Son günlerde yaşanan sarsıntıların ardından yeniden Türkiye gündemine gelen deprem, üniversitelerde pek çok araştırmaya konu oluyor. Son olarak Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Programı Koordinatörü Doçent Doktor Mevlüt Özben'ın öncülüğündeki bir ekip, daha önce yapılmış tez çalışmalarını bir araya getirerek ilginç sonuçlara ulaştı. Çalışmaya göre deprem en çok kadınları sarsıyor. Özben, Yardımcı Doçent Doktor Sevil Demiral, Yardımcı Doçent Doktor Erem Sarıkoca, Yardımcı Doçent Doktor Yonca Odabaş'ın da yer aldığı çalışmayı şöyle anlatıyor: "Doğal afetler nedeniyle maruz kaldığımız riskler ve kırılganlıklar, fiziksel koşulların olduğu kadar içinde bulunduğumuz toplumsal konumların da ürünü. Bu yüzden afetlere hazırlık ve afet sırasında yapılacaklara ilişkin çalışmalarda gözetilmesi gereken konulardan biri de, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler." Özben sözlerini şöyle sürdürüyor: "Depremlerde hayatta kalma, sağlık, geçim, güvenlik gibi konularda toplumsal cinsiyet farklılığı, yaşanılan afeti daha da ağırlaştırabilmekte ve sürekli kılabiliyor. Kadınlar ve kız çocukları doğal afet travmalarının yanı sıra uğradıkları cinsel taciz ve cinsel istismarlarında mağduru haline geliyor."
DEPREMDE KOMŞUNUN YATAĞINA DÜŞTÜ
Özben, Japonya ve Marmara depremleri sonrası yapılan tez çalışmalarıyla ortaya çıkan gerçekleri şöyle sıralıyor: "Japonya'da yaşanan depremde, ölüm ortalaması dört kadına bir erkek. Sebebi ise kadınların annelik içgüdüsüyle çocuklarını kurtarmak için yıkılan binalara girmeleri veya çocuklarını kurtarmak için ev içinde zaman kaybetmeleri. Marmara depreminde ise cinsiyet farklılıklarını kadını mağdur ettiği görülüyor. Erkekler cinsiyete bağlı olarak deprem sırasında iç çamaşırlarıyla bir şekilde dışarı kaçabilmiş, ancak kadınlar bu şekilde çıkamayacaklarını düşünerek üzerini giyinmek isterken zaman kaybederek ölmüş. Yine Marmara depreminde de kadınların bir bölümü deprem esnasında kendisinden önce çocuğunun can güvenliğini düşündüğü için ölmüş." Kadınların deprem sonrası yaşadığı travmalara ise, Özben tez çalışmasına konu olan yaşanmış bir örnek veriyor: "Marmara depreminde bir binanın yarısı yıkılmış, yarısı yan yatmış. Bir kadın yatak odasında uyuduğu sırada yıkımla birlikte alt kattaki komşusunun yatağına düşmüş. O esnada düştüğü yatakta da komşusu olan erkek yatıyormuş. Canlı bedeni oradan çıkarıldıktan sonra üzerlerinde baskı oluşmuş. Altı ay boyunca yanlış anlaşılmalar nedeniyle kadına iftiralar atılmış, yasak ilişki yaşadığı iddia edilmiş. Kadın bu baskıya dayanamayarak oturduğu mahalleyi terk etmek zorunda kalmış."
Afet sonrası yaraları kadınlar sarıyor
Uzmanlık alanı afet sosyolojisi olan Yardımcı Doçent Doktor Yonca Odabaş, konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Kadınların geleneksel rolleri ve ilişki ağları ile afet yönetimi için önemli bir kaynak olduğuna dikkat çeken Yonca Odabaş "Afetler ve sonrasında yaşanılan acı tecrübeler göstermiştir ki; kadınlar böylesi zamanlarda çocukları ve diğer kadınlarla ilişkilerini sürdürerek yaraların sosyal bakımdan daha hızlı bir şekilde sarılmasında ve yaşamın normalleştirilmesinde erkeklere göre daha önemli bir rol oynuyorlar. Erkekler böylesi zamanlarda genellikle tek başlarına ve içine kapanık bir tutum takınırken, kadınlar içgüdülerinin annelik gibi zorlamasıyla çocuklarına kol kanat gerer, onlarla konuşur, diğer kadınlarla daha kolay iletişime geçer ve böylece yaşamı sosyal bakımdan normalleştirme bağlamında yol alınabilir," diyor.