmayı severim. Çok fazla genç oyuncu yetiştirdim ama asla parayla öğrenci yetiştirmedim. Hırsları olan bir adam değilim anlayacağınız.
- İdealist bir tiyatrocu duruyor karşımda demek!
- İsmimi bana bahşeden büyükbabam İbiş Evin, bu ismi bana verirken kulağıma üflemiş, bu benim borcum. Herkesin hayata bir şey bırakması gerekir.
Burnun büyüklüğü asalet simgesidir resim sanatında
- Filmin görüntüleri ortaya çıkar çıkmaz 'Burnu estetikli,' diye konuşuldunuz en çok...
- Bu konulara girersek, bunu konuşan insanların çorbasına tuz atmış olurum, boşverin.
- Estetik var mı, söyleyin de tartışma bitsin bari!
- Bu konuya girmeyeceğim, başka bir şey söylerim, ters anlaşılır şimdi. Bunu söyleyen kişinin, ağzından çıkanı kulağı duyacak önce. 'Konservatuardaki arkadaşlarından aldığım bilgiye göre...' diye cümleler kuruluyor. Sen benim hangi arkadaşımdan, ne bilgi aldın? Zaten ben bu rolü oynadım diye şu anda Türkiye'de bir sürü insan kendince fanteziler kuruyor, ukala ukala konuşuyor. Madem öyle ben de şunu sorayım: Bu rol kime teklif edildi de kabul etmedi? Hangisi bu rolü almaya hak kazandı ve kabul etmedi?
- İyi de soru bu değil ki...
- Bunun dışındakiler Faruk Aksoy'u ilgilendirir. Eğer Faruk Aksoy bu kadar önem verdiği, bu kadar para yatırdığı filme birini seçmişse, kimsenin haddine değil konuşmak. Hiç kimse kimsenin kaşıyla gözüyle ilgilenmesin! Dünyanın en iyi oyuncularına bakın, Al Pacino'dan Johnny Depp'e kadar; kim kimin nesiyle ilgileniyor? 2005 yılında bir cama girmiştim, kaşımın üzerinde 11 tane dikiş var; estetik yapıldı çünkü oyuncu adamız. Yaptırmasa mıydım? Geçenlerde sahnede merdivenden düştüm, ayağım kırıldı, alçıya alındı. Almasalar mıydı? İnsanın başına kaza geldiyse yaptırır bir yerlerini, kime ne?
- Fatih'in burnu, kavisli resmedildiği için, tartışma çıktı galiba...
- Bakın, ben tiyatroyla uğraşan, tonlarca plastik makyaj yapmış bir adamım, yeri geliyor makyajla yaşlandırılıp 70 yaşında birini oynuyorum. Bu filmde de saatlerce makyaj yapıldı; kafalar, kollar koptu gözler yarıldı. Bir burun makyajını yapmak da 10 dakika sürerdi ama biz bunu yapmadık.
- Neden?
- Çünkü Faruk Aksoy tercih etmedi. Ayrıca Bellini'nin portresi, Fatih Sultan Mehmet'in 49 yaşındaki portresidir ve o yüzyılda kralların, padişahların portrelerinde burunları büyük çizilirdi. Çünkü burnun büyüklüğü asaletin simgesidir resim sanatında. Açsınlar sanat tarihi okusunlar biraz!
'Bir gün İstanbul'a gidersem orayı fethederim,' diyordum
- 'Bir gün İstanbul'a gidip iş yaparsam orayı fethederim,' demişsiniz, doğru mu?
- Biraz slogan cümle olmuş ama espriyle karışık arkadaşlarım arasında benim inancımı, hayata bakış açımı anlatan bir cümledir o.
- 'Evrene iyi mesajlar yolla olsun' durumu yani!
- Bu çok büyük bir tesadüf tabii ama mesele şuydu: Birçok insan ben devlet tiyatrosu sanatçısıyım deyip, sonra da gidip street performans yapmaz, bunu aşağılık bir şey olarak görür. Ben yapıyorum. Sezon biter bitmez gidip yurtdışında çalışıyorum. Ya da gençlere yardım ediyorum, onları sınavlara hazırlıyorum, beş kuruş almıyorum. Bana dizi teklifi gelmemiş olabilir mi sizce? Türkiye'de 100 tane dizi çekiliyor şu an, oyuncular kapanın elinde kalıyor! Bana da çok teklif geldi. Ama ben hep 'Bir gün İstanbul'a gidersem orayı fethetmeye giderim, ben bir gün İstanbul'da iş yaparsam orada en iyisini yaparım,' derdim. Ben bu kadar kendime yatırım yaparken, gidip herhangi bir rolde oynayamazdım. Televizyon dizilerinde kendimi fiziksel olarak ya da başka şekilde yıpratmak istemedim, bunun için çok gayret gösterdim, mümkün olduğunca korudum kendimi...
- Hayal ettiğiniz şeyi başardınız. Ayaklarınız ne kadar yerden kesildi peki?
- Hiç kesilmedi.
- Olur mu öyle şey? İtiraf edin hadi!
- İnanmıyorsun değil mi, gerçekten. Geçen gün bir çocukluk arkadaşıma evde Türk kahvesi yapıyorum. 'Ya Devrim sen ne biçim adamsın, filmden sonra değişirsin diyordum ama aynısın. Ben olsam ayaklarım yere basmazdı şu an,' dedi. Benim için normal olan bu.
- Siz normalsiniz de... Peki çevrenizde yok mu anormallikler?
- Babamla genelde iki günde bir konuşuruz telefonda. Geçen gün aradım, 'Tabii artık aramazsın,' demeye başladı. 'Baba ne alakası var, zaten bu kadar konuşuyorduk,' dedim. Baban bile böyle düşünürken, başkaları neler düşünmez ki! (Gülüyor.)
Fatih gibi disiplinli yetiştirildi
- Birtakım insanlar da 'Çok çelimsiz, hiç heybetli değil,' falan dedi sizin için. Buna cevabınız var mı?
- Bir kere benim boyum 1.81, kilom 74. Bu çelimsizlikse, eyvallah. İkincisi; ben 19 yaşındaki bir çocuğu oynadım; filmde Fatih Sultan Mehmet Han hazretleri 19 yaşında bir çocuk! 33 yaşında olduğumu öğrenenler şaşakalıyor, inanamıyor. 33 yaşında bir oyuncu olarak, 19 yaşındaki çocuğu oynayabilmişim demek ki! Bir aktör olarak önemli olan budur benim için, bitti! Gerisi beni ilgilendirmiyor.
- Filmdeki konuşmaları başarılı bulmamıştım, sanki bugünde yaşıyor gibi konuşuyordu herkes. Bir tek sizin konuşmanız rahatsız etmedi. Tiyatro oyuncusu olmanın farkı mı bu?
- İşin o kısmını senariste soracaksınız ama kendimle ilgili olarak şunu söylemeliyim: Bunu yapmasaydım Cüneyt Gökçer'in kemikleri sızlardı! Rahmetle anıyorum o insanları çünkü bu rolü 10 sene önce oynasaydım belki ayaklarım bu kadar yere basmıyor olurdu. Çünkü Fatih Sultan Mehmet hocaları tarafından ne kadar büyük bir disiplinle eğitildiyse, ben de hocalarım tarafından büyük bir disiplinle eğitildim.
Karizmatik bir adamım
- Başarı insanları otomatik olarak karizmatik ve ilgi çekici hale getiriyor. Başladı mı böyle durumlar? - Ben zaten normalde karizmatik bir adamım!
- Eyvallah! Ama fragmanı izleyip 'Fatih'i bu mu oynayacak?' diyenler, filmden 'Vay be,' diyerek, etkilenerek çıkıyor. Nedir bunun sırrı?
- Önyargı! Bir söz vardır önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur diye, benim için de öyle. Bu filmi çekerken zorluk yoktu; sadece, önyargıları yıkmak zordu. Oysa gerçekten karizmatik biriyim. Sırrım da şudur: Ben kendimi severim, kendimle barışık bir adamım, aynaya bakarım. Ama 'Vaay ne şahaneyim,' diye değil, gülen gözlerle bakarım. Çünkü beni dünyaya getiren insanlar çok güzel insanlar, bu çok önemli. Hayatta hiçbir zaman kendimden nefret etmedim, 'başaramadım Allah kahretsin' demedim.